İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Felaketzede bir bölgede umut ışığı

Rahmetli büyük Arap düşünür Dr. Muhammed Abid el-Cabiri, üç semavi din arasında insanların ihtiyaçlarını ve gereksinim duydukları iyileştirmeleri belirleme konusunda farklar ve ihtilaflar olmasına karşın üçünün de tüm peygamberlerin mesajlarının içerdiği gereksinimler konusunda hemfikir olduğunu düşünür. Üzerinde uzlaşıya varılmış bu gereksinimler: “Can güvenliği, akıl sağlığını koruma, mal güvenliği, dinini yaşama güvencesidir”.
Sonuç olarak, söz konusu dinler, bu gereksinimleri insanların ihtiyaçları, yapılacak iyileştirmeler ve tamamlayıcılar için bir temele dönüştürmüşlerdir. Başka bir deyişle, ortak bir barış kültürü algısının dayanabileceği bir temel inşa etmişlerdir. Çünkü bunlar, bütün barışların temelidir, onlar olmadan ne öz barış, ne de komşular ve milletler arasında barış gerçekleşemez.
Tanınmış İsviçreli ve Katolik teolog Hans Küng, İslam bir umudun sembolüdür ...dinlerin ortak ahlaki değerleri" kitabında,“Dinler arasında barış olmadan milletler arasında barış olamaz” der.
Özetle, Hans Küng’ün düşüncelerini ve kitaplarını derinlemesine okuduğumuzda, kendisinin bir çekişme aracı olarak değil, barış mesajları olarak dinlerin derinliklerini araştırdığı sonucuna ulaşırız. Ona göre, insanın birçok modern teknik araçlara sahip olduğu bir zamanda, bütün dinler, özellikle üç semavi dinde, savaşlardan kaçınmak ve barışı yaymak için elinden geleni yapmak abartılır. Bunun gerçekleşmesi için de dini geleneklerini oluşturan anlatıların her birini yeniden okumaları ve doğru bir şekilde yorumlamaları bir zorunluluktur.
Yaklaşık 19 yıl önce bir salı günü ABD’nin doğu tarafında bir nefret ateşi yandı. Bu, acı, ateş ve yıkımla dolu bir salı günüydü. Ancak bugün, sizler bu satırları okurken ABD’nin başkenti Washington, büyük dönüşümlerden oluşan başka bir çağı doğuracak yolda ilerliyor olacak . Üç semavi dinin babası Hz. İbrahim el-Halil’in ruhu, onları geçmişin bağlarından ve ağır mirasından kurtaracak gerçek özgürlük, kurak dönemlerden sonra verimli ve yeşil dönemler arayışıyla orada bir araya gelenleri gölgeleyecek.
Bugünün sabahında İbrahim’in niyazı, serap değil gerçekten saf suların aktığı, göz yaşlarının silindiği daha iyi bir yarın hayali ve umuduyla taşan bir İbrahimi dünya özlemiyle doğudan gelen, İshak ve İsmail oğullarından dostlarına barışla hitap eden Halil’in evlatlarını ve torunlarını kaplayacak.
Bu büyük barış sabahında Doğu ve Batı, uzun bir süredir savaş ve çekişmeler yüzeyinin altında kaybolan Hz. İbrahim’in kaynağına ulaşmak için derin çukurlar kazacaklar. Bu kaynak binlerce yıldır ve nesiller boyu sevinç ve hüzün anlarında anlatılan bir efsane olmayı sürdürdü. Herkes atası İbrahim’in bu kaynağından içti ve ondan dersler çıkardı. Her nesil kendisi için uygun bir İbrahim’i seçti.
Bu sabah Washington’a yönelenler, kendisine vaat edilenlere inanarak ailesini ve ailesini bırakıp uzak bir ülkeye giden bir adamın cesareti gibi büyük bir cesarete sahipler. Keza onlar, sürekli savaşların yaşandığı ve ölümün normalleştiği Doğu’da bilinen ve alışılmış olanın dışında bir barış yolunda hep birlikte yürümek için Washington’a gidiyorlar. Yeni nesillerin karşılıklı saygıya ve  hakların özellikle de gasp edilenlerin iade edilmesine dayalı farklı bir birlikte yaşama modelini inşa edebileceklerini umut ediyorlar. Çünkü gasp edilenler iade edilmedikçe hatalar affedilemez.
Barış bir maceradır. Evet, büyük bir maceradır. Yolları tarihsel tıkanıklıklarla, ruhsal köleliğin arkasında bıraktığı engellerle doludur. Ancak Halil İbrahim’in ruhu, eğer niyetler doğru ve iyiyse yeni bir köprü kurabilir, İsmail oğulları ile amca çocukları İshak oğulları arasında kalkınma, gelişme ve refah alışverişini sağlayabilir.
Washington’daki İbrahim oğulları, küresel ilişkilerdeki en mükemmel modelin, dünyada var olmayan ütopik bir model olduğunu biliyorlar. Ancak bu, insanlığın kurtuluşunu amaçlayan olumlu niyetlerin izin verdiği ölçüde, mutlu ve sevinçli bir şekilde aynı yolda birlikte yürümeye de engel değil. Ortadoğu’daki İbrahim’in torunlarının, savaş danslarını durdurmalarının, yangınlar çıkarmayı bırakmalarının, kılıçlarını barış lokomotifi için raylara, mızraklarını oraklara dönüştürmelerinin, ilk olarak birbirlerine silah doğrultmayı, ardından da savaşmayı bırakmalarının zamanı geldi.
İbrahimi gelenekler farklı olabilir ama hoşgörü de ve diğer inançlara, mensuplarına saygının kurucusu olan birçok temel inançta ortaktırlar.
Bu inançlar, hoşgörü ve diğer inanç sahiplerine saygıyı teşvik edebilir, kutsal adalete dair uzlaşı türlerini destekleyebilir. Hatta bunu yapması gerekir. Nihayetinde insanlığı barış yollarına ulaştıracak olan da budur.
Hz. İbrahim’in niyazı, kurulan yeni köprünün her iki tarafındakilere geçmeleri için bir çağrıdır. Bu köprü, Halil İbrahim’in çocukları arasında ortak ve ahlaki olana dayanmaktadır ve ancak, anlaşmazlık yerine uzlaşıyı, yok olmak yerine yaşamayı ve büyümeyi hedefleyen ilerici fikirlerden yapılmış bir barış köprüsü olarak tanımlanabilir. Üç semavi din arasındaki ahlaki ortak nokta ise, Hz. İbrahim’in semavi maneviyat sahiplerine getirdiği temellerden uzaklaşıldığı için ahlaki kötülüklerin, sosyal ve ekonomik haksızlıkların çoğaldığı bir dünyada sevgi ve dostluğu yaymaktır.
İbrahimi dinler, insanlar arasındaki barış için öncelikli bir yaklaşım kaynağı mıdır?
Yükselen tiz itiraz seslerine ve açılan muhalif bayraklara rağmen bugün Washington’a gitmek, İbrahim’in evlatları hala Allah’ın rızasını istiyor ve Halil’in çocuklarına bıraktığı ışığa sarılıyor demektir. Hatıra barış fotoğrafları çekmek için değil önümüzdeki günlerde tüm Ortadoğu’nun bundan gerçek bir pay alması adına İbrahimi barış mirası için dua etmek amacıyla yan yana duracakları anı hayal ediyorlar demektir.