Hüseyin Şubukşi
TT

Modernite ile romantizm arasında medeniyet düşüncesi

Birkaç gündür Arap kanallarından birinde yayınlanan bir talk show izliyorum. Program, basitçe tarihteki en iyi uygarlığın hangisi olduğu sorusu etrafında dönüyor. Konukların her biri, kendi tercihlerinin doğru olduğuna dair argümanlar, deliller ve gerekçeler sunmakta birbirleriyle yarışıyorlar. Bu bağlamda kadim Mısır medeniyetinin, Suriye'nin eski tarihi medeniyetinin, eski Pers medeniyetinin, Mezopotamya’nın, Çin medeniyetinin ve Hint medeniyetinin oynadıkları rollerinin ehemmiyeti ön plana çıkarılıyor. Ayrıca Atina ve Roma medeniyetlerince temsil edilen Avrupa medeniyetinin sundukları da unutulmuyor. Hatta Latin Amerika bölgesindeki Aztek, Maya ve İnka medeniyetlerinin rolü bile tartışılıyor.
Gerçek şu ki, bir medeniyetin yahut bir ırkın ve bir halkın diğerlerinden daha iyi olduğu konusunda ısrar eden da bakış açısı, çeşitli ve farklı şekillerde miras kalan cehaletin bir ürünüdür. Tarih boyunca kurulan medeniyetler, çok uzun mesafeli bir bayrak yarışında oldukları temelinde ele alınmalıdır. Her medeniyet ürünlerini ve çıktılarını bir sonraki medeniyete teslim eder. Sanki, düzenlenen bir bayrak koşusunda her bir medeniyet elindeki stafet denen bayrağı bir sonrakine teslim eder. Bu, özetle insanlar arası etkileşim, iş birliği ve peşi sıra biriken bilgilerin açık bir örneğidir. Daha öncekiler iptal edilmeden ve yıkılmadan bir sonrakinin inşasında kullanılır.
Khazaal Majidi, Mezopotamya uygarlığı hakkında bilinen büyük zenginliğe ilişkin yazdığı çok değerli kitaplarda, bu medeniyetin evrensel ve uluslararası bir medeniyet olduğunu bize göstermiştir. Aynı şey Suriye'nin tarihi medeniyeti için de söylenebilir. Nitekim Firas al-Sawwah, bu medeniyetin derinliğini ve çeşitli alanlardaki değerli armağanlarını sunduğu dikkat çekici kitaplarında bunu bize göstermektedir.
Eski Pers uygarlığı ise manevi ve felsefi açılardan parlayan tarihi bir medeniyettir. Bize, Zerdüştlük ve Maniheizm gibi sunmuş olduğu iki dinin yanı sıra çeşitli alanlarda birçok yenilik getirmiştir. Öte yandan eski Mısır uygarlığının mimarlık, tıp, tasarım ve diğer birçok farklı alandaki yenilikleri bugün bile birçok uzman ve akademisyeni şaşırtmaktadır. Büyük Mısırlı araştırmacı Dr. Cemal Hamdan, eserlerinde bütün bunlara dikkat çekmektedir. Avrupa medeniyetinin bilim, sanat, edebiyat, mimarlık, tıp, mühendislik, ve hukuk alanlarındaki etkisi hakkında söylenebilecek çok şey var. Bundan önce ise dünya, Çin ve Hint medeniyetlerinin armağanlarından çokça faydalanmıştı.
Medeniyetler birbirlerinden bağımsız izole adalar gibi değildirler, bilakis gerek insani olarak gerekse de bilgi alışverişiyle birbirlerine bağlıdırlar. Günümüzde internet, bu medeniyetleri birleştirmek ve onları birbirine yaklaştırmakta büyük rol oynamaktadır. İnsanlar aynı filmleri ve dizileri izliyor, aynı kitapları okuyor, aynı şarkıları dinliyor ve farklı tercihlerini tanıyan aynı yasalara saygı gösteriyorlar.
İnsanlık, bugünden sonra bir medeniyeti diğerine tercih etmenin yükünü ve ağırlığını kaldıramaz. Böyle tartışmaların ve görüşlerin ateşlediği kanlı anlaşmazlıkların ve savaşların tarihi, bu komik önermelerin affedilemez saçmalığını gösteriyor. Farklı medeniyetlerin birbirlerine yakınlaşmasından sadece kırılgan bir kimliğe sahip olan ve varlığını haklı çıkarmak için yapma bir anlatıya dayanan kimseler korkar. Artık benzer değerlerin ve bakış açılarının benimsendiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu sistemi reddedenler Kuzey Kore gibi olurlar. Nerede olduğunu herkes bilir ama kimse oraya gitmek istemez.
Amerikalı tarihçi Samuel Huntington, büyük tartışmalara sebep olan kitabı Medeniyetler Çatışması’nda, ‘medeniyetler çatışması projesi’ hususunda uyarılarda bulunmuştu. Daha sonra bunun, farklı bölgelerde farklı biçimler aldığını gördük. Barbar, ırkçı ve izolasyoncu bir söylem, ‘medeniyetler çatışması projesi’ kapsamındaki entelektüel bölünmelerin hararetini daha da artırdı.
Hiçbir medeniyet, bir diğerinden daha iyi değildir. Meselenin özü budur. Zira herkes, kendisinden önce olanın neticesidir.