Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Kovid Dünyaya ne yaptı?

Kovid-19’un ülkesine ve insanlığa neler yaptığını herkes çok iyi biliyor. Rakamlar artık biliniyor, ölü ve hasta sayısı, ekonomik felaketin boyutuyla ilgili rakamlar sabah akşam tekrarlanıyor.
Zor ve karmaşık bir gerçeklikle, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak sanal dünya veya boşluğa sığınarak başa çıkmanın getirisinin ne ölçülere vardığından da sürekli bahsediliyor.
Tüm veri bankaları ve günlük izleme istasyonları, zirveleri ve düşüş noktalarını gösteren çizgiler ve sütunlarla dolu tablolar, çizimler ve grafiklere doldurmaya başladıkları birçok doğrudan gerçeğe dokunuyor.
Bütün bunların içinde olmayan ise, bir dünya ve küreselleşme duygusudur. O duygu ki ancak küçük bir virüsün hareketi ve yayılmasının sonucu bir hastalığın küreselleşerek yayıldığı bir anda, insanı yurt içindeki doğrudan çağrışımların ötesine geçerek insanlığın halini gözlemlemeye iten bir yolculukla mümkündür.
İşte geçen hafta, böyle bir deniz ötesi (Akdeniz) ve (Atlantik) yolculuğa çıktım. Dört havaalanından geçen yolculuğum ABD içindeki bir menzilde sona erdi. Bu yolculukta insanı yakan şey, havalimanlarının durumu.
Pandemiden önce küreselleşmenin yaşam alanı olan havalimanları, kimseye merhamet göstermeyen bir hayaletler ve vampirler sarayına dönüşmüşler. Bir havalimanı artık her taraftan insanların toplandığı, gidip geldiği, uçağa inip binmek, onu beklemek gibi aynı çıkarlarda birleşmesinde, medeniyetlerin kaynaşmasında, rekabet etmesinde ve çatışmasında bir sakınca görmedikleri başlı başına “küresel” bir birim değil. Dünyanın havalimanları bir bakıma, iki eşin değil, onlarca eşin, rengin ve inancın toplandığı Nuh Peygamber'in gemisine benziyordu. Ülkeler arasındaki ekonomik, teknolojik ve entelektüel engellerin yıkılması sonucu ortaya çıkan “küreselleşme” yayıldığında, küresel referans; temel bir insan hakkı haline gelen piyasada, düşüncede ve inançta özgürlük oldu. Bu fikir temelinde insani müdahale, demokratikleşme, insan haklarının evrenselliği, Uluslararası Ceza Mahkemesi vb. hakkında başka fikirler ortaya çıktı.
Kalabalık karşılaşmalardan sonra insan kalabalıkları birbirlerinden uzaklaştıklarında,  havaalanları yalnızlaşıp hayaletler ve in cinlerle dolduğunda her şey sona erdi veya büyük ölçüde azaldı.
Terörizm, patlayıcıları, kurşunla doldurulmuş metal silahları bulması için kapı dedektörlerini dayatmıştı.
Şimdi ise kanında ve dokularında gizli virüsü taşıyanlar kesin bir şekilde taranıp bulunmaya çalışılıyor. İnsan artık hastalıktan arınma belgesi sahibi olmak zorunda.
Burnuna ve ağzına onu tanınma ve bilinme dairesinden, ne bir gülümseme ne de gülüş ile tanınmayacağı başka bir daireye, meçhul olmaya götüren bir maske takmalı.
Mal, fikir ve onlarla birlikte insanların taşınması ile insanlar arasında kendini gösteren insani birlikte yaşamla fiili olarak değişmiş bir dünya ile ötekinden korku ve endişenin hakim olduğu başka bir dünya arasında büyük bir boşluk var gibiydi.
Bir bakıma dünya, insanlar arasında daha fazla etkileşim, iletişim ve temas için baskı yapan ekonomik ve teknolojik mekanizmalar ile bu durumdan kaynaklanan kültür ve uygarlık sonuçlarına karşı yorucu bir yabancılaşma, reddetme durumu arasındaki keskin bir karşıtlık içinde yaşıyordu.
19. yüzyılda bir gün Karl Marx ve onunla birlikte bir düşünür grubu, üretici güçlerin gelişimi ile üretim ilişkilerinin durumu arasında bir tür çelişkinin ortaya çıkmasının, şu ya da bu türden bir çatışma yaratabileceğini söylemişlerdi.
Bu düşünürlerin zorunlu bir sınıf çatışması olarak gözlemledikleri çatışma, yaşadığımız viral dünya bağlamında, bir uçakta yan koltukta oturan komşunuz olsa bile, bir şekilde farklı olan diğeriyle kültür ve medeniyet çatışması haline geldi.
Ziyaret ettiğim ABD oldukça bitkin görünüyordu. Başkan Trump, dönemi sırasında 600 binden fazla Amerikalının hayatını kaybetmesine yol açacak kadar salgının kontrolünü kaybettiyse, Başkan Biden da aşının kontrolünü kaybetmiş gibi görünüyor.
Biden, yapması gerekeni yaptı, yani daha fazla aşı üretimi için baskı uyguladı ve “sürü bağışıklığı” sağlanana kadar vatandaşların aşılanması için planlar yaptı. Ancak bir çobanın içmesi için uzak bir su kaynağına götürdüğü sürüsü suyu içmediğinde durum ne olur?
Mevcut durumun kozmik komploların sonucundan başka bir şey olmadığını düşünen birçok Amerikan eyaletinde olduğu gibi bunu boykot ediyorsa ne yapabilir? Komplo söylemleri Arap veya üçüncü dünya ülkelerine has bir suç olmaktan çıkıp, bir Amerikan suçuna dönüştü.
Öyle ki ABD Başkanı kendisini bu nedenle, yakın bir zamana kadar küresel sistemin sağlığının en önemli göstergelerinden biri olan Facebook ile karşı karşıya buldu. Zira Facebook şimdi yakalanamayan kötü adamların komploları hakkında söylentiler yaymak için kullanılan büyük bir arena haline geldi.
Bütün bunlardan ne doğabilir? Kovid virüsünün ortaya çıkmasından önce göze çarpan ve delilleri olan ABD'nin dünyadan çekilmesi, bugün kendisine sebep bile aramayan büyük bir sele dönüştü.
Biden'ın Afgan hükümeti ile Taliban Hareketi arasında sahadaki durum ne olursa olsun Afganistan'dan önümüzdeki 11 Eylül'den önce çekilme kararı, sadece ipin ucunu kaçırma durumunu değil, daha çok bir şeyler için yeni bir başlangıca ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
Afganlar şimdi birbirleriyle, belki de kendileriyle demek daha doğru olur, bir mücadele içindeler. Salgın ve pandeminin bu trajik koşullarından, dünyanın Washington'un müdahalelerini, düşünce veya eylem düzeyinde sunabileceği çözümleri beklemeden kendisi, sorunları ve meseleleriyle nasıl yaşayacağını öğreneceği bir ışık doğar mı?
Çin, Rusya ve İran nasıl ki karanlığı, şiddeti ve aşırılığı ile Afgan durumuyla başa çıkmak zorunda kalacaklarsa, belki Araplar ve İsrailliler de Atlantik Okyanusu'nun ötesinden gelecek bir yardım olmadığını bilmek zorunda kalacaklar.
Çin belki virüsün kaynağı olarak suçunu telafi etmek ya da fırsatları değerlendirmek için el yordamıyla ilerliyor gibi görünüyor. Büyük güçlerin yerini yeni dengeler arayan diğer güçler alırken işler böyle yürür. Çin, yukarı havza ülkesi Etiyopya ile aşağı havza ülkeleri Sudan ve Mısır arasındaki Nil su krizinde arabuluculuk yapmaya çalışarak, ilk kez Ortadoğu'ya ayak basıyor. 10 yıllık Suriye iç savaşının ardından Çin, sorunun Beşşar Esed'in yeniden seçilmesi değil, Suriye'ye uygulanan yaptırımlar olduğunu düşünüyor. Bütün bunlar olurken, bir yandan da Çin, bilgi köprüleri ve çeşitli Afgan taraflarla görüşme kanalları kuruyor.
Virüs dönüşüm, mutasyon ve gelgit dalgaları halinde ortaya çıkarken, bir ülkede yükselip diğerinde düşüşe geçerken, kriz bir tür tartışma ve yeni diyalektikler ile sonuçlanabilir mi?
Aslında tartışma sadece devletler arasında ve uluslararası sistem içinde yaşanmıyor, bu artık yeterli değil, aynı zamanda tüm insanlar ve lanet olası virüs arasında da yaşanıyor.
Şu anda ABD'ye yapılan bir yolculuk, eski çağlardan ziyade son derece yeni ve modern bir çağın çocuğunun yeni doğum sancılarını gözlemlemeye benziyor.