Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Acele etmek

"Karanlıklardan aydınlığa çıkmak için aceleniz yoksa karanlıklardan menfaatiniz var demektir.”
İsmet Özel

Şunu itiraf etmeliyim ki bu sözü okuyuncaya kadar ecele etmenin bu kadar önemli ve sevimli bir kavram olduğunu düşünmemiştim; zira Kur’an-ı Kerim’in genel anlatım düzleminde acele etmek ve bir şeyi aceleyle istemek yadırganan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle hayırlı olmayan işlerde acele edilmesinin de bu olumsuzlukta büyük payının olduğunu da unutmamak gerekir.
Arapça bir kelime olan acele, hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi, vakit geçirmeden, tez olarak, tez davranma gerekliliği; acele etmek ise, çabuk davranmak, ivmek, telaş etmek, sabırsızlanmak[1] manalarına gelmektedir. Dilimizde acele ile ilgili kullanılan atasözleri ve deyimler de genel itibariyle olumsuz bir anlam taşımaktadırlar. “Acele ile menzil alınmaz, acele işe şeytan karışır, acele yürüyen yolda kalır, aceleye gelmek ve aceleye getirmek” bunlardan bazılarıdır.
Günümüzde hayata baktığımızda neredeyse bütün insanların özellikle de gençlerin daha hızlı, daha acele etme telaşı ve koşuşturması içerisinde olduklarını görürüz. Bu durum onların içinde yaşadıkları mekân ve zamandan bir kaçış ve uzaklaşma isteklerinin veya kötüden iyiye, az iyi olandan daha iyi olana ulaşma isteği midir? Acaba bunda insanın fıtratında var olan acele etme gerçeğine dikkat çeken “İnsan aceleden yaratılmıştır.”[2] ve “İnsanoğlu, Allah’tan güzel şeyler istercesine, kötülükleri isteyip durur. Çünkü insanoğlu, pek acelecidir.”[3] İlahi bildirilerin etkisi var mıdır?
İnsanın aceleci oluşunun bu kadar çok eleştirilmesinin gerekçelerinden birisi olarak şunu ifade etmek mümkündür: Çoğu defa ilâhî mesajları önemsemeyen, hatta bu mesajlar karşısında oldukça duyarsız kalan ve ciddiyetsiz davranan insanların fikrî açıdan sapmalarının ve inanç bakımından yanılgıya düşmelerinin temelinde aceleci tutumları yatmaktadır.[4] Kur’an’ın da üzerinde durduğu ve dikkat çektiği nokta tam da burasıdır denilebilir; zira hakikatin kendine sunacağı aydınlık yolu görmek için sabır göstermeyen insanlar hemen ona karşı çıkmışlar hatta hakikate karşı çıktıkları takdirde hem bu dünyada[5] hem de ahirette[6] karşı karşıya kalabilecekleri sıkıntılı durumların hemen başlarına getirilmesini istemişlerdir. Bu konuda kendilerine yapılan ilahi uyarıları dikkate almayanlar acele etmede öylesine ileri gitmektedirler ki kötülüğü iyilikten önce[7] isteyebilmektedirler; zira şu ilahi uyarıyı dikkate almamaktadırlar; “Kim ki, bu geçici hayatın [hazları] peşinde koşmak isterse, bu istediğinden dilediğimiz kadar, gerekli gördüğümüz kimseye hemen veririz; ama sonra onun payını cehennem kılarız…”[8] İnkârcıların aceleci tutumlarının çok fazla kınanması ve eleştirilmesi, aceleciliği inkâr amaçlı ve kendilerine vaat edilen şeyler üzerinden peygamberi taciz ederek zor duruma düşürme amaçlı kullanmaları sebebiyledir.
Acele etme, karar verip harekete geçme iyi niyetle yapılmış da olsa olumsuz sonuçların oluşmasına neden olabilir. Bu durama en güzel örnek kanaatimce Hz. Musa’nın Tur’a gelme konusunda acele davranmasıdır. Allah Teâlâ ile Hz. Musa arasında geçtiği anlaşılan şu diyalog bunu haber vermektedir:
-“Ey Mûsâ, halkını neden geride bırakıp huzuruma gelmek için bu kadar acele ettin?”
-“Rabb’im, onlar inanç ve davranışta beni izliyorlar. Ayrıca, hoşnutluğunu kazanmak için sana kavuşmakta acele ettim!” dedi.
-“(Allah): O halde haberin olsun ki ‘senin ardından Biz kavmini sınadık; ve Sâmirî onları yoldan çıkardı.’ dedi.”[9]
Yukarıda verilen bilgilerden anlaşıldığına göre genel manada “acele etmek” –iyi niyetle de olsa- çok kabul gören bir davranış biçimi olarak görünmemektedir. Peki, acaba “acele etmenin” hiç faydası yok mudur veya insanın acele etmesi gereken durum ve davranışlar olabilir mi? bu sorulara olumsuz cevap vermek mümkün değildir; çünkü bazı ibadetleri yerine getirmede acele etmekte sorun yoktur.[10] Rabbimizin bağışlamasını talep etme ve muttakiler için hazırlanmış olan cennete koşma,[11] hayırları işleme[12] ve benzeri konularda acele etmede sıkıntı yoktur. Hatta yapılan çağrılara hemen çabucak olumlu cevap vermeyip ağırdan alanlar[13] kınanmaktadırlar.
Şirkin, küfrün ve zulmün neden olduğu karanlıkların ortadan kalkması, hakkın ve vahyin aydınlığının hayata hâkim kılınması için “acele etmek” elzem bir durumdur.
Tabi ki karanlıklardan beslenmiyorsak!

[1] https://sozluk.gov.tr/ (Erişim 11.11.2021)
[2] Enbiya 21/37
[3] İsra 17/11
[4] Abdurrahman Kasapoğlu, İnkar ve acelecilik karakteri, Kelam Araştırmaları 4/1 (2006), 91.
[5] Hac 22/47; Şuara 26/204; Ankebut 29/53-54
[6] Sad 38/16; Şura 42/18
[7] Ra’d 13/6; Neml 27/72
[8] İsra 17/18
[9] Taha 20/83-85
[10] Bakara 2/203
[11] Al-i İmran 3/133
[12] Al-i İmran 3/114; Mü’minun 23/61
[13] Nisa 4/72; Tevbe 9/46,86,87