Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

Dengeler ve Türkiye'nin Ukrayna'dan kazanımları

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'de pek çok eleştirmeni var, ancak Ukrayna konusundaki temkinli denge politikası, diplomasinin, hoşnutsuzluğu nasıl siyasi avantaja dönüştürebileceği konusunda dersler veriyor. Erdoğan, Rusya ile devam eden yakın ekonomik ilişkilerine rağmen NATO ittifakındaki etkisini yeniden kazandı. Erdoğan sert ve zor bir kişiliğe sahip ama Ukrayna ihtilafında iki tarafı da tehdit etmekten kaçındı. Başkan Joe Biden ise dünyayı hayrete düşürecek şekilde Başkan Putin'in iktidarda kalmaması gerektiğini vurguladı. Washington daha sonra Biden'ın yalnızca kişisel görüşünü ifade ettiğini açıkladı, ancak Amerikalı politikacılar ve dış politika analistleri açıkça Rusya’nın büyük bir yenilgiye uğramasını umuyorlar. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkan Putin'i kişisel olarak eleştirmekten kaçındı. Ankara, Putin için savaştan onurlu bir çıkış yolu bulmaya vurgu yapıyor. Bu arada Ankara, Rusya'nın Kırım'ı ilhakını hiçbir zaman tanımadı, Ukrayna'nın bağımsızlığına ve toprak egemenliğine verdiği destek oldukça net ve açıktı.
Türkiye'nin Ukrayna savaşına yönelik dengeli politikasının ikinci önemli unsuru, her iki tarafa da yardım etmesi ve aynı zamanda kendi çıkarlarını korumaya çalışırken, her iki tarafa da acı vermesi. Ukrayna ordusunun elindeki Türk İHA'ları çok sayıda Rus konvoyunu ve tankını imha etti (Rus subaylarının Türk İHA'larının 2020'de Suriye ordusunun İdlib'e saldırısını nasıl çökerttiklerini izlemelerine rağmen, Ukrayna'daki Rus askeri taktiklerini değiştirmemeleri dikkat çekici). Ayrıca Türk hükümeti, Rus savaş gemilerinin Boğaz'dan geçişini de engelledi. Moskova kruvazörünün batmasından sonra, Rusya'nın Ukrayna'nın hayati Odessa Limanını ele geçirmekle tehdit etmek için denizden takviyeye ihtiyacı var. Ancak Türkiye’nin Boğaz’ı kapatması, Rusya’ya bu kapıyı tamamen kapatıyor. Türkiye'nin somut adımları, Türkiye'nin NATO’daki konumunu güçlendirdi. Geçen ayki NATO zirvesinde Fransa ve İtalya, Türkiye ile dondurulmuş olan hava savunma sistemi üretimiyle ilgili anlaşmayı yeniden canlandırmaya karar verdiler.
Geçen ay ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre'ye, ABD'nin Türkiye'ye F-16 satışını gerekçelendiren bir mektup gönderdi. Mektup ABD'nin, ABD-Türkiye savunma ilişkilerinin iyi olmasına olan ilgisini vurguladı. ABD Savunma Bakanlığı da Türkiye'nin İstanbul Boğazı'nı kapatmasını övdü. Paris ve Washington'dan birkaç aydır Türkiye'yi savunan açıklamalar gelmiyordu, ancak Türkiye'nin Ukrayna konusunda Batı'nın tutumunu gerçekten destekleyen somut eylemleri, bu ülkelerde Türkiye'yi eleştirenlere karşı Ankara’ya bir araç sağladı. Bu arada Ankara, Rusya'ya yaptırım uygulamaktan kaçındı ve Rusya'dan yaptığı doğalgaz ve petrol ithalatı, Rusya Devlet Başkanı Putin'in Rus askeri operasyonunu finanse etmesine yardımcı oluyor. Almanya da aynısını yapıyor ama Türkiye'den daha fazla eleştiri alıyor. Diğer yandan Türkiye limanları Putin'in milyarder dostlarının yatlarını, Antalya ve İstanbul gibi Türk şehirleri de Rus yatırımlarını ağırlıyor. Dahası Türkiye, ticaret anlaşmalarında Rus rublesini kullanan yeni bir ödeme sistemi tesisi üzerinde çalışıyor. Elbette, Türkiye'nin Rusya ile önemli ekonomik çıkarları var ve Ankara, yaptırımları uygulamamakla ilgili pozisyonunu BM'nin yaptırım uygulama zorunluluğunun olmamasıyla haklı gösteriyor.
Rusya'nın Güvenlik Konseyi'nde sahip olduğu veto hakkının BM'nin işini imkânsız kıldığını biliyor. Öte yandan, uluslararası hukuk ve 1936 Montrö Sözleşmesi'nde öngörülen yükümlülüklere saygı, Ankara'nın İstanbul Boğaz'ını Rus savaş gemilerine kapatmasını sağlıyor. Dolayısıyla Erdoğan her iki tarafa hem yardım ediyor hem de zarar veriyor.
Türkiye'nin denge stratejisinin son unsuru, tüm taraflarla iletişim kanallarını açık tutmak. Batılı liderler her gün Kiev'i ziyaret ediyor ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile görüşüyorlar. Ancak Batılı liderler, özellikle Rusya'nın Ukraynalı sivillere karşı işlediği savaş suçlarından sonra önümüzdeki haftalarda Putin ile görüşmeyecekler. Erdoğan ve dışişleri bakanı, Moskova ile diyalogu sürdürmek için Batı'nın bu yokluğundan yararlanacaklar. Ankara Kiev ile sürekli temas halinde iken, Erdoğan 21 Nisan'da Putin ile bir telefon görüşmesi daha yaptı.
Erdoğan son yıllarda Washington ve Paris'e duyduğu öfkeye rağmen, Batılı liderlere kapıyı hiçbir zaman kapatmadı. NATO zirvesine katıldı ve rakibi Cumhurbaşkanı Macron ile bir araya geldi. Erdoğan, asla arkadaş olmayacaklarını bilmesine rağmen halen Biden ile siyasi bir uzlaşmaya varmayı umuyor.
Türkiye'nin dengeleme politikası önümüzdeki haftalarda daha da zor hale gelecek. Zira 13 Nisan'da ABD Hazine Bakanı, Rusya'ya karşı Batı yaptırımlarını görmezden gelen ülkeleri olası sonuçlar konusunda uyardı. Analistler, Çin’e işaret ettiğine inanıyor, ancak uyarısı aynı zamanda Türkiye'ye de yönelik. Doğu Ukrayna'daki çatışmalar daha da şiddetlenirse, Batı'nın Türkiye'ye yaptırım uygulama baskısı artacak.
Bu arada Rusya, Temmuz ayı başlarında İdlib'deki Suriyeli sivillere yönelik BM'nin yardım programını yenilemek ve uzatmak için yapılacak oylamayı Türkiye'ye karşı bir araç olarak kullanabilir. 23 Nisan'da Türkiye üzerinden Suriye'ye yapılan Rus askeri uçuşlarına Türk hava sahasının kapatılacağı duyurusu, Erdoğan'ın Suriye'de Putin ile daha fazla mücadeleye hazırlandığını gösteriyor. Ancak iki başkan bu konuda doğrudan görüşüp konuşabilirler.