Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Çocuklar, ancak aynı zamanda göçmenler

Çocukluk hakkında konuşmak önemli ve oldukça hassas bir konudur. Çünkü çocukluk her şeye rağmen başlangıçların, masumiyetin, kırılganlığın ve içimizdeki çocuğu aradığımız aynanın bir simgesidir. Halen bu çocuk içimizde yaşıyor mu yoksa bizi bırakıp gitti mi diye yoklarız.
Çocukluk bizde vicdanı, insanlığı ve ‘şeylerin’ temelini uyandıran  sembollerin bir demetidir.
Bu bağlamda gerçekliği ölçüp biçemiyorsak ve davranış, tutum ve eylemleri nitelemede bir kafa karışıklığı söz konusuysa, dünyadaki çocukluk gerçekliğini veya çocuklarda neler olup bittiğinin etkisini incelemek yeterli olacaktır. Böylece insanlığın ilerlemesinin güvenilirliğini veya insanlığın şiddetli mücadelesinin sürekliliğini görebiliriz.
Aslında bugün dünyanın bir numaralı kurbanları çocuklardır. Onlar savaşların ve gerilimlerin kurbanlarıdır. Nerede tansiyon yükselmişse, oradaki çocuklar mağdur olurlar. Boşanmanın ve  fakirliğin çocuklar üzerindeki etkilerini ve birçok ülkede adaletsiz servet dağılımının faturasını çocukların nasıl ödediğini herkes biliyor. Ülkeler arasındaki savaşların ve çatışmaların bedelini ödeyenler çocuklardır. Nitekim bu sırada evler yıkılır, aileler göç eder ve bir çocuk ailesini kaybedip dalgalar arasında savrulur. Kimileri yaşamını yitirir, kimileri ise dalgalar tarafından kendilerine ait olmayan topraklara ve başka bir halka doğru sürüklenir.
Sorun şu ki bu trajedi sadece bir elin parmakları kadar insanı kapsamıyor. Bilakis şu an milyonlarca çocuk zorunlu göçün korku ile inliyor. Dünyadaki göçmen çocukların sayısı sürekli ikiye katlanıyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) 2020 yılı istatistiklerine göre yerinden edilmiş çocuk sayısı 63 milyona ulaştı. Bu kırılganlığın en önemli tezahürlerinden biri, çocukların evin içinde çalışmanın yanı sıra gerek tarım gerek sanayi gerekse hizmet alanlarında olsun her türlü gayri resmi çalışma biçiminde sömürülmeleridir. Çünkü bu çocukların onurlarını koruyan ve maddi-manevi haklarını garanti altına alan asgari koşullar herhangi bir şekilde sağlanmamış durumda. Dünyanın dört bir yanında tek başına kalmış göçmen çocukların maruz kaldıkları şeyin çocuk kaçakçılığından farksız olduğunu söylesek abartmış olmayız. Zira burada sömürünün çeşitli biçimlerde tüm tezahürleri vardır ve değişmezlerdir.
Son yıllarda birçok ülke, reşit bireylerden ve çocuklardan oluşan göçmen akınlarına tanık oldu. Mağrib, bu olguyu bilen en önemli bölgelerden biri. Zira kimlikleri, yaşları, ülkeleri veya eğitim düzeyleriyle ilgili resmi belgeleri olmayan çocuklar buluyoruz. Bu durum çocukların ikamet koşullarını karmaşıklaştırıyor ve kendilerini hangi ülkede bulurlarsa orada oldukça zor şartlarda yaşamaya itiyor. Uluslararası göç örgütleri, günümüzde çocuk göçünden en çok muzdarip olan milliyetleri belirliyor. Buna göre göç eden çocuklar arasında en sık görülenler Mali, Gine, Sierra Leone, Nijerya, Fildişi Sahili, Çad ve Kamerun vatandaşı olanlardır.
Trajedinin derinliğini artıran nokta şu ki burada sadece aile ile birlikte çocukların göçünden bahsetmiyoruz. Bilakis en büyük sorun, gittikçe daha görünür hale gelmeye başlayan yeni bir kategoride gizli: Tek başına göç eden çocuklar. Bu betimlemenin içinde bir sürü acının yanı sıra çocukların pek çok anlamda yalnızlığın ve yabancılığın bedelini ödediği yıkımın simgesi de var.
Tabii ki birçok ülke 10 Aralık 2018'de ‘Marakeş Konferansı’ olarak bilinen ‘Güvenli, Sistemli ve Düzenli Göç için Küresel Mutabakat’ı imzaladı. Söz konusu mutabakat ile hedefler ve taahhütler belirlendi. Göçe iten etkenleri azaltmak, insan kaçakçılığıyla mücadele etmek, sınırları iyi yönetmek, her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve halkın göç algısını etkilemek amacıyla açık ve kanıta dayalı kamu söylemini teşvik etmek için bir dizi tedbire ve önleme yer verildi. Ayrıca sistematik göçü kolaylaştırmak, güvenli ve onurlu bir şekilde göçmenlerin ülkesine dönmesini sağlamak ve bu konuda iş birliği yapmak için en iyi önlemler, uygulamalar ve çözüm yolları ele alındı. Ancak bu mutabakatın benimsenip imzalanmasına rağmen genel olarak göçmen çocukların gerçekliğinde halen birçok sorun gizli.
Güvenli, Sistemli ve Düzenli Göç için Küresel Mutabakat, refakatçi ve refakatsiz göçmen çocukların savunmasızlıklarını azaltmanın ve onlara yönelik hizmetlerin kalitesini artırmanın yanı sıra göç edenlerin yollarını ve çocukların kimliklerini belirleyecek, göç yolculuklarında karşılaştıkları tehlikelerden koruyacak ve beslenme, sağlık, eğitim ve tüm istismar şekillerinden korunma haklarını garanti altına alacak şekilde onların yararı için ortak çalışmaları desteklemek amacıyla tasarlanan programda ve uzlaşı metninde belirtilen hedeflere ulaşmak için çalışma çağrısında bulunuyor.
Göçmen çocukların sorunlarının ele alınması için devletlerin ilgisinin yanı sıra yasaların geliştirilmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin şartlarına bağlı kalınması ve 'Çocuğun Yüksek Yararı' ilkesinin otomatik olarak somutlaştırılması gerektiğine değinmeden edemeyeceğiz. Bütün bunlar için çok fazla para gerekiyor.
Başka bir deyişle; savaşlara neden olan ve tansiyonu yükselten tarafların sorumluluk alma babında, savaşlar yüzünden kalpleri sertleşen ve meçhul kaderlere sürüklenen çocukların durumunun düzeltilmesi için yapılacak çalışmaları finanse etmeleri gerekiyor. Bugün dünyanın en savunmasız gruplarını savunma görevini üstlenen uluslararası örgütlerin ses tonunun yüksek olması gerektiğini ve tek başına kalmış göçmen çocukların kırılganlığından sorumlu olanlardan, bu çocuklukların yıkımını düzeltmelerini istemeleri gerektiğini düşünüyoruz.
Göçmen çocuklar konusu, düzensiz göçmenler dosyasının en karanlık kısmını oluşturuyor.