Mustafa Fahs
TT

İran rejimi Avrupa kamuoyunu kaybediyor

Her geçen gün, İran ve Avrupa ülkeleri arasında sadece anlaşma şansı değil, aynı zamanda aralarındaki gerilimi kontrol etme imkanı da azalıyor.
Bu durum Avrupa'nın İran'a geleneksel yaklaşımında, jeopolitik konumunda, bölgesel nüfuzunda ve hatta enerji piyasalarındaki ihtiyacında stratejik değişikliklere yol açabilir. Bu imkanın azalması her iki tarafa da zor seçimler dayatan bir düzeye ulaşabilir.
Avrupa’nın Tahran’la müzakerelerdeki yumuşak tavrı, sertleşmemeye yönelik yarı-kollektif tutumu, geçmişten gelen uluslararası faktörlerin bir sonucuydu. Ancak gelinen nokta, tarihsel olarak Tahran'a esnek uygulamalarıyla tanınan Avrupalı ​​tarafları, rejimin temel kurumlarına karşı sert önlemler alma tehdidinde bulunmaya sevk etti.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçtiğimiz Salı günü Davos Zirvesi'nde yaptığı konuşmada İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) terör örgütleri listesine alınmasını desteklediğini açıklamıştı. Von der Leyen’in tutumu muhtemelen Avrupa Birliği Terör Örgütleri Listesi’ne DMO’yu dahil etmek için bir süre önce Almanya’nın sunduğu ve Hollanda ve Çekya tarafından desteklenen önerinin önünü açacak.
Ukrayna savaşından önce İran'a en yakın ülke olan Fransa'nın, Avrupa dışişleri bakanlarının toplantılarına hazırlık olarak önümüzdeki hafta yapılacak delegeler toplantısında benzer bir öneri sunması bekleniyor.
AB’nin ortak siyasi tutumunun tersine dönmesi, yalnızca Ukrayna savaşının ve Tahran'ın Moskova'ya Ukrayna şehirlerini bombalamak için İHA’lar tedarik etmesinin bir sonucu değil. Bu konu, stratejik önemine rağmen, Batı tarafından hesap sorulmadan geçilemeyecek bir İran hatası olarak ele alınmakta. Ancak AB delegeleri veya Viyana'daki veya başka herhangi bir şehirdeki nükleer müzakereciler, bunu İran'la gelecekteki olası herhangi bir müzakere turunda ana madde olarak dayatabilirler. Ancak Tahran'ın AB ile bozulan ilişkisinde bu aşamada en karmaşık olan, Avrupa kamuoyunun İran'da gördüğü birçok olumluluğu arka plana atan ve zaman zaman kasten göz ardı edilen büyük olumsuzlukları ön plana çıkarmaya başlayan dönüşümüdür. Bu değişim, büyük ölçüde İran'ın iç sahnesinden ve protestocular tarafından atılan özgürlük ve adalet sloganlarıyla, özellikle de kadın haklarıyla tam bir dayanışma eyleminin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Avrupa kamuoyunun yansımalarının Avrupa Parlamentosu'nun merkezi olan Strazburg şehrinde ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Nitekim Tahran, sadece kendi iç durumuyla ilgili değil, aynı zamanda rejimin bel kemiğini, dış etkisinin yaratıcısı ve nükleer dosyasındaki ana müzakereciyi yani DMO’yu doğrudan etkileyen açık ve keskin bir uyarı mesajı aldı. İki gün önce yapılan yasama oturumunda, Avrupa Parlamentosu'ndaki 638 milletvekilinden 598'i, Avrupa Birliği ve üye devletlerin DMO'nun Avrupa terör listesine alınması talebini kabul oyu kullandı.
27 Şubat’ta toplanacak olan Avrupa Parlamentosu'nun kararları Birlik ülkeleri için bağlayıcı olmasa da Avrupa'daki dış politika yapıcılar, başta DMO olmak üzere rejimin güvenlik aygıtlarının ülke içindeki protestoculara yönelik ihlallerini artık görmezden gelemezler.
Moskova'nın Kiev'e karşı savaşında kullandığı İHA ve SİHA’lar konusunda İran'a müsamaha gösteremezler. Bu nedenle Avrupa Parlamentosu, Avrupalı ​​liderleri, Avrupa kamuoyunun Devrim Muhafızları hakkındaki tutumunu dikkate almaları ve bunun Avrupa'nın İran'daki İslami rejimle ilişkileri tarihinde tehlikeli bir emsal olarak kabul edilebileceği konusunda uyardı. Tahran'ı kararın korkunç sonuçları konusunda ikaz etti.
Binaenaleyh aktivistlerin infazı, İran'da ikamet eden Avrupalılara veya çifte vatandaşlığa sahip İranlılara yönelik bir tutuklama dalgası göz önüne alındığında rejim ile bir arada yaşama olasılığının olduğunu hayal eden Avrupa toplumları nezdindeki ayrıcalıklarının çoğunu kaybetme yolunda görünüyor.