Necib Sab
Arap Çevre ve Kalkınma Forumu (AFD) Genel Sekreteri ve “Çevre ve Kalkınma” dergisinin editörü
TT

Engelleyici değil düzenleyici yasalar

Çevreye özen göstermek, doğal kaynakların mantıklı bir şekilde yönetimi ile başlar. Bu çerçevenin dışında, çözümler sorunun kökenine inmeden belirtilerin koşullarına ve görüldükleri yerlere bağlıdır. Su yönetimi; verimliliği artırmak, israfa engel olmak ve kirliliğin kaynağını önlemekle başlar. Deniz zenginliğini korumak; inşaatı düzenlemek, sahillerdeki faaliyetlerin kalitesini belirlemek, endüstriyel ve evsel atıklar ile çöplerin denizlere ulaşmasını önlemekle başlar. Toprak sağlığını korumak; kirlilik ve tükenmeye yol açmadan daha fazla üretim sağlayan sağlıklı tarım uygulamalarının benimsenmesiyle olur. Temiz hava; sera gazı emisyonlarına kısıtlamalar getirmeden veya salındıktan sonra zararlarını gidermeden önce, ulaşım ağlarının uygun şekilde planlanması, konut, işyeri ve fabrika alanlarının dağılımı ve temiz enerji kaynaklarının benimsenmesiyle sağlanır.

Çevresel dengenin korunmasına yönelik bu ve diğer gereklilikler, tüm beşerî faaliyetleri düzenleyen net yasaların, bunların uygulanmasını denetleyen hassas mekanizmaların ve yasaları ihlal edenler için caydırıcı cezaların olmasını gerektirir. Ancak çözüme giden yolu belirlemek sadece bir başlangıçtır. Nitekim uygulamadaki keyfiliğin yanı sıra, uygun olmayan yasaların konulması ve denetim organlarının zayıflığı veya yozlaşması; bunların hepsi çözüm bulunmaya çalışılan sorunlardan daha büyük olabilecek yeni sorunları tetikleyen unsurlardır.

Çevre yasalarının başarılı olmasının ilk koşulu, istenilen hedefi belirlemek ve eldeki alternatifleri inceleyerek en uygun olanı seçmektir. Bu, tek bir yanıtı olan aritmetik bir işlem değildir. Her önlemin sosyal ve ekonomik yansımaları vardır. Ucunda sosyal ve ekonomik istikrarı koruyup bir geçiş döneminden sonra geçici zararı telafi edecek kapsamlı bir çözüme ulaşmak varsa, kısa vadeli küçük çevresel zararı kabul etmek gerekebilir. Örneğin, insanların önünde başka bir alternatifleri yoksa, ısınmak için ağaç kesmelerine engel olup onları dondurucu soğuğa mahkûm edemezsiniz. Bu bakımdan temel olan şey çok yaşlı ağaçları korurken, kesintisiz ağaçlandırma programları çerçevesinde kereste endüstrisine uygun ve hızlı büyüyen ağaçların yetiştirilmesini teşvik etmektir. Bazı yetkililerin ‘dik ve kesme’ sloganını tekrarlamakta ısrar etmeleri, başta kereste endüstrisine yönelik olmak üzere ciddi ağaçlandırma programları başlatmadaki ihmalkarlıklarını gizlemektedir.

Çevre yasalarının istenen hedeflere ulaşabilmesi için öncelikle bu yasaların net olması, karmaşık olmaması ve çelişkili yorumlara açık olmaması gerekir. İkincisi, şeffaf ve katı standartlara göre çalışan uzman gözetim kurumlarının olması gerekir.

Özellikle ruhsat vermek, onay vermek ve işlemleri denetlemekle yükümlü olanlar gerekli liyakate sahip değilse; yasalardaki belirsizlik sorun çıkmasına, gecikmeye ve keyfi uygulamalara yol açar. En tehlikeli durum, bunun yolsuzluk ve rüşveti beraberinde getirmesidir. Böyle bir durumda ruhsatlar ve işletme izinleri, belirli fiyatlara ve karşılıklı çıkar mekanizmalarına göre verilir.

Bazı çevre bakanlıklarının ve kurumlarının bilim, uzmanlık, liyakat ve kamu yararına bağlılık temelinde çalıştıkları ve çalışanlarının birçoğunda çevre tutkusu olduğu doğrudur. Aslında, Arap çevre bakanlıklarının çoğuna ayrılan bütçeler düşüktür. Bu durum, bakanlıkların dış taraflardan gelen koşullu hediyelere, yardımlara ve bağışlara bel bağlamasına yol açar. Gelgelelim bu tür bir finansman, bakanlığın fiili kontrolü dışındaki işlerin ve programların uygulanmasından istifade etmeye ve menfaatlerin kişisel ve hizipsel bağlılıklara göre dağıtılmasına zemin hazırlar. Ancak öte yandan, bakanlıkların yetersiz yerel bütçelerinin yasa dışı fonların toplanmasına mahal vermediği de doğru değildir. Muğlak ve esnek yasalar ile denetim eksikliği, tüm görev ve siyasi düzeylerde nefislerine kolayca yenik düşebilen kişileri, izinlere ve ruhsatlara ihtiyaç duyan çıkar sahiplerinden rüşvet almaya teşvik eder ve her yorum ve imzanın bir bedeli olur. Bu, büyük inşaat ve imar projeleri, taş ocakları ve kum, çimento, kâğıt veya demir fabrikaları için geçerli olduğu kadar, bir atölye veya küçük bir dükkân için de geçerlidir. Bunların hepsi, fakir bakanlıklardaki yozlaşmışlar için zenginlik kaynaklarıdır. Zira üstleriyle birlikte belirsiz yasaları rüşvetin boyutuna göre yorumlamaya çalışan ruhsat sorumlularının ve gözlemcilerin raporlarındaki zehirli emisyonlar, mis kokulu nektarlara para sayesinde çevrilebilir. Bir çalışanın, yöneticinin veya bakanın, projeler ve fabrikalar için ruhsat verme ve çalışmalarını denetleme hakkı varsa, fakir bir bakanlıktan zengin olarak çıkmasını garipser miyiz?

Çözümün başlangıcı, sıkı denetimin yanı sıra açık ve net düzenleyici yasalar çıkarmaktan geçiyor. Ancak işin doğru bir şekilde yapılması için bu yasaların adil olması, düzgün işleyişi sağlaması ve üretimi engellememesi de gerekir.

Arap Çevre ve Kalkınma Forumu (AFD) raporlarında, her zaman çevre bakanlıkları için net eylem planları ortaya koyma ve bakanlıkların programlarını ve projelerini belirlenen hedeflere ulaşmaya yönlendirme çağrısında bulunduk. Aynı zamanda bakanlığın uluslararası programların hizmetinde olmasından ziyade, tüm uluslararası ve ikili programların ulusal planla uyumlu olması gerektiğini de vurguladık. Ancak bu asla, ister proje finansmanı olsun ister kapasite geliştirme olsun uluslararası ve ikili programlara ihtiyaç olmadığı anlamına gelmez.

Ürdün'ün yeni planlama kanunu tasarısı bu sorunu çözmeye çalışıyor. Nitekim herhangi bir resmi veya özel kuruluşun ya da kâr amacı gütmeyen kuruluşun herhangi bir uluslararası mali, teknik veya ayni yardımı kabul etmesini yasaklıyor. Bakanlar Kurulu'nun onayı olmadan uluslararası fonlarla herhangi bir kalkınma projesinin uygulanmasını da yasaklıyor.

Dışarıdan bakıldığında bu kaideler, paralel alternatif programlar oluşturmak yerine uluslararası programların ilgili bakanlıkların planları doğrultusunda düzenlenmesi yönündeki meşru taleplere cevap veriyor görünüyor. Ancak öncelikle gerekli olan şey, bu bakanlıkların açık politikaları, planları ve hedefleri olması ve iş birliğini organize etmek için yetkin kişiler tarafından yürütülen uygun mekanizmaların oluşturulmasıdır. Hükümet ile sivil toplum arasındaki ortaklığın, aksama ve engellemeyi önlemek amacıyla keyfi olmayan, açık ve şeffaf kriterlere göre kabul veya ret sonucuna varmak için hız gerektirdiğini belirtmek gerekir.

Ayrıca projelerin finansmanına ilişkin olarak yasa metninin bir yandan atık arıtma, su, kanalizasyon ve elektrik şebekeleri ve yeniden yapılandırma gibi bakanlıkların yetki alanına giren kamu projeleri ile diğer yandan küçük pilot projeler de dahil olmak üzere bilinçlendirme ve eğitim programları gibi sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından uygulanan projeler arasında ayrım yapması gerekir. STK'ların ister iç ister dış olsun, gelir kaynaklarını beyan etme zorunluluğu normal olmakla birlikte korkulan şey, hükümetle bağlantılı olmayanlar da dahil olmak üzere fon ve projelerin onaylanması koşulunun STK işlerini engelleme, keyfi bir şekilde denetleme ve STK'ların kamu sektörünün performansını izlemesini önleme aracına dönüşmesidir.

Kalkınma ve çevre ile ilgili süreçleri düzenleyen yasalar gereklidir. Ancak bunlar, net olup yoruma açık olmamalı ve belli bir uygulama mekanizmasıyla birlikte yürürlüğe konmalıdır. Çünkü kötü bir uygulama mekanizması, ne kadar iyi olursa olsun herhangi bir yasanın içeriğini öldürür.