Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya ve kayıp meşruiyeti aramak

Libya meselelerini takip edenler için ister Temsilciler Meclisi gibi seçimle gelmiş olsun ister Devlet Yüksek Konseyi (DYK), Başkanlık Konseyi ve hükümeti gibi siyasal bir anlaşma ile gelmiş olsun, tüm Libya siyasi kuruluşlarının meşruiyetinin bitmiş olduğu aşikârdır.
Libya’daki meşruiyet kaybı, siyasi krizinin belkemiği sayılıyor. Burada siyasi krizin arkasına saklanan başka krizler de var. Bunlardan biri milisler, paralı askerler ve yabancı güçler. Bunları Libya’da kavga eden uluslararası taraflar buraya getirdi. Öyle ki, Libya uluslararası güçlerin ve müdahalelerinin ortak arazisi haline geldi. Yetmedi, Libya meselelerine müdahil olan bu devletler Libya sorununu başka uluslararası meselelerde bir baskı kartı olarak kullanmaya çalıştı.
Libya’daki siyasi ve egemen kuruluşların meşruiyetini kaybetmiş olması gittikçe sıkıntılı bir hal alıyor. Bu kuruluşlar, seçimle kazandıkları yetkinin süresi yıllar önce bitmiş olmasına rağmen uzlaşmaya yanaşmayarak, ‘seçilmiş’ oldukları gerekçesiyle yönetimde kalmakta ısrar ediyorlar. Bir de seçilmiş kuruluşların bir uzantısı olarak siyasi bir anlaşma ile yeni bir isim altında kendisine süre tanınan iktidarı bırakmayan kuruluşlar var. Genel Ulusal Kongre’nin (seçilmiş ancak yıllar önce görev süresi bitmiş) siyasi bir uzantısı olan DYK (seçilmemiş) buna bir örnek. Öte yandan Başkanlık Konseyi ve Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) seçilmemiş, hatta herhangi bir şekilde seçimin kokusunu dahi almamıştır. Buna rağmen, Cenevre Anlaşması’nda öngörülen süresi dolmuş siyasi bir anlaşmanın kendilerine verdiği yetkiye sarılıp bırakmıyorlar. Komik olan da aslında seçilmemiş olan bu kuruluşların, iktidarı ancak seçilmiş bir yönetime bırakacaklarını söylemeleri.
İktidarı devretmeyi reddedenler ise seçimleri engellemek için birçok bahane öne sürüyorlar. Bunlardan biri, seçmen listelerinde ve ulusal kimlik numaralarında ‘dolandırıcılık’ yapıldığı iddiası. Halbuki Nüfus Müdürlüğü bu iddiayı kesin bir şekilde reddetti. Bir de seçim suikastının suç ortakları var. Bunların arasında siyasi meşruiyetini yitirmiş DYK’de temsil edilen İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) grubu var. Bu grup, kendi büyüklüğüne uygun olmayan ve her şeyi engellemeyi adet edinmiştir. Muhalefet arttı ve açıkçası İhvan ve hatta Kaddafi destekçileri de dahil olmak üzere kimseyi dışarıda bırakmayan Libya seçim yasaları reddedildi.
Bu nedenle, seçimlerin engellenmesi, Libya'da zaten sendeleyen demokratik sürece karşı bir darbe olarak görülüyor. Zira İhvan grubu, cumhurbaşkanlığı adaylığı için rakiplerini dışlayacak ve bir İhvan adayına veya İhvan taraftarına cuk diye oturacak koşullar belirlemek istedi. Böylece eski seçimlerde yaptığı gibi adayının İhvan’dan olmadığı algısını oluşturup kamuoyunu yanıltarak istediği adayla seçime girebilecekti.
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdoulaye Bathily, siyasi meşruiyetini kaybedenlerin uzlaşmaya varmamak konusunda uzlaştıklarını söyleyerek, “Libya’daki siyasi oluşumların meşruiyetlerini yenilemeleri gerekiyor” dedi. Bu, dengeli bir siyasi denklem haline gelmesi için hala iki taraf arasında bir eşitliğin olması gerektiği Libya siyasi denkleminde eksik olan şeyin ‘siyasi meşruiyet’ olduğunu gösteriyor.
Seçim projesi daha önce suikasta uğradı ve yeni projeyi yeniden diyaloğa, hatta savaşa götürdüler. Çatışmanın tüm tarafları belirsiz bir krizden geçiyor; ancak tüm iktidardakilerin üzerine komplo kurmasıyla seçim yok hükmüne indi.
BM Özel Temsilcisi’nin Libya'daki siyasi meşruiyet yolunu düzeltme haritası hala belirsiz. Özel Temsilci, meşruiyetleri sona eren siyasi organları aşarak ‘Doksan Komitesi’ne gitme planını açıklamıştı. Bu komite, önümüzdeki seçimlere liderlik edecek bir otoriteyi seçmekle görevlendirilecek olan aşiret liderleri, akademisyenler, siyasi partiler ve sahadaki aktif güçlerden oluşacaktı. Ancak Özel Temsilci brifinginde söylediklerini geri alarak, iki organın (Temsilciler Meclisi ve DYK) 6+6 olarak adlandırdığı bir komite aracılığıyla seçim yasaları üzerinde anlaşmaları için son olabilecek bir fırsat vermeye karar verdi. Libyalılar ve dünya, iki organın yıllardır karşılıklı takındığı uzlaşmazlık ve reddetme tavırlarından bıkmış durumda.
Bugün Libyalılar, kayıp meşruiyet durumundan kurtulmayı dört gözle bekliyorlar. Bu meşruiyetsizlik kaosa, kamu parasının iç edilmesine ve hatta iç ve dış yatırımlardan devlet mallarının milyarlarca liraya satılmasına zemin hazırladı. Bu durum, Merkez Bankası’nın altın rezervleri stoğuna ve hatta İtalyan şirketi ENI ve diğerleriyle yapıldığı gibi Libya petrol sahalarının ucuz bir fiyata satılmasına kadar uzandı.