Çin arabuluculuğuyla Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin yeniden tesis edildiğinin duyurulmasından bu yana, Beşşar Esed rejimi ile bazı Arap ülkeleri ilişkilerini düzeltmek için girişimlerini artırdı. ABD ve Batı, yalnızca çelişkili olarak tanımlanabilecek ve stratejiden çok taktikleri yansıtan pozisyonlar almaya başladı.
Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin Çin arabuluculuğu yoluyla yeniden kurulmasıyla ilgili olarak, Washington ve Londra birdenbire, İran'dan Husilere daha önce hiç görülmemiş miktarda ve düzenli bir şekilde göze çarpan silah sevkiyatlarını sızdırmaya başladı.
Aniden söylüyorum. Çünkü Suudi Arabistan’ın ve bölgedeki diğer ülkelerin ister alenen ister ABD ve Batı ile resmi toplantılar yoluyla yaptığı açıklamalar, İran'ın Husileri silahlandırma tehlikesinden bahsetmeyi bırakmadı. O sırada Batı'nın tepkisi, olanların Riyad ile Tahran arasında bir vekalet savaşı olduğu şeklindeydi!
Ve bir anda ilginin başladığını söylüyorum. Çünkü Washington ve Batı, Tahran'ın Moskova'ya Ukrayna'da kullanılan insansız hava araçlarını sağladığına dair kanıt sunan Ukrayna'nın açıklamalarına aldırış bile etmedi. Bu açıklamalar, savaşlar ve bunalımlar çağında uzun bir süre pek önemsenmedi.
Bazı Arap ülkeleri ile Esed rejimi arasındaki ilişkilerin yeniden kurulmasına gelince, Esed rejimi tarafından gerçekleştirilen Captagon kaçakçılığının miktarını ve bundan elde edilen maddi gelirlerin miktarını açıklayan Washington ve Londra'nın da bir anda harekete geçtiğini gördük.
Birdenbire Washington, Suriye'deki İran milislerine yanıt vermek için harekete geçti. Şimdi söylüyorum. Çünkü ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin daha geçen hafta ülkesinin İran saldırılarını nasıl idare ettiğine dair şaşırtıcı bilgiler açıkladı. Zira ABD Savunma Bakanı, Biden'ın devlet başkanlığına gelmesinden bu yana İran ve ona bağlı grupların 83 kez bölgedeki ABD çıkarlarını hedef aldığını ve Washington'un ise bu saldırılara sadece 4 saldırıyla karşılık verdiğini söyledi!
Şimdi Washington, Esed rejiminin tehlikesinden bahsetmeye başladı ve bundan hiç şüphem yok. Ancak soru şu ki, neden şimdi? Esed eski ABD Başkanı Barack Obama'nın Suriye'de çizdiği kırmızı çizgileri görmezden geldiğinde Esed rejimine can simidi veren Washington değil miydi?
Obama, Suriye devrimini bir iç savaş olarak görmedi mi? Ve İran'la bir nükleer anlaşmaya varma arzusu nedeniyle Suriyelilerin trajedisini görmezden gelmeye mi karar verdi? Gerçekten de Washington, molla rejimiyle bir anlaşmaya varmak için İran'daki iç protestoları bile görmezden geldi.
Hikâye burada bitmiyor. Daha doğrusu eski ABD Başkanı Trump, Kovid-19’a neden olan virüsün bir Çin virüsünden başka bir şey olmadığını söyleyince, Demokratlar onu eleştirmek için acele ettiler. Onun açıklamalarını ırkçı ve iğrenç olarak değerlendirdiler.
Şimdi ise Çin'in Suudi Arabistan ile İran arasında arabuluculuğu sağlamayı başarması ve bunun ardından Çin Devlet Başkanı'nın Moskova'yı ziyaretinin ardından Beyaz Saray Kovid-19 dosyasındaki gizliliğin kaldırıldığını duyurdu. Dosya virüsün bir Çin laboratuvarından gelip gelmediğini doğrulamak içindi!
Bu nedenle, şimdi ABD ve Batı için soru şu: İran ve Esed rejimi ile başa çıkmak için bir stratejiniz var mı, yoksa bu sadece bir taktik mi? Açık bir dış politikayla mı yoksa sadece siyasi bir rekabetle mi karşı karşıyayız? Özetle, dünya sadece seçim vaatleri ve rekabetler olarak görülemeyecek kadar tehlikelidir.
TT
Batı’nın Ortadoğu politikasını değiştiren arabuluculuk
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة