Cuma Bukleyb
TT

Erdoğan: İç ve dış savaşlar

İki silahlı grubun liderleri arasında çıkan ve başkentin çeşitli bölgelerinde kuvvetlerin toplanmasına ve konuşlandırılmasına yol açan anlaşmazlık nedeniyle Libya'nın başkenti Trablus, geçtiğimiz hafta karanlık bir gün yaşadı. Neyse ki, durum hızla kontrol altına alındı ​​​​ve bazı temas noktalarında yalnızca birkaç çatışma meydana geldi.

O akşam iki grubun kuvvetleri arasındaki kısa süreli çatışma, Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmaya başlamasıyla aynı zamana denk geldi. Sonuçlar, İslamcı yönelimli bazı silahlı grupların kadroları arasında bir sevinç havasının yayılmasına ve hafif silahlarla havaya ateş etmelerine neden oldu. Bu durum, yakın bölgelerde yaşayanlar arasında yayılan bir korku halinin yaşanmasına yol açtı ve silahlı bir çatışma çıktığını düşündüklerinden havada uçuşan mermilerden korunmak için evlerine kaçtılar. Ancak kısa süre sonra gelen haberlerden açılan ateşin sebebini anladılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üçüncü ve son dönemine iç ve dış cephede kendisini bekleyen savaşlarla başlayacak. Bir yanda enflasyon ve TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi sorununu çözme, geçtiğimiz Şubat ayında yaşanan depremden etkilenen bölgeleri yeniden inşa etme ve yabancı yatırımcıların Türkiye'ye dönmesi için güvenin yeniden tesis edilmesi için çalışma savaşı var. Diğer yanda, İsveç'in kabulüne karşı çıkan tutumu nedeniyle NATO’ya karşı yürüttüğü savaş var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'yı, iddia ettiğine göre terörizme hoşgörü gösterdikleri ve destekledikleri için ittifaka kabul etmeyi reddetti. Onlardan terör yasalarını sıkılaştırmalarını istedi. Finlandiya kabul etti, gereğini yaptı ve Erdoğan’ın kendisine yeşil ışık yakmasıyla ittifaka üye oldu. İsveç tarafındaki yeni gelişmeyi İsveç Başbakanı Sayın Ulf Kristerson, çarşamba günü Londra merkezli Financial Times gazetesinde yayınladığı makalede açıkladı. Başbakan makalesinde, hükümetinin terörle mücadele yasalarını gerektiği gibi sıkılaştırdığını ve bunları ertesi gün (Perşembe) resmen deklare edeceğini vurguladı. Ülkesinin, NATO’nun önümüzdeki ay Litvanya'da yapılacak zirvesinde ittifaka katılmasının tüm üye devletler tarafından onaylanacağını umduğunu belirtti.

Batı basınında çıkan haberler, Washington ve müttefiklerinin Türkiye'nin İsveç'in üyeliğini reddetmesi konusunda sabırlarının tükendiğini gösteriyor. Washington ve müttefikleri, Türkiye'deki seçim kampanyası sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalara hoşgörü gösterdiler fakat artık sonuçların belli olmasıyla geciktirmelere karşı sabırları kalmadı ve Erdoğan’ın İsveç’in üyeliğini onaylayarak hızlı hareket etmesini istiyorlar.

ABD Başkanı Joe Biden medyaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonla görüştüğünü, zaferinden dolayı tebrik ettiğini ve ondan İsveç'in üyeliğini kabul etmesini istediğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ise geçtiğimiz salı günü İsveç'i ziyaret etti ve Litvanya'da yapılacak ittifak toplantısından önce Türkiye'nin İsveç’in ittifaka katılımını kabul etmesi konusundaki arzusunu dile getirdi.

Gözlemcilerin doğruladığı gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç'in ittifaka kabulünü onaylamayı geciktirmesi, Batı ittifakını Rusya'ya karşı sıkıntıya sokacak ve zayıflatacak. Bazıları, ABD Kongresi'nin Türkiye'ye “F-16” tipi gelişmiş savaş uçakları tedarikini onaylaması durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı İsveç'i ittifaka kabul etmeye ikna etmenin mümkün olduğuna inanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Hava Kuvvetlerini yenilemek amacıyla bu uçakları talep etmiş ve ABD yönetimi de satmayı kabul etmişti. Ancak anlaşma Kongre tarafından onaylanmamıştı.

Erdoğan seçim savaşının sona ermesinin ardından, İsveç'in NATO üyeliğine karşı çıkışı nedeniyle kendisini doğrudan Washington ve müttefikleriyle karşı karşıya bulacak. Özellikle de, onayı karşılığında talep ettiği terörle mücadele yasalarının sıkılaştırılması şartının İsveç tarafından yerine getirildiği göz önüne alınırsa. Çoğu gözlemci ve yorumcu, ABD yönetiminin geçirmek istediği Türkiye’ye satılacak savaş uçakları anlaşmasına ABD Kongresi'nin yeşil ışık yakacağına inanıyor. Bu temelde, çoğu, ittifakın bir sonraki toplantısının belirleyici olacağını düşünüyor ve Türkiye Cumhurbaşkanının onay vermeden önce Washington ve müttefiklerinden istediğini alacağı konusunda hemfikirler.

Seçim sonuçlarının açıklanmasından beri Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu konuda açık ve net bir tepkisi olmadı. Uluslararası ilişkilerde altın kuralın ulusal çıkarlar olduğu unutulmamalı. Görünen o ki Türkiye Cumhurbaşkanı bu savaşta güçlü bir konumda ve terazide onun kefesi ağır basıyor. Talep ettiği her şeyi koparabilir. Washington ve müttefikleri ise Türkiye'nin taleplerini reddetmelerini zorlaştıran bir konumdalar. Daha da önemlisi, Türkiye'nin Rusya ile olan ayrıcalıklı ilişkisi, bu savaşta Batı tarafından pazarlık konusu yapılamayacak.