Vitaly Naumkin
Rusya Bilimler Akademisi 'Oryantalizm Enstitüsü' Başkanı
TT

Rusya: Petrol ve siyaset

Şu ana kadar petrol üreten ülkelerin hiçbiri eskiden beri sorulan şu soruya düzgün bir cevap veremedi: Petrol bir nimet mi yoksa afet mi? Bu servetin kendisine sahip olanlara getirdiği faydalar açık olsa da (aynı durum doğal gaz için de geçerlidir) getirdiği sorunlar da çok fazladır.
Rusya ve petrol ihracatçısı Arap ortakları, petrol kaynaklarına sahip olmanın sunduğu kalkınma fırsatlarından tam olarak faydalanabilmişlerdir; ancak, bu konuda başarısız pek çok ülke de var. Venezuelalı eski bir petrol bakanının “petrol şeytanın dışkısıdır” demesi tesadüf değil.
Belki de petrolün siyasi amaçlar için kullanılması, bakanı bu kadar keskin bir niteleme yapmaya iten sebeplerden sadece biriydi.
Bu arada, modern petrol politikasının paradokslarından biri Venezuela ile bağlantılı. 2019 yılının başında, petrol piyasasında garip şeyler oldu; Venezüella sert ABD ve Avrupa yaptırımlarının hedefi haline geldiğinde, Rusya da, bu kadar sert olmasa da benzer yaptırımlara maruz kalmıştı. Venezüella’dan ABD’ye yapılan doğrudan petrol sevkiyatının keskin bir şekilde düşmeye başlayacağı çok açıktı.
Venezuela petrolünün Ocak ayının sonunda ABD'ye ithalatı günlük 587 bin varile ulaşmışken, Şubat ayının son haftasında günlük 83 bin varile düşmüştü. ABD Enerji Güvenliği İdaresi'ne göre ithalattaki bu fark, Meksika ve Suudi Arabistan'dan yapılan sevkiyatlarla telafi edildi.
Burada çarpıcı olan ise, ABD Enerji Güvenliği İdaresi'nin Rusya'dan yapılan ithalatlar hakkında herhangi bir bilgi vermemesidir. Ancak ne var ki Yatırım bankası “Caracas Capital Markets” çalışanlarına bu bilgileri vermişti. Şaşırtıcı bir şekilde, yapılan ithalat önemli ölçüde artmıştır. 23 Şubat - 1 Mart arasında bir hafta içinde ABD limanlarına 3.19 milyon varil Rus petrolü (benzin ve mazot) teslim edildi.
2011’den bu yana en yüksek miktara tekabül ediyordu. Zira 2018’in Kasım ayında haftada sadece 1.8 milyon varillik bir rakama ulaşılmıştı. Banka, ABD piyasalarını Venezüella petrol kaybına adapte etmeye çalışmıştı. Aynı zamanda, petrol tankerlerinin bir bölümü doğrudan Rusya'dan yani St. Petersburg ve Novorossiysk limanlarından yola çıktı. 15 Mart’ta, Uluslararası Enerji Ajansı, ABD’ye yılın son döneminde günlük ortalama Rus petrol arzının 150 bin varile ulaştığını bildirdi.
ABD Petrol Rafinerilerine gelecek olursak, Yukarıda zikri geçen Bankanın idari ortağı Ras Delin, Russia Today'e (RT) verdiği demeçte, Rus petrol alımını üç katına çıkarabileceklerini söyledi. Devamında ise "Paradoksal olarak, Ruslar Venezuela'nın çöküşünden faydalanıyor: ABD'nin arzında, yaptırımlar altında sarsılan bir düşman ülkenin yerini alacak olan ülke, hâlâ yaptırım altında olan başka bir düşman ülke" dedi. Bu önemli artışın meydana gelip gelmediğini doğrulayacak kesin veri olmamasına rağmen, eğilimler gayet açıktır. Aynı zamanda, Rusya Venezuela’ya sadece petrol ürünleri tedarik etmiyor, örneğin daha ağır (daha viskoz) yakıtların yanmadan önce viskozitelerini düşürmek için gereken ağır nafta ve hatta Venezuela petrolünü satın alıyor. Aslında, Venezuela'ya yönelik yaptırımları kınayan ve bu sorunu aşması için onu destekleyen Rusya’nın, söz konusu yaptırımlardan ticari fayda elde ettiği açığa çıktı. Burada ticaret ile siyaset arasında bir bağımlılık olmadığı anlaşılıyor.
ABD’ye gelince, petrol üretimindeki artışa paralel olarak (bu yılın başından bu yana büyüme yüzde 5 olarak gerçekleşti, Enerji Güvenliği Ajansına göre, günde 12,4 milyon varile ulaştı) alımlarını azaltmak bir yana daha da artırdı, Ülkedeki petrol rezervleri yılın başından bu yana 483 milyon varile ya da yüzde 10'a yükseldi. Bu nedenle, dünyanın ilk üç petrol üreticisi arasına giren ABD, gerektiğinde, küresel pazardaki petrol fiyatları üzerinde ciddi etkiler yapabilir.
Venezuela petrol üretimi, Venezuela'nın petrol şirketi PDVSA'ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle yaklaşık yarı yarıya azaldı. Rusya Enerji Bakanı Alexander Novak, Rusya’nın Venezuela’dan petrol alımlarını durdurma niyetinde olmadığını, bilakis Karakas’tan bu amaçla bir talep alması halinde bunu artırabileceğini belirtti. Aynı zamanda, Rusya'nın petrol şirketi Rosneft, Venezuela'nın petrol şirketi PDVSA'yı salt bir ticari şirket olarak görüyor, dolayısıyla da siyasi kaygıları veya unsurları bu alışveriş sürecine dâhil etmek istemiyor. Tabii ki, Rosneft imajını zedelemek istemiyor, bu arada güvenilir bir ortak olarak da kalmak istiyor.
Bu, özellikle son skandalın Rus petrol şirketlerinin itibarına darbe indirdiği ve maddi kayıplara neden olduğu bir dönemde son derece önemlidir, zira Transneft şirketinin bir şubesi kabul edilen “Transneft- Prevalga”nın sorumsuz eylemleri nedeniyle Rosneft şirketi de zarar görmüştü. Drujba boru hattı üzerinden Avrupa'ya klorla kirlenmiş ham petrolü pompalamıştı. "Kuzey Akım-2" projesinin muhalifleri derhal Moskova'nın bu talihsiz olayını projeyi baltalama mücadelesinde kullanmaya çalıştılar, ancak Avrupa'daki destekçilerinin kararlı tutumları nedeniyle başarılı olamadılar. Rusya'da bu olayın sonuçlarından kurtulmak için gerekli tüm önlemler alındı. Soruşturmalar halen devam etmekte. Mağdurlar tazminat alacak ve gelecekte bu tür hadiselerin yaşanmasını önleyecek yeni bir sistem uygulamaya konacak.
Petrol piyasasındaki çalışmaları sırasında Rusya, Suudi Arabistan ile işbirliğine özel önem veriyor. Bu alanda bu işbirliğine ilişkin büyük umutlar var, özellikle de geçen ay düzenlenen ve Suudi Arabistan’dan gelen üst düzey yetkililerin katılımıyla gerçekleştirilen St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'ndan sonra…
Novak'ın belirttiği gibi, iki tarafın küresel enerji pazarındaki çalışmaları koordine etmesi ve diğer OPEC üyeleriyle koordineli çalışması son derece önemli. Bilindiği gibi, başka özel anlaşmalar da yaptılar.
Aynı zamanda, “OPEC + Sözleşmesi” bağlamında, yılın ikinci yarısında, enerji piyasasının gelişimine, yaptırımların dinamiklerine ve yeni arz ve talep dengesine göre üretimin düşürülmesi meselesi gündemde olacak. Ancak bazıları üretimin kısılmasının sonuçları konusundaki şüphelerini dile getirdi, zira ABD'nin üretimi artırmaya devam edebileceği, dolayısıyla da bu durumun Rusya'nın petrol piyasası payını azaltabileceği endişesini taşıyorlar. Bu endişeler, özellikle, "Rosneft" CEO'su Igor Sechin tarafından ifade edildi.
Analistler, Brent petrolün varil fiyatının en sonunda 40 doların altına hatta 30 doların altına düşebileceğini ve bunun da Rus üreticilerin ve petrol üreten devletlerin çıkarları üzerinde çok olumsuz bir etkisi olacağını varsayıyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in kıdemli direktörü Dmitry Marinchenko, anlaşmaya taraf olanların serbest ve denetimsiz bir üretim politikasına geçmeleri durumunda, özellikle de ticaret savaşları nedeniyle küresel ekonominin büyümesine ilişkin belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde fiyatlarda keskin bir düşüş yaşanacağını belirtti.
Bu arada hatırlatalım, Rus petrol endüstrisi, üretimin artması, stokların birikmesi ve küresel ekonomik yavaşlama korkusu nedeniyle 2016'nın sonunda benzer bir düşüş görmüştü, petrol fiyatları 30 doların altına düşmüştü. Ancak, öyle ya da böyle, Rusya'nın anlaşmadan çekilebileceğini hayal etmek zor...
Enerji piyasasında meydana gelebilecek hadiselerin bir sonucu olarak Rusya'nın kazanıp kazanmayacağını, her devletin bir şekilde etkilendiği dünyadaki siyasal süreçlerin piyasalara yansımasının ne şekilde olacağını tahmin etmek zor.