Allah Teâla bütün peygamberlere kitap vermiştir. Kitabın, kitap diye adlandırılması için yazılı olması şartı yoktur. En’âm suresinin 84-88. ayetlerinde bazı peygamberleri ve onlarla ilgili durumları gündeme getirirken, Yüce Allah peygamberlerini art arda sıralar. Hz. İshak, Yakub, Nuh, Dâvûd, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Mûsâ, Harun, Zekeriya, Yahya, Îsâ, İlyas’ı (a.s) saydıktan sonra da buyurur ki:
“İşte kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiklerimiz bunlardır…” (En’âm 6:89)
Ayetlerde adı zikredilen peygamberlere baktığımızda Hz. Davud, Musa ve İsa dışında diğer peygamberlere yazılıp kayıtlara geçen bir kitap verildiğine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ama bu ayetlere istinaden bu peygamberlere kitap verildiğini biliyoruz. Bizim dile getirmek istediğimiz asıl mesele kime nasıl bir kitap verildiği meselesi değildir. Kitabın niçin verildiği bizim asıl meselemizdir. Kitabın niçin verildiğini en iyi ortaya koyan ayetlerden birisi de Hadid suresi 25. ayettir:
“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.” (Hadid 57:25)
Ayette sayılan hususları Allah niçin yapmış? İnsanlar adâlet içinde olsunlar diye. İnsanların hakkı, doğruyu, adâleti bilmeleri ve Allah’ın istediği biçimde adil olmaları için. Yeryüzünde Allah’ın istediği gibi bir adâlet uygulansın, insanlar arasında adâletle hükmedilsin diye.
Peygamberlerle kitaplar gönderilmesinin, mizanın indirilişinin sebebi birey ve toplum hayatında adâletin uygulanmasıdır. Fert ve toplum hayatında bu kitap uygulanmalı ki, adâlet açığa çıksın. İnsanların bireysel ve toplumsal hayatlarında, ekonomik dünyalarında, hukuklarında, eğitimlerinde ve hayatlarının her bir alanında adâletin açığa çıkması için bu kitabın uygulanması gerekmektedir.[1]
Geçen yazımızda ifade etmiş olduğumuz imani boyut olmadan adalet boyutunu gerçekleşmeyeceği kanaatimizi gerekçelendirmeye başlayabiliriz.
Hadid suresinin 25. ayetinde de ifade edildiği gibi kitap ve mizan kıst ile hükmedebilmek için indirilmiştir. Yani kitap ve kitabın öğreteceği ölçü/mizan olmadan kıst/adaletin gerçekleştirilmesi zordur. Zira peygamberler de onların elçi olarak gönderildikleri toplumlarda adaleti kendilerine gönderilen kitaplardan öğrenmektedirler. Bu hakikati kabul etmeyip indirilen vahiyden/kitaplardan yüz çevirenler kendi ilahlarını ve hayat anlayışlarını Allah ve onun indirdiği din ile bir tutmuşlar ve kendi inançlarına tabi olmuşlardır. Buna birkaç örnek verelim;
“Hamd; gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Hâl böyleyken, kâfirler, -bunca hârikaları gözleriyle gördükleri hâlde, hâlâ birtakım sahte ilâhları, efendileri, önderleri- Rab’lerine denk tutuyorlar.” (En’am 6:1) ayette zikredilen “denk tutmak”/ya’dilun adalet ile aynı kökten gelen ve yer yer aynı anlamda kullanılan bir kelimedir. Görüldüğü gibi kitabı ve onun koyduğu ölçüyü dikkate almayanlar adil davranma yerine Allah’a birtakım varlıkları şirk koşarak zulüm işlemişlerdir. Zira şirk en büyük zulümdür.
“Onlara: ‘Allah’ın gönderdiği Kitabın hükümlerine uyun!’ denilince:
‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola, onların bize bıraktıkları töre, gelenek ve ideolojilere uyarız!’ derler. Peki, ya ataları akıllarını hiç kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise, yine de onların izinden mi gidecekler?” (Bakara 2:170) Kitabın hükümlerine tabi olmayanlar ataların izinden körü körüne giderler. Hatta bununla da yetinmeyip yanlış ve çirkin davranışlar sergilediklerinde de dürüst davranmayıp suçu Allah’a atmaya kalkışırlar. “Kâfirler ne zaman utanç verici bir iş yapsalar, ‘Biz atalarımızdan böyle gördük; üstelik bunu bize emreden Allah’tır!’ derler.
Ey Müslüman! De ki: Hayır! Allah, böyle utanç verici çirkinlikleri asla emretmez! Siz, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (A’raf 7:28)Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Fakat bunlar bile meramımızı yeterince anlatmıştır.
Gelelim çağdaş dünyaya ve adaletle hükmetmeyen müstekbir yöneticilerine. Onlardan hangisi Allah’ın kitabına ve onun koyduğu ölçüye/mizana dikkat etmeden adaletle hükmediyor.
Ya da soruyu şöyle soralım bugün Allah’ın kitabını ve koymuş olduğu ölçüyü hiçe saydığı halde adaletle hükmeden var mı?
Birleşmiş milletlerde veto hakkına sahip olan beşli mi? G20’ler mi?
Ülkelerinde vatandaşlarını meydanlarda öldürenler mi?
Yoksa kendilerine düşman bellediklerini -kim olurlarsa olsunlar- katledenler mi?
İnsanlara özürlük ve bahar vadedip insanların birbirlerini öldürmeleri için silah satıp kasalarını dolduranlar mı?
Ya da isterseniz soruyu birey üzerinden sorabiliriz: Annesini, babasını bazen de her ikisini birden katleden evlat mı?
Küçücük çocuklara cinsel istismarda bulunan caniler mi?
Eşini veya gayrı meşru ilişki yaşadığı sevgilisini öldüren caniler mi?
Kendi keyifleri için hiçbir kural tanımayarak kafalarındakini gerçekleştiren magandalar mı?
Bunlardan hangisi Allah’ın kitabına uyarak adaletlerini gerçekleştiriyor?...
Ben bilmiyorum…
Biliyorsanız lütfen siz söyleyin…!
[1] Ali Küçük, Besairu’l Kur’an.
TT
Kitap, Mizan ve Adalet
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة