Yarın Amerikalılar sandık başına gidecekler. Bu hadise neredeyse Dünya Kupası kadar heyecan verici. Oval Ofiste hüküm sürecek kişinin adını tüm dünya merak ediyor. Dünya ülkeleri sonuçları beklerken zamanın baskısını hissetmekte haklılar, çünkü okyanusların ardında olsa da ABD uzak değil. Her ülke ABD ile sınırı varmış gibi hissediyor. Bunun nedeni bu devasa ülkenin bir ülkeye sadece büyükelçiliği ile değil, aynı zamanda filoları ve uydularıyla geldiği için olabilir. O, her hareketi yakalayabilir. Herhangi bir fısıltıyı duyabilir. Askeri makinesi en uzak hedeflere ulaşabilir ve onları enkaz ve küle çevirebilir.
Dünya aylardır bir sorunun ağında tutsak; Beyaz Saray kimin olacak? Bu soruya, Donald Trump’ın elinde kalmasının anlamı ile Joe Biden’a geçmesinin bedeli hakkındaki araştırmalar ve spekülasyonlar eşlik etti. Küresel köye dağılmış evlerin liderleri, evlerinin güvenliği için o evin sahibini tanımak istiyorlar. Akıllı ülkeler, birbirini izleyen Amerikan liderleriyle yaşamanın en iyi yolunun, ABD seçimlerini bekleyen ve sonuçlarından etkilenen bu evleri korumak olduğunu bilirler.
Bu, haritaların yaşlanmamak ve içlerinde eski ve yeni hastalıkların uyanmasını önlemek için ihtiyaç duydukları sürekli bakımdır. Bakım, milli birliğin güçlendirilmesi ve rüzgarın girebileceği deliklerin kapatılmasıyla başlar. Bu, insanları dinlemek, taleplerini, korkularını ve özlemlerini anlamak, istikrar için gerekli koşulları sağlamak demektir. Ekonominin anahtar, refahın da istikrarın koruyucusu olduğunu söylemek abartı olmaz. Ekonomi de kaynakların iyi yönetilmesi, insan kapasitesinin geliştirilmesi, eğitimin geliştirilmesi ve şeffaflık ışığında bir plan, sayılar ve aşamalar çerçevesinde teknolojiden en iyi şekilde yararlanmak demektir.
Beyaz Saray'ın efendisiyle başa çıkma yeteneğiniz, evinizi iyi yönetmenizle başlar. ABD bir hayır kurumu değil, başkanı da herkese hediye dağıtmıyor. Bir görüşmeye gitmeden önce hazırlanmalısınız. Güçlü ve zayıf noktalarınızı bilmelisiniz. Sahip olduğunuz kozların önemini, ihtiyaç duyduğunuz şeylerin boyutunu, ABD ile karşılıklı çıkarlar köprüsünde buluşma fırsatlarınızı bilmelisiniz. Çıkarların dili, isimler, karakterler ve eğilimler değişse de en ikna edici ve sürekli olabilen dildir.
Geçtiğimiz yıllarda bölge, karar mekanizmalarının dünyayı ve ABD’yi tanımayan liderlerin elinde olmasının bedelini ödedi. Mesela Saddam Hüseyin, Washington’un nasıl ülkelerinin Tahran’daki büyükelçiliğinde rehin tutulan vatandaşlarını görüp de İran’a yıkıcı bir darbe indirmediğini anlamakta zorlanıyordu. Beyaz Saray’ın efendisinin bir gazetenin patlattığı bir skandal ile nasıl yerinden olduğunu anlamakta da zorlanıyordu. Bu nedenle Saddam Hüseyin bir gün ofis müdürü Hamed el-Ceburi’ye şöyle demişti: “Seçmenlerin yüzde 51'inin desteğini alarak göreve başlamış bir adam tarafından nasıl tarihi veya önemli bir karar alınabilir?” Saddam, istisnai liderin görevinin seçmenlerden değil, tarihin kendisinden geldiğini ve muhaliflerin veya karşı olanların varlığını kabul etmemesi gerektiğini düşünüyordu. Saddam gibi Baas zulmünden ve Irak tarihinin şiddetinden gelmiş bir solist (tek adam) için aynı anda hem güçlü hem zayıf ABD’yi anlamak zordu.
Ali Abdullah Salih, ABD’nin bölgemizin karmaşıklığını anlamakta zorlandığına inanıyordu. Ona Yemen'deki güvenlik olaylarıyla ilgili haberlerin arttığını söylediğimde, Sana'da durumun New York'tan daha iyi olduğu karşılığını vermişti. Ona el-Kaide örgütü mensubu tutukluların kaçışını sorduğumda, bazılarının güvenlik güçleri ile temas halinde oldukları için hapse geri dönmelerini beklediğini söylemişti. ABD’nin bunu kabul etmeyeceğini söylediğimde, onun toplumlarımızın karmaşık yapısını anlayamayacağı yanıtını vermiş ve şakayla, ABD’nin güzel ve güçlü bir kadın olduğu ama ona ne aşık ne de düşman olmamanın daha iyi olacağını eklemişti. ABD’nin politikalarının bir büyükelçiden diğerine veya bir başkandan diğerine değiştiğine, yeniden ele alındığına ve ABD’nin karar vermeden önce beklediğine dikkati çekmişti.
Muammer Kaddafi ABD’ye çadırından veya Bab al-Azizia askeri kışlasından bakıyordu. ABD başkanlarının biri gidip diğeri gelirken “Büyük Fatih Devrimi-1Eylül Devrimi” lideri, Sovyet silahları topluyor ve ABD’ye zarar vermek isteyen grupları desteklemeye çalışıyordu. Saray ya da mezar kuralını tesis edemedikleri için Batılı liderlerle alay ediyordu. ABD’den ancak elinin uzun olduğunu ve Bab al- Azizia kışlasındaki gizlenme yerine kadar uzanabileceğini gösterdiğinde korkmaya başladı. ABD ordusunun Saddam'ın rejimini söküp attığını ve sonra bizzat Saddam'ı boynuna sarılan iple görünce dehşete düştü. O Saddam ki, Kuveyt'i işgal edebileceğini, Washington’a karşı güçlü bir pozisyonda olduğunu ve ona bu pozisyondan hitap edebileceğini veya bölgedeki güçlü ortağı olabileceğini varsaydığında ABD’yi çok yanlış anlamıştı. Hafız Esed’e gelince, o daha dikkatliydi. Moskova ile müttefik olmaktan çekinmedi ama onun bölgedeki vekiline de dönüşmemişti. Sovyetler Birliği’nin kucağında otururken gözleri Washington’daydı. Onunla kapıyı hep aralık bırakmıştı.
Şimdi farklı bir aşamada yaşıyoruz. Dünya değişti ve ABD de değişti. Ortadoğu'nun kendisi önceliklerde ve saflarda net bir değişime tanık oluyor. Trump'ın Ortadoğu'daki rolü; DEAŞ’a karşı savaş, İran'ın nükleer hırslarıyla yüzleşme ve bölgeye karşı yürüttüğü geniş çaplı saldırılar nedeniyle onu cezalandırması basit değildi. Arap-İsrail cephesindeki rolü basit, getirdiği değişiklikler geçici değildi.
Birçok kişinin ABD kaosa ve çatışmalara sürüklenmeden veya felce uğramadan, çabucak sonuçlanmasını istediği yarışın son metrelerindeyiz. Farklı yönetimlerden bağımsız olarak ABD politikaların tasarlanmasında referans, menfaatleridir. Yönetimler arasındaki tek fark, bu çıkarların anlaşılma şekli ve onları en iyi şekilde güvence altına alacak yöntem tercihleridir. Başta dışişleri ve savunma olmak üzere temel ABD kurumlarının, çok taraflı işbirliği biçimlerinden uzaklaşarak, Twitter üzerinden dünyayı yöneten solistten bıktığını düşünenler var. Kimileri de ABD’nin bir solistten ziyade bir orkestra şefine gereksinimi olduğunu düşünüyor. Çin'in yükselişini kontrol altına almaya, terörizmle mücadeleye ve korona sınavından daha fakir ve endişeli çıkacak bir dünyaya liderlik etmeye Avrupa Birliği, NATO, müttefikleri ve diğer dostları da ortak eden bir orkestranın şefine ihtiyaç var.
TT
Solist ve orkestra şefi
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة