Başka bir kimlik mücadelesi, bir başka tek toplum ve tek devlet inşa etme zorluğu daha.
Etiyopya ve 110 milyon sakininin trajedisinin tarihi nerede başlıyor?
En uzak tarih bizi Haile Selassie zamanına yani, bölgeleri marjinalleştiren merkezi bir hükümet kuran ilk imparatora götürüyor. Hikayesi, 1896'da İtalyanları yenen ama 1908’de felç geçirip bunayan (1913’e kadar yaşamaya devam eden) büyük İmparator Menelik ile başlıyor. Menelik, halefi olarak vahşi ve sifiliz (frengi) hastası Lij Iyasu’yu atamıştı. Iyasu’nun düşüncesizliği neredeyse ülkeyi bölecek ve bitmez bir iç savaşın içine sürükleyecekti. Ancak yakını olan genç Tafari Makonnen 1916’da onu yendi ve annesi İmparatoriçe Zewditu’nun geçtiği tahtın varisi oldu. İmparatoriçe Afrika’da böyle bir makama geçen ilk kadındı ve 1930’daki ölümünden sonra oğlu Tafari, Birinci Haile Selassie adıyla imparator oldu.
Yurtdışında cereyan eden olaylar imparatorun saygınlığını ve prestijini güçlendirmişti. İngilizler 1924'te Etiyopya'yı faşist İtalya ile paylaşmak için bir girişim de bulunmuşlardı. Ama o veliaht olarak Milletler Cemiyeti’ne yazdığı bir mektup ile buna engel olmuştu. Daha sonra İtalya Etiyopya’yı işgal etti. İngiltere ile Milletler Cemiyeti ise İtalya’ya getirilen yaptırımları uygulamaktan kaçınmaya çalışarak Etiyopya’yı yalnız bıraktılar. İngiltere, İmparatora silah satmaktan kaçındı. Bunun üzerine örgütlemiş olduğu direniş çöktü ve İmparator, ezilen, mazlum bir halkın lideri olarak İngiltere’ye kaçtı.
İçerideki olaylar ise farklı bir yönde ilerliyordu. 1955’te bir anayasa hazırlandı ama kendisi ülkeyi mutlak yetkiye sahip bir imparator olarak yönetmeye devam etti. Altmışlı yılların ortasında 18 milyon Etiyopyalı için 54 hastane vardı ve sadece bir tanesi ücretsizdi. Yollar çok az ve ilkel, kırsaldaki koşullar eski çağlardan beri olduğu gibiydi. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 90’dı. Peş peşe kıtlıklar yaşanıyordu. 1972'den 1974'e kadar süren kıtlık,100 bin kişinin hayatına mal olurken, Haile Selassie ailesi abartılı harcamalarını sürdürmüştü.
Kültürel açıdan, Amharca ve dili, diğer tüm etnik kökenlerden Etiyopyalılara dayatılmıştı. Üst düzey memurluklar, Omoroların topraklarını istila etmekle suçladıkları Amharalara tahsis edilmişti. Oysa Amharalar (yüzde 30) ülkenin Omorolardan (yüzde 34) sonra ikinci büyük etnik grubuydu. Coğrafi olarak merkeze en uzak, kültürel ve dini açıdan da en farklı bölge olan Eritre, en erken ayaklanan bölgeydi. Ellili yılların sonlarından itibaren isyan ederek bağımsızlık talep etti. Ancak, askeri darbenin ganimetleri ve kazanımları ordunun da hayallerini süslemeye başlamıştı ve bu nedenle 1960'ta başarısız bir girişimde bulundu.
Etiyopya trajedisinin orta aşaması bizi 1974 yılına, Derg adıyla bilinen Askeri Konseyin başındaki isme götürüyor. Mengistu Haile Mariam ordu içinde genç subayların yapmayı planladıkları darbeye katılarak Etiyopya’da 1270’ten beri devam eden imparatorluk yönetimini devirdi. Yeni dönem, Marksizm-Leninizm’i benimsedi ve Sovyet kampına katıldı. Ülke daha fazla baskı ve açlığa, sürekli iç ve dış savaşlara tanık oldu. Mengistu rejimi ve “Kızıl Terör dönemi” 1991’de devrildi. Mengistu rejimine karşı direniş ve mücadelenin önderlerinden ve rejimin devrilmesinden sonra başbakanlık görevini üstlenen Meles Zenawi, o dönemde Etiyopyalıların durumunu şu şekilde tanımlamıştı: “Amacım, Etiyopyalıların günde üç öğün yemek yiyebilmesini sağlamak.”
Zenawi, Mengistu rejiminin zayıflatılmasında ve ardından devrilmesinde en önemli askeri rolü oynayan "Tigray Halk Kurtuluş Cephesi"nin liderlerinden biriydi. Cephe 1975’te kurulmuştu. Marksist ve bir öğrenci hareketi olduğu başlangıç döneminde, imparatora karşı darbeyi destekledi. Ama daha sonra Mengistu ve Derg’in “milliyetler sorununu” çözemeyeceğini düşündüğü için çok geçmeden silahlı mücadeleye yöneldi. 1991 yılından sonra kuzeyde yer alan Tigray eyaletini yönetmeye başladı ve yeni yönetimin temel bileşenlerinden biri oldu. Etiyopya nüfusu içindeki oranları yüzde 6 olan Tigraylılar, kendi boyutlarını aşan bir güce sahip oldular.
Yeni tarih bizleri 2018’e, Abiy Ahmed’in iktidara geldiği döneme götürüyor. Abiy Ahmed, göreve geldikten sonra güvenlik alanındaki baskıyı gevşetti ve Tigraylılar da dahil olmak üzere etnik güçlerin etkisini sınırladı. Eritre ile barıştı ve bu da ona Nobel Barış Ödülünü kazandırdı. Ancak bu adımı ile Eritre’nin yakın komşusu Tigraylıları kızdırdı. Tigray bölgesi Addis Ababa’nın kendisini dışladığı ve vazgeçtiği duygusuna kapıldı.
Abiy Ahmed Tigray Halk Kurtuluş Cephesi liderlerini yolsuzluk ve reformlara direnmekle suçlarken, liderler de onu Tigraylılara kendi kaderlerini belirleme hakkı veren 1995 Anayasasının kabul ettiği federal sistemi reddetmekle suçluyor. Başbakan’ın "Medimer" olarak bilinen ideolojisi, ulusal birliği inşa etme ile çoğulculuğu koruma hedeflerini birleştirmeyi gerektiriyor. Ancak, 10 etnik gruba ve 90 dile ev sahipliği yapan, nüfusunun yüzde 63’ü Hristiyan ve yüzde 34’ü Müslüman olan bir ülkede bu zor görünüyor. Bu nedenle Başbakan 2019’da, Tigray Cephesi ile diğer etnik bileşenleri kendi partisi Refah Partisi’ne entegre etme niyetini açıkladı. Tigraylılar bunu reddettiler ve geçtiğimiz Eylül ayında düzenlenmesi planlanan ama ertelenen yerel seçimleri kendi bölgelerinde düzenleyerek karşılık verdiler. Abiy Ahmed, Oromo mensubu ve başbakanlık görevini üstlenen ilk Oromolu. Yine de bu, Oromo Kurtuluş Cephesi’nin merkezi yönetime karşı olmasını engellemiyor. Oromo Kurtuluş Cephesi’nin merkezi hükümete karşı muhalefeti, Oromoların topraklarını küçültecek şekilde başkentin genişletilmesi kararından bu yana yoğunlaştı.
Abiy Ahmed’in başlıca destekçileri, birliği ve merkezi yönetimi en çok destekleyen, çevredeki ayrılıkçı hareketlere en çok düşman olan memurlar, eğitimliler ve çiftçilerden oluşan Amhara seçkinleridir.
Günler önce, Tigray Halk Kurtuluş Cephesi ile merkezi hükümet arasında bir savaş patlak verdi. Savaş sırasında, Tigray’ın güneybatısındaki Mai-Kadra kasabasında sivillere yönelik bir katliam gerçekleşti ve Tigray Halk Kurtuluş Cephesi sorumlu tutuldu. Kendisi ayrıca, Addis Ababa’yı desteklediği gerekçesiyle Eritre topraklarına roket saldırıları da düzenledi. Bu savaş sonucunda binlerce kişi Sudan’a sığındı. Etiyopya’nın sınırlarını aşabilecek açık bir iç savaş korkusu yeniden ön plana çıktı.
Evet, sanki diğer birçok fakir ülkenin tarihini okuyormuşuz gibi değil mi?
TT
Etiyopya: Sanki diğer birçok fakir ülkenin tarihini okuyormuşuz gibi
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة