Birçok Lübnanlı, bakanların kalitesindeki bozulmanın giderek büyüdüğünün farkında. Her hükümet kendinden önceki hükümetten daha kötü. Kurulan her hükümetle, derin bir yıpranmışlığa yakalanmış bakanların oranı artıyor.
Sohbetlerinde insanların çoğunun çeşitli şekillerde dillendirdikleri şey bu. Keza birkaç gazete ve sosyal medya platformlarında da. Bakanlara yönelik alaycılığın oranının yüksekliği, haklarındaki şaka ve fıkraları en belirgin yorumlar haline getiriyor. Bu bakanların işledikleri skandal hataların yüzdesi büyük bir artışta. Lübnan’da bakanlara hitap ederken kullanılan ve aslen modası geçmiş bir yaltaklanma ve dalkavukluk kültürünü yansıtan aşırı saygılı ve hürmetkar üsluptan geriye gülünçlüğü dışında bir şey kalmadı.
Tüm bunların üstüne, İran’dan gelen “kurtarıcı” yakıt varilleri, yeni bakanları sahip olabilecekleri küçücük bir fiili otoriteden de mahrum bıraktılar. Bu bakanların atanmadan önce Damat Cibran Basil tarafından teste tabi tutulduklarına dair nakledilenlere gelince, bu onların sadece tüy sıklet sınıfından olduklarını gösteriyor.
Dolayısıyla mevcut bakanlar daha çok tek parti tarafından yönetilen ülkelerdeki "ulusal ilerici cephe" partilerinin temsilcileri gibiler. Tek işlevleri, bu partinin yönetimini süslemek ve tek parti yönetimi olduğunu gözlerden saklamak.
Bu bozulma, günümüz Lübnan'ında her şeyi ve her düzeyi kapsayan genel bozulmanın bir parçası. Pazarda sunulanın kalitesinde her düzeyde görülen gerilemeyle, gerçek sisteme hizmet etmeye istekli yetkinlerin sayısı da geriliyor (bilinmeli ki yeni göç dalgası onu azaltmadan önce, Lübnan'da yetkinlerin oranı çok yüksekti).
Ne var ki bozulmanın arkasındaki en önemli neden, Lübnan devletinin ağırlığının azalması ve etkinliğinin dumura uğraması nedeniyle bakanların artık önemli olmamaları. Devlet, etki ve nüfuz kaynağı değil de başkaları tarafından yapılan işlerin altına imza atarak onaylayan son mercii haline geldi. İmzalayarak bunları yasallaştırmak dışında seçeneği kalmadı. Bunun kökeninde, asıl otorite yer altındayken, hükümeti toprağın üstündekilerden oluşturan bir iş bölümü yatıyor.
Bunun gibi bir denklem biraz esneklikle anlaşılmalı. Yani bir bakan, bir mezhebi temsil ettiği varsayımı nedeniyle görünürde bir bağımsızlık marjına sahip olmaya devam edecek ve böylelikle mezhepler arası gerekli denge gözetilmiş olacak. Suriye vesayet sistemi bile bunu bir ölçüde dikkate aldı ki o zamanlar yükseklere ulaşmaya azimli ve bunu arzulayan yetkin insanların sayısı bugün olduğundan çok daha fazlaydı.
Dolayısıyla, bakanlara hitap ederken bazı menfaat ve dalkavukluğun eşlik ettiği “sayın” kelimesi kullanılmaya devam edilecektir.
Bununla birlikte, yerin üstündekiler herhangi bir ciddi etkiden yoksundur. Onlar sadece görünen ve açıklanmış olanlardır. Suriye vesayeti yıllarında nasıl önemli olan Encer ve Beaurivage Oteli ise bugün de önemli olan yer altındakilerdir.
Elbette bu terim, diğer ülkelerde kastedileni ifade etmiyor, yani rejim siyasi eylemi yasakladığı için muhalefet ve muhalif güçlerin yerin altına inerek gizlice faaliyet göstermesi anlamını taşımıyor. Lübnan’da yer altında, Türkiye veya başka ülkelerdeki “derin devlet”e denk sayılabilir.
Lübnan'da yeraltı, otorite ve uygulamaların kendisidir. Bu yeraltı dünyasının malzemeleri, şu ya da bu şekilde hepsi ölümcül veya ölüme neden olan birçok şeyden oluşur. Hizbullah'ın gerçek liderliği ve onunla birlikte korunan füzeleri yeraltında yaşar. Yeraltında ayrıca kaçakçılık ve karaborsa sonucu başta benzin olmak üzere yanıcı maddeler depolanmıştır ve bu da, yerin üstündekilerin hayatını daha az güvenli ve emniyetli hale getirir. Yer altında yine "gizemli" bankacılık sisteminin lider konumda olduğu geniş bir güvensizlik ve güvenilmezlik ağı bulunur. Yeraltında, Beyrut Limanı patlamasından, aydın Lokman Salim suikastı gibi suikastlara ve genel olarak yolsuzluk eylemlerine büyük “sırları” ifşa etmesi yasaklanmış bir yargı yaşar. Yeraltı dünyasına bir de Lübnanlıların kendi arkalarından nasıl oluşturulduklarını anlamadıkları ve kötü komplo fikirlerini besleyen bölgesel ve uluslararası düzenlemeler eklenir. Birçok yerde olduğu gibi, elbette Lübnan’daki yeraltında da hücrelerin bulunması büyük bir ihtimal.
Var olanı ve erteleneni ile bu yıkım unsurları, tıpkı yolsuzluk ve kaçakçılık, direniş ve füzeleri gibi meşruiyetten yoksun değil. Meşruiyete ihtiyaç duyduklarında ise, yer üstündeki formalite otoriteleriyle bakanlar kendilerine bunu memnuniyetle sağlayabilirler.
O halde yaşam ve ölüm gücü, politika ve ekonomi, savaş ve barış kararı toprağın altındakilere ait, yerin üstündekiler ise sadece “sayın” hitabına sahip.
TT
Lübnan’da yer altındakiler üstündekilere hükmediyor
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة