Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Kan baharı ve itidal güzü arasında Filistin

Filistin’de bu yıl bolca yağan bereketli yağmurlar nedeniyle her yer yeşile büründü ve coşkulu bir bahara tanık olundu. Önceki mevsimlerde az yağış alan bölgelerde bile toprak suya doydu, kuyular, yeraltı kaynakları dolup taştı, pınarlar coştu, insanlar yağmur duası yerine şükür dualarına çıktılar.  
Bahar tüm bereketiyle gelmişti gelmesine ancak, Yeşil Hattın her iki tarafında, bu bahara bir ‘kan ve ölüm mevsimi’ eşlik etti. Hattın ortasında yer alan Kudüs bu ‘kan akışından’ önemli bir pay aldı.  
Filistinlilerin ve Yahudilerin paylaştığı bu ‘kanlı sahne’ İsrail’de şu soruyu gündeme taşıdı; bir sonraki saldırı nerede ve ne zaman olacak?
Aynı zamanda daha derin olan bir soruyu dayattı; hala Oslo’nun delik deşik olmuş akciğerinden nefes almaya çalışan Filistin itidalinin akıbeti ne olacak? Filistinliler, devenin iğne deliğinden geçirilmesi kadar imkansız talepleri idare etmek zorunda kalan bir siyasi sınıf tarafından temsil ediliyor. Müslümanların Ramazan ayı ve Yahudilerin Hamursuz Bayramı’nda bir sükûnet sağlanması bekleniyor.
Bu olayların en çok etkilediği yaralı kurban, Filistin Otoritesi’dir. İsrail’in darbelerine, kendi halkının vefasızlığına ve dünyanın görmezden gelişine maruz kalmaktadır. Filistin Otoritesi’nden, İsrail’in başaramadığı bir şeyi gerçekleştirmesi bekleniyor, Ramallah’ta düşen bir iğnenin çınlamasının Tel Aviv’deki yankılarını duyması ve bu düşüşün güvenlik ve sükûnete etkilerini bertaraf etmesi.  
Filistin Otoritesi’nin sükunet ve güvenlik sağlama noktasında yapabileceği bir şey yoktur. Kendisinden bu talepte bulunanlar da bunu gayet iyi bilmektedir. Bu tuhaf denkleme göre, yapmadıkları, daha doğrusu yapamadıkları için cezalandırılması dışında bir seçenek bulunmamaktadır. İsrail’e gelecek olursak, o çok övündüğü donanımına, dış açılımlarına ve dünyadaki mevcut en büyük küresel krizin çözümünde arabulucu rolü üstlenmek istemesine rağmen bu sorunun üstesinden gelememektedir. İsrail, kendi evi sular altındayken başka evlerde tamirat yapmaya çalışan birine benzemektedir. Beni Barak’taki son saldırının kurbanları arasında, güvenlik umuduyla İsrail’e gelen Ukraynalıların da bulunması talihsiz bir tesadüf olsa da derin anlamlar barındırmaktadır.  
İsrail yönetimi, sokakları ve caddeleri, askerlerle, polis ve güvenlik güçleriyle dolduracaktır. Zaten yıllardır yaptığı şey budur. Güvenlik önlemlerinin yetersizliğinden şikayet edenleri razı etmek için güç gösterisinde bulunacak ve cezai önlemleri arttıracaktır. Aynı zamanda imkansız taleplerle Filistin Otoritesi’nin üzerine gidecektir. Oysa bu saldırıları yapanlar kendi hesaplarına çalışıyor ve hiçbir şekilde Filistin Otoritesi’nin sözlerine itibar etmiyor. İsrail tüm bu önlemleri alırken, bir sonraki saldırının nerede ve ne zaman gerçekleştirileceğine dair tahmini bir yanıt dahi bulamayacaktır.  
İzak Rabin’in öldürülmesinden bu yana, Filistin ve İsrail ılımlılığı ilk defa bu kadar kan kaybetmiş ve can çekişme aşamasına gelmiştir. Bennett ve arkadaşları, yaşananların bunun daha da ötesine geçebileceğini biliyor olmalılar.