Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Ronaldo Suudi Arabistan'ın imajını mı düzeltiyor?

Bu soru, hemen hemen aynı fikri farklı şekillerde ifade eden yorumcular ile Batılı ve uluslararası medya tarafından tekrarlandı. Çoğunluk bunu ‘sportif bir anlaşma değil, daha çok Suudi Arabistan'ın imajını düzeltmeyi amaçlayan siyasi bir anlaşma’ olarak değerlendirdi.
Bu yoruma katılıyorsak, o zaman kendimize diğer mantıklı soruyu sormamız önemlidir, o da şu: neyi düzeltecek?
Bundan 6-7 yıl önce kadınların araba kullanması ve seyahat etmesi yasaklandığında, radikal vaizler sosyal hayatı kontrol edip tekfirci fetvalarını yayınlarken bu makul bir açıklama olabilirdi. Ronaldo'nun bir halkla ilişkiler uzmanı rolünü oynayacağını ve müziği yasaklayan, sinema kapılarını kapatan, konserleri yasaklayan, din polislerinin gençleri kıyafetlerinden dolayı kovaladığı bir ülkenin güzel yüzünü oynayacağını düşünmek mantıklı olabilir.
Ronaldo büyüklüğünde bir yıldızın varlığı, Suudi Arabistan'ın içinde olup bitenlerden dünyanın dikkatini dağıtmak için bir bahane olabilir. Ancak bu yorumda açık bir yanılgı var ki, Suudi Arabistan artık kendisini dünyanın keşfetmesi ve yeni imajını tanıması için elinden gelen her şeyi yapıyor. Suudi Arabistan'daki aktif hareket, haber manşetlerinde yerini aldı ve büyük uluslararası kanallarda NEOM, The Line ve El-Ula reklamlarını görüyorsunuz. Suudi Arabistan dünyanın bunu görmesini istiyor, aksini değil.
Aslında, ‘itibar aklama’ teorisini haklı çıkarabilecek tüm yönler artık mevcut değil. Suudi Arabistan son yıllarda önemli ölçüde değişti ve farklı bir gerçeklikte yaşıyor. Bu nedenle Ronaldo ‘temizleyecek ya da aklayacak, hiçbir şey bulamayacak. Çünkü reformlar, alınan kararlar ve kapsamlı değişiklikler, daha önce (11 Eylül'den sonra) petrol ve terörizmle anılan ülkenin imajını kendi başına değiştirdi. Hiçbir halkla ilişkiler kampanyası, hiçbir ünlü futbolcu veya sanatçı, bir ülkenin tamir edilemeyecek şekildeki imajını onaramaz. Diğer ülkeler bu çabayı denediler ve başarısız oldular. Kanımca tüm bu açıklamalar, Batı bilinci ve medyasının, eski karanlığa gömülmüş Suudi Arabistan algısının sınırlarını henüz aşmamış olan önyargılı tutumunun sonucudur. Yaklaşık kırk yıldır aynı yerde durgunluk halinde kalmasına rağmen rekor bir sürede değişen bir ülkenin yeni evresi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin vizyonu ülkeyi kimsenin beklemediği bir şekilde değiştirmeden önce tanınmıyordu.
Peki Ronaldo'nun Suudi Arabistan Ligi'nde kutuplaşma doğurduğu açıklaması nasıl anlaşılır?
Açıklama tamamen sportif. Batılı yorumcular Twitter hesabımdaki timeline’a göz atsalar, her yerdeki Suudi Arabistan kulüplerinin taraftarları arasındaki ihtilaf hali konusunun tamamen sportif olduğunu anlarlar. Batı'da itibarının silineceğinin konuşulduğu bir dönemde, rakip kulüplerin taraftarları, Ronaldo kalibresinde bir oyuncunun liderliğindeki Al Nassr kulübünü yenmek zor bir görev haline gelmesin diye kendi kulüp yöneticilerine Arjantinli yıldız Lionel Messi'yi getirmesi için çağrıda bulunuyor. (Suudi Arabistan Ligi taraftarları Suudi Arabistan sınırları dışında da var ve şüphesiz Ronaldo'nun transferiyle bu sayı daha arttı).
Suudi Arabistan daha önce spora yatırım yapma planlarını açıklamıştı (Formula 1 yarışmalarında, golf yarışmalarında ve diğerlerinde gördüğümüz gibi). Futbol liginin gelişimi, en güçlü uluslararası liglerden biri olmak bu hedefler arasındaydı ve bu, futbolun ve genel olarak sporun seviyesine muhakkak olumlu yansıyacaktır. Birçok futbol ligi (ABD Ligi gibi), David Beckham ve Ibrahimovic gibi yıldız oyuncuları cezbetti.  ABD’liler itibarlarını aklamak mı istiyorlardı? 
Hayır, onlar Suudi Arabistan vatandaşlarıyla aynı şeyi düşünüyorlardı. Yani rekabet seviyelerini yükseltmek ve liglerini en iyiler arasına sokmak, hepsi bu kadar.