Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran sorununda sona yaklaştık

İran'ın bir ‘atom bombası’ yapmak için gerekli olan uranyum zenginleştirme oranına yakın olduğu yönündeki haberlerin Batı tarafından doğrulanmasıyla birlikte İran'ın nükleer dosyası üzerindeki çatışma yaklaştı. Hepsi de tehlikeli olan üç ihtimalle karşı karşıyayız.
Reuters'in aktardığına göre diplomatlar, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) İran'da yüzde 84 oranında zenginleştirilmiş uranyum bulduğunu ve bunun nükleer silah yapımında kullanılan kaliteye çok yakın olduğunu söyledi.
Bir diplomat AFP’ye “bu oranın doğru olduğunu” ve UAEA'nın şu anda İran'a bunu “açıklığa kavuşturma fırsatı verdiğini” doğruladı. “Çünkü zenginleştirme seviyelerinin zirveye ulaşması mümkün görünüyor.” Bu açıklamalar, geçtiğimiz Pazar günü Bloomberg tarafından ortaya çıkarılanları doğruluyor.
Buna göre İran'ın uranyum zenginleştirme oranını yüzde 84'e çıkarması, üç ihtimalle karşı karşıya olduğumuz anlamına geliyor: Bunlardan ilki, özellikle İsrail'in İran'ın nükleer silahlara ulaşmasını engellemedeki katılığıyla, bölgeyi bilinmeyen bir şekilde değiştirecek bir savaşa çok yakın olduğumuzdur.
İkincisi, İran'ın nükleer silah üretebilir hale gelmesidir. Bu, İran'ın o dönemde tüm bölgede yapacaklarına ek olarak nükleer silahlanma yarışının yayılması açısından bölgeyi de değiştirecektir.
Üçüncü ihtimal ise Tahran'ın şu an bunu Washington ve Batı ile müzakereleri ilerletmek için yapıyor olmasıdır. Dün, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İran'ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerdeki çıkmazı kırmak ve çözüme ulaşmak için topun İran'da olduğunu söyledi.
Blinken ayrıca Tahran'ı Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığını desteklemekle suçladı ve ülkesinin Tahran'ın bir ‘nükleer silah’ elde etmemesini sağlama konusunda İsrail ile birlikte kararlı olduğunu vurguladı. Blinken, “yeni bir şey olmadığını” ve Başkan Biden'ın “bunu yapmak için tüm seçeneklerin masada olduğu konusunda çok net” olduğunu kaydetti.
Elbette İran'ın asıl amacı, bölgede gündemini dayatmasına ve dünyayı bir oldubittiye dayatma konusundaki yıkıcı projesine daha açık hale getireceğine inandığı nükleer silahlara sahip olmaktır.
Şimdi, İran'ın uranyum zenginleştirme oranını artırma hedefinin, molla rejiminin yaklaşık beş ay veya daha uzun süredir ülkesinde devam eden gerçek protesto dalgasının ortasında, nükleer silahlara sahip olmanın rejimi koruyacağına olan inancı olduğu anlaşılıyor.
Bu üç ihtimal, şu anda en önemli tarafın ABD, Çin, Rusya veya bölge ülkelerinin tutumu değil, İran'ın nükleer silah elde etmesine karşı katı İsrail tutumu olduğu bir çatışmaya yol açacaktır.
Gerçek şu ki, nükleer dosya müzakerelerini safça ele aldığında, özellikle Washington'un Başkan Biden'in iktidara gelmesinden bu yana Tahran'a nükleer anlaşmayı tamamlama konusundaki hoşgörüsüyle işleri bu noktaya getiren Tahran'dı.
Sonuç olarak bu üç ihtimal, özellikle İran'ın Ukrayna'daki savaşa müdahil olmasının ardından Avrupa'nın tutumunun sertleşmesiyle nükleer dosyada kolay seçeneklerin olmadığı yerde ‘uçurumun kenarı’ aşamasına ulaştığımız anlamına geliyor. İsrail'in İran'dan Suriye'ye molla güçlerini sürekli hedef aldığı bir dönemde, tıpkı yakın zamanda oradaki Devrim Muhafızları liderlerinin bir toplantısının hedef alınmasında olduğu gibi…
Şu anda kesin olan bir şey var ki, bu yüzleşmenin bedelini yanlış ve maliyetli hesaplarla Tahran ödüyor.