Feraset, sözlük anlamı itibarıyla keşfetme, sezme ve ileri görüşlülük olarak betimlenir. Bir başka biçimi ile bir şeyi çabucak anlama yeteneği… Bir kimsenin ruhsal, zihinsel halini ve yeteneklerini yüzünden, duruşundan ve tavrından anlamak olarak da betimlenir.
Feraset sahibi insan demek, bir şeyi kapsayıcı bir şekilde görmek ve en doğru olanı işaret eden insan demekti eski zamanlarda… Daha açık bir biçimi ile olmadan önce olanı görmek, dikkat çekmek ve işaret etmeyi de içerir.
Feraset, tekil parçaların bütün içindeki değerini ve konumunu idrak ederek bütün içindeki anlamına yönelik işareti doğru okumak ve bütüne yaptığı katkıyı kavramak kadar, bütünlüğü dikkate alarak tekil olanın değişim sürecini, niteliğini ve yönelimini idrak ederek tavır geliştirmeyi de içermektedir.
Feraset, karşı karşıya kalınan durumda açık bir yapı içinde onun sana izdüşümünü sağlamak ve ona göre bir bakış geliştirmeyi de içermektedir. Bütünlüğün okunmasında, değerlendirilmesinde ve geleceğe dair bir bakışın gelişmesinde ferasetin katkısı mevcut bilişsel süreçlerden daha fazladır. Bütünü kavramak, yönelimini tespit etmek, yapacağı katkıyı kavramak, değişimin mihverini anlamak için feraset olmazsa olmaz şartlardandır.
Sezgisel bir boyutu içeren feraset, içeriden dışarıya doğru, yakından uzağa yönelik bir ilgiyi yoğunlaşarak sürdürme çabasının sonucu insanda meydana gelen bir lütuftur. Keşfetmek, bir açıklığı açıkça ima eder. Gizli, bilinmeyen bir noktanın aydınlanmasını sağlayan feraset, kişiyi, aşkınlığa açık bir pozisyon içinde var oluşunu sürdürmeye azmettirir. Feraset, basiret kavramının bir üst şeması gibi görünmektedir gözüme…
Basiret nasıl ki, görmeyi aşan bir boyutu içermekte ve görünen ile görünmeyenin irtibatını dikkate alarak bir bakışa sahip olma ise, feraset bu görünen ve görünmeyenin ilişkisinin geleceğe ve bugüne dair etkisini de içinde taşıyan bilinmeyene dair bir doğru bakışı içerir.
Bugünün içinde bulunduğu dar, sığ, sınırlı kavrayış zemininde ferasetin önemi tartışılmaz bir öneme haizdir. Sınırın kaba üstünlüğünün oluşturduğu baskı sıkıcı bir atmosferi üretmekte ve birçok şeyin anlamının yitirilmesine neden olmaktadır. Salt görünenin baskın karakteri aynı zamanda bir körelmeyi de beraberinde taşımaktadır. Bu körelme süreç içinde bir gönüllülüğü üretemediği için baskı ve şiddeti zorunlu bir hal olarak dayatmaktadır. Otoriter rejimlerin açığa çıkışı ve uygulamada işlevsellik kazanmasının arka planında bu yozluğun yattığı rahatlıkla söylenebilir.
Modern düşünce, içine düştüğü sığlığı aşma konusunda bir arayış içinde olduğunu yazılan metinlerde ve içerden seslerini yükselten filozofların sitayişlerinden anlamaktayız. Son dönemde yeni arayışların öne çıktığı bir zamanı yaşamaktayız. Ama modern epistemenin kesinlik arayışındaki sığlığın sağladığı atmosferde derinliği idrak etmek ve bilinmeyene yönelik isteksizliği kırmak zor olduğu için fasit bir dairede dönüp durmakta ve ciddi ruhsal bunalımlara neden olmaktadır. Bu sorunu aşmanın arayışı içinde olmaları önemli, ama sahip oldukları epistemik yöntem, sorunu aşmada destek sunamadığı için yeni arayışlarda sezgiselliği yani feraseti öne çıkarmaya başlamaktadırlar. İşte bütünlük arayışı ve buna yapılan vurguda bu şekilde öne çıkmaktadır. Varlığın bütünlüğü üzerine yapılan çalışmalar, panteist bakışı yeniden gündeme taşımaları, mistik arayışların öne çıkarıldığı bir dönem ve bu dönemin metinleri üzerine düşünülmeye başlandığında bariz bir şekilde bu sorun gözlemlenmektedir.
Bugün geleceğe dair kehanetler üzerinden bir okuma yapma arayışı, ya da distopik veya ütopik gelecek kestirimleri de bu durumu görmenin sonunda meydana gelen arayışlara tekabül etmektedir. Uzay, uzaylı, uzaya çıkma arzusu vesaire de benzer bir duygunun ağır basmasından kaynaklanmaktadır. İnsanın anlam arayışının tabii tezahürü olarak öne çıkan durumun modern epistemoloji tarafından bir cevap üretilememesi, onları mistik bir arayışa sürüklemektedir. Ama görülen şey o ki, mistik arayışları da ellerindeki tek epistemik bilgi sistemi olan modern epistemenin baskısı altında kalarak yine anlam arayışlarını insan ile sınırlandırarak gerçek bir aşkınlığı ve tanrısallık ile kurulacak bağın sahih ve sahici boyutunu göz ardı ettirmektedir.
Feraset, bilinen ile bilinmeyen arasındaki dengede bilinmeyene dair bir şeffaflığın meydana geldiği özel bir zemini işaret eder. Feraset, Aşkınlığın en önemli biliş sürecine dâhil oluşunu sağlayan önemli bir insani haslettir. Feraset, bilinenden hareketle bilinenin yetersizliğini kavradıktan sonra bilinmeyene yönelik bir istekliliği ve şuuru da beraberinde taşıyarak gaybe dair bir enfüsi tecrübeyi de içermektedir. Bu durumun kendisi insanı, aşkınlıkla doğrusal bir ilişki kurmaya yöneltirken, ona olan açıklığı, ilahi inayetin inişini de beraberinde taşımaktadır. Bu istikamet/yönelim, ferasetin gücünü artırdığı oranda sağlam bir yapıya büründüğü de tecrübelerden bilinmektedir. Meydana gelen herhangi bir olayı göz ardı etmek, ferasetin körelmesi anlamını taşımaktadır. Modern episteme ve biliş süreçleri, bilmeyi hep sınırlı bir zemine hapsettiği için feraseti köreltmiştir. O yüzden bugün Amerika şirketleri, çok büyük meblağlar ile bütünselliği idrak etmiş kişilere makam teklifinde bulunmaktadır. Beğeni kazanan yazarlar ve kitaplar ise bilinmeyene dair işaretleri taşıyan metinler olmaktadır. Kehanetlerin bu kadar önem arz etmeleri, sürekli bu tarz metinlerin öne çıkmasına neden olmaktadır. Benzer bir durum ise film senaryolarında görülmektedir. Teknolojinin geleceğine dair filmler, robotların yer aldığı filmler, kitaplar çok izlenen ve satılanlar listesine girmektedir. Bu durumun kendisi, bize hem geleceğe dair bir arayışın, hem de bilinmeyene yönelik bir ilginin varlığını açığa çıkartır. Ama geleceğe dair bilgi ile bilinmeye yönelik bilginin öğrenilmesini tamda sağlayacak olan sezgisel olanı rasyonel bir zemine hapsettikleri için bir çözüm bulamamaktadırlar.
İşte feraset, insanın anlam arayışında kendisine yardımcı olacak en önemli insani haslettir. İnsani haslet olarak feraset, ilahi inayetin en güzel örneğidir. İnsan, bu en güzel örneği yok etmenin yollarını aramaktan bıkmadan yola devam ettiği için içine düştüğü gayya çukurundan çıkmakta zorlanmaktadır. Müslümanlar, feraset ehli olmaya liyakat kesbedecek kişilerdir. Sahip oldukları vahiy bilgisi, iman etmelerinden mütevellit, iman nurunun aydınlatıcılığı ve vahyin düsturlarından hareketle eylemlerini sahih ve sahici bir zeminde devam ettirerek ilahi rahmet gereği ruhunu ona açarak kendisine indirilecek olan lütfü kabule mazhar olabilir. Fakat bugünün Müslümanları da seküler baskın kültürel karakterleri yüzünden bu hasletten uzak düşmüşlerdir.
‘Müslüman’ın ferasetinden korkun’ derken, ilahi nur ile bakan müslüman insanın saklanan gerçeği görebilir olma durumunu işaret eder. Bugün Müslümanlar feraset sahibi olmanın yöntemini aramalı ve bulmayı çok güçlü bir arzuyla istemelidirler. Bu durumun gereği olan amelleri istekli bir şekilde yerine getirmeliler ki Rableri onlara merhamet ederek onları bu hasletle yeniden buluşturmayı irade etsin…
İnsan, bütün biliş süreçlerini tamamlayarak varlığını idame ettirirken, bilmenin hazzını sahih bir zeminde tutarak kendini ilahi inayete açık hale dönüştürerek inayeti beklemenin bir mükâfatı olarak feraset sahibi olabilir. Feraset, bir noktada insan ve Allah arasındaki ilişkinin mahiyetine dair doğru bir yaklaşım üzerinden insanın çabalarının karşılığı olarak ona verilen bir mükâfat olarak görülmelidir. Bu da insan ile Allah arasındaki irtibatın hem gücünü ve hem de sürekliliğini gösterir.
Feraset, neyi yaparsan yap, yaptığın şeyin hem an itibarı ile neliğini ve hem de yapıldıktan sonra ne olacağına dair neliğini de işaret eder. İnsan, hep bir adım ileriye doğru yürüyüşü sürdürürken doğru bir zeminde istikamet üzere idamesini sağlayan en büyük hasletin sahibidir. Dünya ve ahiret dengesini kurarak yaşamını sürdürmenin en önemli etkeni feraset sahibi olmaktır. Ahireti hesaba katan ve ona göre dünya yaşamını sürdürerek ahlaki zemini koruyan bir özellik kazandıran feraset, kişinin ilahi rızaya erişmesine de zemin oluşturur.
Feraset, ferdin gelişmesinde, toplumsal ilişkilerin gelişmesinde, siyasal gelişmelerin sağlıklı bir zeminde oluşmasına ve topyekûn yaşamın daha nitelikli ve olumsal oluşumunu sağlamada en büyük olgudur. İnsanlar her ne kadar bu feraset gibi büyük bir hasleti unutsalar da ilahi inayet her daim var olduğu için dileyen insana yeniden bahşedebilir. Bıkmadan, usanmadan feraset sahibi olmanın yollarını ve yöntemlerini aramaya devam ederken, insanlığın elindeki en güzel yöntemin ilahi din üzerinden zaten insana verilmiş olduğunu yeniden hatırlamakta büyük yarar var…