Nobel ödüllü yazar Llosa geçen çarşamba günü Çin meseleleri uzmanı İngiliz bir profesörün yazdığı 700 sayfalık yeni bir kitap hakkında "Maoizm" başlıklı bir yorum yazısı yayınladı. Llosa yazısında konuya birçok açıdan yaklaşıyor ancak özellikle Maoizm’in ülkesi Peru’da oynadığı role odaklanıyor. Llosa, bu önemli araştırma çalışmasına duyduğu hayranlığı da ifade ediyor. Yazar ile birlikte, aşırı sosyalist düşünce ile kendi çıkarlarını ve başarı vizyonunu savunan şiddetli kapitalizm arasında tüm dünyayı kasıp kavuran siyasi ve ideolojik mücadeleye, Mao Zedong adının hükmettiği bir aşamayı anıyor.
Büyük yazarın Mao Zedong'un karakteri ve rolü hakkındaki tanıklığının, onun tanıklığı olması dışında yeni ve özel bir yanı yok. Yazısının geri kalanının neredeyse tamamıysa, Mao'nun acı çeken insanlık için ortak bir payda arayanların yollarını dolduran saçma fikirleri ve başarısız teorileri konusunda dünyanın ulaştığı sonuçlarla örtüşüyor. Nihayetinde Çin de, Kırmızı Kitap ve konuşmaları dahil Mao'nun geride bıraktığı her şeyi terk ederek tarihin en büyük ekonomilerinden biri haline geldi.
Llosa, Çin liderinin ölümünden sonra Pekin'in on milyonlarca Kırmızı Kitap kopyası ile ne yapılacağı üzerinde çalışmaya başladığını ve tek bir çözüm bulduğunu söylüyor; onları yakmak.
Pek çok saçmalık gibi, Mao'nun dünyasından geriye yalnızca anılar, pişmanlıklar ve kendiliğinden gelişen bazı iyilikler kaldı. Ardında milyonlarca kurban ve milyarlarca maddi kayıp bırakan tek lider o değildi. Birkaç yıl daha yaşasaydı, Çin'in kapitalist başarının bir modeli haline gelmesinden acı bir ıstırap duyacaktı. İşçi değil bir köylü yönetimini hayal ediyordu. Ancak milyonlarca kişinin ölümüne neden oldu. Saçma çekişme, Mao ve Sovyet lideri Nikita Kruşçev'in, komünist cennet konusundaki çekişmeyi sonunda kimin kazanacağı konusunda anlaşmazlığa düşmeleri ile doruğa ulaşmıştı. Tabii ki her iki takım da bunda başarısız oldu. Llosa'ya göre özgürlükten ve bireysel inisiyatiften yoksun hiçbir ideoloji kazanamaz.
Maocu deneyimden daha talihsiz olanı, Başkan Mao'yu alkışlayan ve onu teoriler ve deneylerle daha fazla kumar oynamaya teşvik eden hayalci soldur. Bunların en ünlüsü, aklı ve tecrübesiyle fikir hareketlerine öncülük etmek yerine aşırılıkçıların, aptalların, katillerin arkasından alkış tutan Fransız filozof Jean-Paul Sartre'dı. Llosa'nın söylemediği şey bunun hem sol hem de sağ açısından boşluğun en kötü aşaması olduğuydu.