Sudan ordusu, birçok iç ve dış etkenden dolayı çok zor ve son derece karmaşık koşullarda savaşıyor. Sudan’ın, yaşanan kitlesel yıkımın ve çirkin işkencelerin ötesine geçerek, bildiğimiz hali ile ülkeye yönelik gerçek bir varoluşsal tehdide ulaşan ciddi bir sınava maruz kaldığı dönemde, ordu onu bozguna uğratmaya yönelik şiddetli ve sistemli bir medya ve psikolojik savaş ile yüzleşiyor.
Ordu aynı zamanda, askeri malzeme sıkıntısı ile kendisini zayıflatmak ve üzerinde baskı kurmak amacıyla ihtiyaçlarını karşılayamaması için maruz kaldığı bir tür kuşatmanın gölgesi altında mücadele ediyor. Bu durum, devletin kurumlarının, fabrikalarının ve altyapısının büyük bir yıkıma maruz kalması, savaş sonucunda hayatın birçok yönüne hâkim olan felç sonucu kaynaklarının çoğunu kaybetmesinin ardından mali gücünün azalmasıyla daha da kötüleşiyor. Buna karşılık Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), savaşın başlangıcından bu yana teçhizat ve savaşçılar açısından uğradığı büyük kayıpları telafi etmek için büyük miktarda askeri teçhizat, Afrika’nın diğer ülkelerindeki sürgün Araplardan seferber olanlar ve paralı askerler tarafından destekleniyor.
Savaşların doğası gereği, ordunun bu karmaşık koşullar altında yenilgiler yaşaması ve gerilemesi garip değil. Dünya çapında askeri ve iç durumu çok daha iyi olan birçok ordu bunu yaşadı. Bunlardan biri olan ve dünyanın en güçlüsü sayılan Amerikan ordusu da Vietnam'dan Afganistan'a kadar düzensiz güçlerin karşısında yenilgiler yaşadı ve geri çekildi. Önemli olan Sudan ordusunun, savaşırken karşılaştığı tüm zor şartlara rağmen dimdik ayakta kalması ve rakiplerinin istediği gibi bozguna uğramamasıdır.
İroniktir ki, orduyu hedef alanların bir kısmı aynı zamanda ondan, HDK tarafından işgal edilen evlerine ve mahallelerine geri dönebilmeleri için onları özgürleştirmesini bekliyorlar. Yine orduyu hedef alanlar arasında onun varlığı sayesinde güvenli bölgelerde yaşayan, eğer ordu olmasaydı kendisinin de HDK girer girmez evlerini, mallarını bırakıp kaçanlar konvoyuna katılacağı bir grup da var. Ordu güvenliktir ve düşmanları ne kadar kibirli olursa olsun, ne kadar kendisini başarısız olarak göstermeye çalışırsa çalışsın, halkın cesaretini kırmaya ve hayal kırıklığına uğratmaya çabalarsa çabalasın, bu zor durumda ülkenin koruyucusudur.
ABD yönetiminin de aralarında bulunduğu birçok bölgesel ve uluslararası taraf, hiçbir şekilde Sudan devletinin çökmesini istemiyor ve ordu dahil kurumlarının korunmasında ısrar ediyor. ABD Sudan Özel Temsilcisi Tom Perello da bunu söyledi ve Mısır liderliğinde günler önce Kahire'de yapılan siyasi ve sivil güçler konferansına katılanlar tarafından net bir şekilde duyuldu. Mısır liderliği de bugün olduğu gibi, içeriden ve dışarıdan gelebilecek her türlü tehdit karşısında, devletin ve silahlı kuvvetler de dahil olmak üzere kurumlarının, ülkenin, ulusal güvenliğinin ve birliğinin korunmasındaki rolleri nedeniyle, korunmasının son derece önemli olduğunu vurguladı.
Sudan ordusunun herhangi bir şekilde çöküşünün ülkeyi sonuçları bilinmeyen bir kaosa sürükleyeceği, devletin ya da ondan geriye kalanların çöküşüne yol açabileceği, bunun da tüm bölgeye ve doğrudan komşu ülkelere kapsamlı yansımaları olacağı konusunda geniş çaplı bir farkındalık var. Etiyopya, Çad ve Güney Sudan gibi bazı komşu ülkeler, savaşın etkilerinin kendilerine yayılmasını kaldıramayacakları hassas bir güvenlik durumundan ve iç sorunlardan muzdaripler. Ayrıca Sudan'ın sürekli kaotik bir ortam arayan ve son yıllarda Afrika'daki faaliyetlerini genişleten mobil terör örgütlerinin yuvası haline geleceği korkusu da var.
Bazı ülkelerin, Sudan ordusunun veya devletinin çökmemesinin kendi çıkarlarına olduğu kanaatlerini güçlendiren bir husus da HDK’nin çekirdeğini oluşturan kuvvetlerin önemli bir kısmını kaybettikten, sürgündeki Araplardan ve diğerlerinden çok sayıda paralı askerin saflarına katılmasından sonra, liderlerinin üzerindeki kontrolünü kaybettiği gerçeğidir. Paralı askerlerin asıl derdi ise mülkleri ve arabaları yağmalamak ve rastgele öldürmektir. Bu nedenle HDK’yı destekleyen bazı ülkeler, kendi çıkarlarını korumak istedikleri ve savaşın etkilerinin kendilerine de ulaşmasından korktukları için pozisyonlarını gözden geçirmeye başladılar. Örneğin, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in bu hafta Port Sudan'a yaptığı ziyaretin ve Burhan ile görüşmesinin açıklaması bu olabilir. Çad'ın ilişkileri düzeltmek amacıyla Sudan ordu komutanlığıyla temasa geçtiği ve iki ülke arasında istihbarat servisleri düzeyinde gizli görüşmeler yapıldığı da söyleniyor.
Buna paralel olarak, ister Cidde Platformu görüşmelerine ilişkin orduya yapılan çağrılar, ister kapsamlı bir anlaşmaya varmak amacıyla siyasi ve sivil güçler arasında bir diyaloğun önünü açmak için Kahire'deki gibi konferanslar yoluyla olsun, savaşı sona erdirme çabalarını yeniden başlatmaya yönelik bir hareketlenme ve temaslar mevcut. Sahada da ordunun askeri konumunu başkent Cezire ve Darfur eyaletlerinde güçlendiren gelişmelerin olduğuna dair göstergeler var. Bu, ordunun karşılaştığı büyük zorluklara dayanmayı başarması ve bazılarının iddia ettiği ya da umduğu gibi çökmemesi sonrasında, Sudan arenasının muhtemelen bu savaşın seyrini etkileyecek olaylara sahne olacağı anlamına geliyor.