İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Musk: Gölge başkan mı, eş başkan mı?

Yeni bir Amerikan yönetiminin eşiğinde, dünyanın en zengin adamı Elon Musk'ın üstlendiği rol konusunda çok belirsiz soru işaretleri var gibi görünüyor. ABD Başkanı seçilen Donald Trump tarafından ABD Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nı yönetmek üzere seçilen Musk’ın görevi, federal harcamaları azaltmak ve mali açığı kapatmak.

Peki, Musk gölge başkan mı, yoksa eş başkan mı?

Bilhassa Trump ile birlikte Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson'ın Trump'ın yeni döneminin başlarına kadar hükümetin kısmi olarak kapanmasını önlemeyi amaçlayan partiler üstü kısa vadeli harcama anlaşmasını bozmakta üstlendiği rol göz önüne alındığında, herkes bu sorunun cevabını merak ediyor.

Musk'ın “X” adlı platformunda paylaştığı 150'ye yakın tweet, Washington'da kaos yaratmaya ve bu felsefesinin ülke yönetiminde önümüzdeki dört yıl boyunca devam edip etmeyeceği konusunda bir korku yaymaya yetti.

Musk, “yaratıcı yıkım ve yerine getirilen misyon uğruna muazzam riskler almaya hazır olma olarak bilinen bir çerçevede, hızlı hareket etme ve daha iyi hale getirmek için şeyleri parçalama” ilkesini benimseyen Silikon Vadisi ruhunu temsil ediyor.

Musk'ın sahibi olduğu Tesla veya SpaceX'i yönetmekle, Dünya Konseyi'nin başkanlığına yani mecazi anlamda da olsa Amerikan hükümetine ortak olarak yönetmek arasında büyük fark var.

Elon Musk'ın yöneticiliği hakkında biraz bilgisi olan herkes onun şu inancını bilir: “Eğer işler başarısız olmuyorsa, yeterince yenilik yapmıyorsunuz demektir.” Dünyanın en zengin adamı olmak için bu inancı kullandı. Bu, Silikon Vadisi'nin mirası; ancak Washington'daki durum, özellikle yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin çoğu zaman riskten kaçınan bir yapıda olması nedeniyle, kökten farklı.

Musk, Washington'da kaosun sebebi ve köşe taşı yerine bir engel mi olacak?

Elbette Trump ile Musk arasındaki ilişkinin doğası hakkındaki tartışma, bugün bile Washington semalarını dolaşan en büyük gizemlerden biri olmaya devam ediyor. İnsanlık tarihinin ilk trilyoneri olmaya hazırlanan ve yakın zamana kadar Trump'a tek bir dolarla bile destek vermeyi reddeden bir adamın fikrini neyin değiştirdiğini, birdenbire 5 Kasım'dan hemen önce, günde yaklaşık 1 milyon dolar bağışlamaya başlayarak Trump’ın en büyük bağışçılardan biri haline gelmesini, ilave olarak ünlü “X” platformunu Cumhuriyetçi adayın hizmetine sunmasını sağladığını kimse bilmiyor.

İki adam arasında gizli bir anlaşma mı var? Washington içinde veya dışında kimse kesin bir şey söyleyemiyor ama Musk ile ilgili tartışmalar sürüyor.

Trump, Musk'ın ABD'de doğmadığı için asla ABD başkanı olamayacağını, bunun ABD Anayasası'nın ülkenin ve halkın başkanlığına aday olan bir kişiye yüklediği koşul olduğunu savunuyor. Ancak Musk'ın düşünme yöntemleri hakkında biraz bilgisi olanlar, Amerikalıları zorla anayasayı değiştirmeye sevk etmeyi gerektirse bile, onun için imkânsızlık düşüncesinin geçersiz olduğunu biliyorlar. Özellikle de yönelimleri çok belirsiz bir yönetimin gölgesinde bugün imkânsız gibi görünen şey, yarın gerçekleşebilir.

Anlatılanlara göre Trump'ın etrafındakiler, Musk'ın etkisinden ve sürekli Trump'ın yanında olmasından, şu anda ABD'nin eş başkanlığını yürütmesinden ve Trump'ın ikinci dönemine yönelik vizyonunu aktif olarak pazarlamasından sıkılmaya ve tasalanmaya başladılar.

Musk, Trump'ın kulağına fısıldayan adam gibi görünüyor, bu da onu Trump'tan daha tehlikeli kılıyor ve artık sadece Amerikan iç politikasının sınırlarını çizmekle kalmıyor, bunun ötesine, dışarıya doğru da uzanıyor.

Musk, iki hafta önce “aşırı görüşleriyle tanınan” Alman siyasi aktivist Naomi Seibt'in bir videosunu yeniden paylaşıp, aşırı görüşlü Almanya İçin Alternatif Partisi’ni (AfD) destekliyor gibi görünerek tartışma yaratmıştı.

Musk’ın tehlikesi, koşulları değiştirebilecek, içsel ve dışsal eğilimleri dönüştürebilecek araçlara sahip olması. Nitekim AfD Partisi ile ilgili paylaşımı yaklaşık 25 milyon kez görüntülendi ve bu durum, onun iç siyaseti daha da kutuplaştırıp, isterse bizzat Amerikalılar arasındaki uçurumu derinleştirme gücü üzerine karanlık bir gölge düşürdü.

ABD Batılı kılıklı oligarşinin tuzağına mı düştü?

Bu soru, Musk'ın sahip olduğu teknolojik yenilikler, uydular ve internet hizmetleri gibi süper güçlü araçların, ona uluslararası düzeyde muazzam bir ağırlık ve nüfuz kazandırmasından kaynaklanıyor.

En ciddi soru ise şu: Özellikle ikisi de birbirine çok benzeyen iki kutup olduğu ve dolayısıyla aralarında fiziksel uyumsuzluk yaşanmasının kaçınılmaz olduğu düşünüldüğünde, Trump ile Musk arasındaki balayı ne kadar sürebilir?

Özetle, ABD biri Trump, diğeri Musk’a ait iki hayalin arasında kalmış durumda. Kim hayallerini gerçekleştirecek, kimin hayalleri yıkılacak? Bu çatışma yaşanırsa maliyetini Amerikalılar mı ödeyecek?