İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Harari: Bilgi ağları ve insanlığın sonu

Bilgi devrimi ve elektronik ağların sonucu olarak insanlığın son bulacağına dair ürkütücü söylemler bir kez daha yaygınlaşıyor. Bu, Amerikalı siyasi sosyolog Francis Fukuyama'nın 1990'ların başında “İnsan Ötesi Geleceğimiz Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları” adlı kitabında yaptığı bir başka öngörünün yankısı gibi.

İnsanlığın sonuna dair göstergelerin geri dönüşünün başlangıç ​​noktası, hiç kuşkusuz bir yandan ABD'nin yapay zekâ ile ilgili “Stargate” projesini başlatacağını duyurması, diğer yandan da “DeepSeek” projesiyle ilgili Çin devrimiyle bağlantılı.

Geçtiğimiz eylül ayında, Kudüs’teki İbrani Üniversitesi Tarih Bölümü'nde araştırmacı ve tarihçi olan Yuval Noah Harari, “Neksus: Taş Devri'nden Yapay Zekaya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi” adlı son kitabını yayınladı.

Harari, bilge insan Homo sapiens'in dil becerilerini ve sosyal yapıları geliştirerek Neandertalleri geride bıraktığı 50 bin yıl önce gerçekleşen “bilişsel devrim” hakkındaki yazılarıyla tanınır.

Harari, daha önceki kitaplarında yapay zekanın biyolojik yaratıcısını geride bırakacağı bir dünya yaratacak biyolojik araştırmaların sonuçlarını ele almıştı ve korkunç görüşleri, Homo sapiens'in bildiğimiz haliyle bir yüzyıl kadar sonra yok olacağı kertesine varıyordu.

Harari, son kitabında bizi insanlık tarihinin merceğinden geçirerek bilgi akışının dünyamızı nasıl yarattığını ve nasıl yok edebileceğini inceliyor. Günümüzün yapay zekâ devriminin taşıdığı tehditleri ve vaatleri anlamak için gerekli arka planı sunuyor.

Harari'nin kitabının sayfaları temel bir soruyu gündeme getiriyor: Eğer mevcut insan türümüzü “bilge” olarak adlandırdıysak ve insanlar bilgi ve bilgelikte bu seviyeye ulaştılarsa, neden bu kadar çok kendilerine zarar verecek şeyler yapıyorlar?

Harari, geçmişteki savaşları ve küresel çatışmaları kastetmiş olabilir ama bugün kesinlikle çevresel ve teknolojik intihar yoluyla yaşanan iki tür delilikten bahsediyor.

Harari, insanlığın büyük iş birliği şebekeleri kurarak güç kazandığını, bunları kurmanın ve sürdürmenin en kolay yolunun kolektif hayal gücünü ve illüzyonları yaymak olduğunu savunuyor.

Aslında Harari, şebekeler konusunu ele alan ilk kişi değil. Ocak 2019'da İskoç asıllı Amerikalı tarihçi Neil Ferguson, en ilginç kitabı olan “Meydan ve Kule: Şebekeler Hiyerarşiler ve Küresel Güç Mücadelesi”ni yayımlamıştı. Aralarındaki fark, Harari'nin bilgi akışına odaklanması, Ferguson'un ise dünya çapında güç odaklarını elinde tutan insan gruplarıyla ilgilenmesidir.

Harari ve ondan önce Fukuyama'nın entelektüel ilhamlarının büyük kısmını George Orwell'in “1984” ve Aldous Huxley'in “Cesur Dünya” adlı iki ünlü romandan aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunlar, özellikle sınırlarını aşan ve insan yeteneklerini durgunluğa mahkûm eden, büyümesini ve hatta gelişmesini durduran gelecekteki dünyaya dair birçok gelecek fikrinin kurucu anlatılarıdır.

Harari bizi bir dışsal ve içsel çelişki hali ile karşı karşıya bırakıyor. Burada sorun, insanlığın yeteneklerini geliştirmeye çalışması ama bunu gerçekliğini, doğasını, doğuştan gelen özünü kabul etmeden yapmasıdır.

Bu önemli entelektüel çalışmanın odak noktası, mevcut ve gelecekteki bilgisayar ağlarının dijital denetim kapitalizminden algoritmik toplumsal çoğulculuk ve uygarlık için yapay zekaya kadar her şeyi yok etme yetenekleri ve böylece insanlık tarihinin sonuna ulaşılmasıdır.

Bilişim teknolojisi aslında iyi bir şey gibi görünüyor, ancak akışı ne kadar çok artarsa insanlığa o kadar faydalı mı oluyor, yoksa tam tersi mi oluyor?

Bazıları, bilginin serbestçe dolaşımının insanlığın refahıyla doğru orantılı olduğunu savunuyor. Ancak bazıları da bilgi hazinelerini kontrol etmenin kaçınılmaz olarak totaliterizme ve tek adam yönetimine yol açtığına inanıyor. Al’dan SAI ve AGI bağlamlarına korkutucu bir hızla gelişen bilgi ağları ve yapay zekâ bunu yapabilir. Bu durumda soru şu: Acaba bir gün uyandığımızda yeni yapay zekâ efendilerinin, onları mutlak efendilik seviyesine yükselten güçlere sahip olduklarını görmemiz mümkün mü?

Stargate'ten DeepSeek'e kadar insanlık, dünyanın bilgi hazinelerini yok edecek bir bilgi salgınının, hatta belki de haydut grupların ürettiği gerçek bir biyolojik salgının, daha da tehlikelisi üretilen yeni ve tuhaf dini doktrinlerin pençesinde bulabilir kendini.

Harari görüş ve öngörü sahibi bir yazar mı, yoksa bir hikâye yazarı mı?

Durum ne olursa olsun asıl korkulması gereken, tüm bu zekaların temelde ve derinden insana özgü her şeyden yoksun olduğuna ikna olmadıkça, tıpkı Nobel'in dinamiti icat etmekten, Einstein'ın atomu parçalamaktan pişman olması gibi, insanlığın bu yarıştan pişman olmasıdır.