ABD-İran müzakereleri bölgesel ve uluslararası siyasi kamuoyu tarafından yakından izleniyor. Bu olay, içinde farklı okumalara davet eden çizgiler oluşturan birçok açıdan oluşuyor. Bunun başında da müzakerecilerin anlaşamadığı başlık geliyor. ABD Başkanı Donald Trump'a göre müzakereler doğrudan, İranlılar için ise müzakereler dolaylı.
Müzakere yerinin Umman Sultanlığı'nın başkenti Maskat olması özel bir anlam taşıyor, zira Körfez ülkeleri artık uluslararası alanda etkin bir arabulucu güce sahip. Dolaylı görüşmeler iki buçuk saat sürdü ve sonunda iki heyet başkanı koridorda durup el sıkıştı, 45 dakika boyunca doğrudan konuştu ve böylece her iki tarafın isteği gerçekleşti. Müzakere heyetlerinin başında Trump ile doğrudan çalışan ve ABD Dışişleri Bakanlığı veya güvenlik teşkilatıyla hiçbir bağlantısı olmayan bir iş adamı olan Steve Witkoff ile İran tarafını temsilen ılımlı reformcu kanattan olan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bulunuyordu. İran'ın nükleer programı müzakere gündeminin ana maddesi ama her iki tarafın da alt başlıkları olduğu şüphesiz. Amerikalılar, İran'ın nükleer zenginleştirme oranını yüzde 3.67'ye düşürme, İran'ın füze gücünü sınırlama ve bölgedeki silahlı gruplara desteğini durdurma konusunda ısrarcı. İran ise müzakerelerin sadece nükleer meseleye odaklandığını vurguluyor.
Rakipler bir araya geldiğinde müzakere yolunda trafik ışıkları yoktur ve her taraf kendi kaygılarını dile getirir. Humeyni devriminin ilk günlerinden itibaren İran ile ABD’yi düşmanlık ve çatışma dağları ve denizleri ayırıyor. Bir grup İranlı genç, Tahran'da onlarca Amerikalı diplomatı rehin almıştı. Bu olay, Başkan Jimmy Carter'ın başkanlık seçimlerini diğer aday Ronald Reagan'a kaybetmesinde doğrudan etkili olmuştu. İran'ın ABD karşıtı resmi ve popüler sloganları giderek artarken, ABD'nin İran karşıtı resmî açıklamaları ve medyadaki kampanyaları da eksik olmuyordu.
Büyük büyülü soru şudur: İki ülke arasındaki düşmanlığın yüksek, sağlam dağlarını sarsan büyülü rüzgâr nedir? Özellikle de ilk döneminde, 2015 yılında Barack Obama döneminde imzalanan İran-ABD anlaşmasını fesheden ve General Kasım Süleymani'yi öldüren Trump’ın tetiklediği Amerikan rüzgarları nedir?
Başkan Trump, iç ve dış siyasetin her alanında sert vuruşlar yapan birisi. İnisiyatif alarak İran Dini Lideri Ali Hamaney ile temas kurdu, iki ülke arasındaki kronik sorunlara çözüm bulmak için müzakere teklifinde bulundu ama aynı zamanda bölgede vurucu bir askeri gücü harekete geçirdi. Başkan Trump, İran'ın içeride ekonomik bir çöküş yaşadığının, yoksulluk ve işsizliğin arttığının, kaçakçılık ağlarının güçlendiğinin ve ABD'nin katı yaptırımları nedeniyle ulusal para biriminin değer kaybettiğinin farkında. ABD doları eskiden 3 bin İran tümeni değerindeydi, şimdi ise 100 bini aştı. İran'ın kolları, ABD'nin şiddetli bir savaş yürüttüğü Lübnan, Suriye, Gazze ve Yemen'de kırıldı. Cebiyle düşünen Trump, İran'ı büyük bir hazine olarak görüyor. Ülkede çok büyük petrol, doğalgaz ve hammadde rezervleri bulunuyor ve çökmekte olan altyapısının kapsamlı bir yeniden inşaya ihtiyacı var. Amerikan mali hırsını yönlendiren şey de bu.
İran tarafında ise ekonomik ve siyasi oklar, bıçaklar, askeri tehditler birikti. İran, yıllar içinde askeri üretim, nükleer program ve füze projelerine milyarlarca dolar harcadı. Birden fazla ülkede silahlı milisleri destekledi ve sonunda bu büyük harcamalar karşılığında halkı sadece sıkıntı ve acı çekti. İran'ın ABD ile müzakerelere başlama kararı, ülkenin durumu ve İran'a saldırıp nükleer tesislerini yok etmek için Başkan Trump'tan yeşil ışık bekleyen Amerikan uçak gemileri, denizaltıları ve muhripleri, savaş uçakları dahil olmak üzere gerçek Amerikan askeri tehdidinin kapsamlı bir değerlendirmesinin ardından geldi. ABD'nin askeri saldırıları nükleer tesislerin yanı sıra diğer bölgelere ve yapılara doğru da genişleyebilir. New York Times'ın 10 Nisan'da yayımladığı, İran asıllı Amerikalı gazeteci Farnaz Fassihi'nin kaleme aldığı özel haberde, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Yargı Başkanı'nın katıldığı gizli bir oturumda ABD ile müzakereleri kabul etme kararı aldığı belirtildi. Habere göre katılımcılar, İran'ın ABD ile müzakereleri kabul etmemesi halinde Fordow ve Natanz nükleer tesislerinin bombalanmasının kaçınılmaz ve İsrail'in Hizbullah liderlerini öldürmek için kullandığı “aptal” olarak adlandırılan devasa Amerikan bombalarının, dağların derinliklerinde bulunan iki nükleer tesise ulaşabilecek kapasitede olduğu konusunda fikir birliğindeydiler. ABD'nin bu büyük askeri yığınağının, ABD'nin yakın bir saldırı başlatma kararlılığını teyit ettiği ve İran'ın Rusya ve Çin'den herhangi bir destek veya yardım beklememesi gerektiği konusunda da hemfikirdiler. Gazetenin haberine göre, görüşmenin sonunda İran Dini Lideri, ABD ile müzakerelere başlama kararı aldı. İkinci gün Taha Suresi'nin 43. ayeti (Firavun'a gidin. Çünkü o, gerçekten çok azgınlaştı) İran'da sosyal medya hesaplarında yayıldı. İran içinde ABD'ye 4 trilyon dolarlık yatırım teklifi yapıldığına dair haberler çıktı.
Humeyni, Irak ile ateşkesi kabul ederek zehir yudumladığını söylemişti. Hamaney de Trump ile çay içip trilyonlarca dolar karşılığında nükleer silah, bomba ve füzelerden mi vazgeçecek?