Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Trump'ın anlaşması: Kaçırılmış bir fırsat mı yoksa son umut mu?

Korkunç bir savaşın üçüncü yılına girmemize sadece birkaç gün kala, ilgili birçok taraf, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı durdurmak ve Filistinlilerin tarihi haklarının bir kısmını geri kazanmaları için siyasi süreç başlatmak amacıyla önerdiği son anlaşmanın ayrıntılarını öğrendi.

Bununla ilgili ayrıntılar çok sayıda, ancak teklif geniş çapta duyurulduktan sonra, kabul edenler, temkinli davrananlar ve reddedenler arasında tartışmalar başladı. Bu, “Ölümcül Kimlikler” kitabının yazarı Arap düşünür Amin Maalouf'un, özellikle Filistin meselesiyle ilgili olarak Arap siyasetinin kronik krizinin tek bir kelimeyle özetlenebileceği ifadesini hatırlatıyor. O kelime de aşırı tekliflerde bulunmaktır. Ne zaman bir anlaşma yakın olsa, kamuoyunu daha iyisinin olabileceğine ikna etmek umuduyla, şu veya bu taraf aşırı tekliflerde bulunuyor.

Gazze'de durum kelimenin tam anlamıyla felaket. Etnik temizlikten, toplu katliamdan çok daha fazlası söz konusu. Bu, insanlığın uzun zamandır, en azından modern medeniyet çerçevesinde, daha kötüsüne tanık olmadığı bir şey. İnsanlar televizyon ekranları önünde öldürülüyor. Bu katliamın devam etmesi, Gazze'deki tüm Filistinlilerin öldürülmesi, Gazze'nin yeryüzünden silinmesi ve Batı Şeria'ya el koyulması anlamına geliyor.

Yaşananların küresel kamuoyunu harekete geçirdiği ve bu küresel kamuoyunun siyasetçilere bazı tavizler vermek için baskı yaptığı doğru. Ancak Gazze'de devam eden katliam, küresel sempatiyi daha da artırmayacak, çünkü doygunluğa ulaştı.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve diğer bazı Arap ülkeleri gibi önemli ülkeler, İslam başkentleri ve Paris, Londra ve Roma gibi Batılı başkentler anlaşmayı memnuniyetle karşıladı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri bile anlaşmayı memnuniyetle karşıladı ve tüm bu kişilerin anlaşmayı incelemediğini ve göreceli avantajlarını görmediğini varsaymak mantıksızdır. Bu taraflar, mevcut güç dengesi ışığında en iyisi olduğu için anlaşmayı kabul ettiler.

İsrail'de ise İsrail sağı ve onunla iş birliği yapanlar, anlaşmayı reddetti. İsrail ve projesi için bir yenilgi olarak değerlendirerek yüksek sesle tepki gösterdi. Başbakan Netanyahu'nun Gazze'deki savaşın hedeflerinden vazgeçtiğini iddia etti. İsrail içinde bu konuda büyük tartışmalar yaşanacak.

Bu görüşe karşılık, anlaşmanın pek bir şey sağlamadığına inanan bazı Arap çevreler de var. Şartların çoğu tartışılıyor. Bazıları, Filistin'in denizden nehre kurtuluşunun gerekli olduğuna inanırken, diğerleri Filistin devletine dair net bir metnin olmamasının anlaşma için bir kusur olduğunu düşünüyor.

Tüm bu Arap arzular, küresel dengeler ve Ortadoğu'daki güç dengeleri ışığında ulaşılamaz nitelikte.

Daha sağduyulu görüş, anlaşmayı kabul etmektir, çünkü Hamas'ın belirli sözcükleri kullanarak ertelemeye veya anlaşmayı değiştirmeye yönelik herhangi bir hamlesi, diğer taraflarca anlaşmanın reddi olarak yorumlanacaktır. Bu, tüm taraflar için iyi bir haber olacaktır; Batı tarafı, bir bütün olarak sorundan elini eteğini çekecek ve sorunun Filistinlilerde olduğunu söyleyecek. İsrail tarafı, özellikle de İsrail sağı için bu harika bir haber olacak, kendileri için yıkıcı sonuçlarına rağmen anlaşmanın reddedildiğini söyleyecek. Bu nedenle, Gazze'de insanları öldürmeye, taş üstünde taş bırakmamaya devam etmeli ve Batı Şeria'nın kontrolünü ele geçirmeliyiz diyecek.

Filistin davası daha önce de çeşitli aşamalarda bir tür açılıma varmıştı, ancak “aşırı tekliflerde bulunma” olarak bilinen hastalık bu anlaşmaları engelledi. Ama bugün, Filistinlileri arzulanan devlete giden yola sokmak için belki eşi benzeri görülmemiş ve belki de tekrarlanamayacak tarihi bir fırsata sahibiz.

Özellikle Filistinli fraksiyonlardan biri olan Hamas'ın fedakarlıklarda bulunması gerekiyor. Bu aşamada, bir Filistin devletinin kurulması için Gazze'deki yetkilerini ve otoritesini feda etmesi hem kendisi hem de dava için bir zaferdir. Ancak bazıları yanıltıcı zaferlere tutunup olayları farklı yorumlarsa, işler kontrolden çıkacaktır. Gazze'de yaşananlar ve bazı Arap ülkelerinin samimi desteği sayesinde muazzam bir ivme kazanan dava, küresel düzeyde de gerileyecektir.

Kendi hesapları olan bölgesel taraflar, bu önerilen süreci engellemek ve görünüşte Filistin davasını savunmak için ancak gerçekte kendi çıkarlarını gerçekleştirmek, Batı’ya bir mesaj vermek için müdahale edebilir ve süreci baltalayabilirler. Bu mesajsa şudur; kararları bu taraflar verir. Bu nedenle, onlarla konuşmalı ve çözülmemiş sorunlarınızı onlarla çözmelisiniz. Bahsettiğimiz bu varsayım, göz ardı edilmemelidir ve bunu gösteren bazı hamleler de gördük.

Son söz; önerilen plan başarısız olursa, emniyet kemerlerinizi bağlayın, çünkü güven kaybı gerginlik ve şiddeti tüm bölgeye yayacaktır!