Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Yanlışa ve kötülüğe seyirci kalmak (2)

“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” (Einstein.)

Geçen hafta kaleme aldığımız yazımızın birinci kısmında bazı insanların kendilerine yapılan bütün uyarılara rağmen nasıl yanlış ve kötü işler yaptığına dikkat çektik. Bu yazıda ise yanlış ve kötü işler yapılırken bunlara seyirci kalanların sorumlu olup olmadıkları veya bunların da ötekiler gibi suçlu olup olmadıkları ele alınacaktır.

Aklıselim sahibi olan herkesin kabul edeceği gerçeklerden birisi de bir yerde kölük ve suç işleniyorsa orada yaşayan herkes onu gücü nispetince engellemekle yükümlü olduğudur. Çünkü toplumu daha kötüye götüren her şey o toplumda yaşayan herkesi etkiler. Bir mahallede yangın varsa bana ne diyemez mahalle sakinleri. Yangının söndürülmesi için herkes gücü oranında çaba göstermek zorundadır. Bir de bu kötülükler iman eden insanların yaşadıkları mekânlarda işleniyorsa sorumluluk daha da artmaktadır. Zira Hz. Peygamber böyle durumlar için şu tavsiyeyi yapmaktadır: “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.”[1] Hz. Peygamberin bu tavsiyesinden de anlaşıldığı üzere inanan bir kişi gördüğü kötülük karşısında duyarsız kalamaz. Yani, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyemez. Bilir ki yaygınlaşan kötülük ve yanlış davranışlar sadece bunları işleyenlerle sınırlı kalmaz. İyi insanlar da oluşan ve yaygınlaşan kölüklerden payına düşeni alır.

Kur’an, iyiliklerin çoğaltılması ve kötülüklerin azaltılması hususunda hem her bir bireye yapabileceği kadarıyla sorumluluk yüklemiş hem de bu işin kurumsal hale gelmesini istemiştir. Bu ümmete mensup her bir ferdin temel vasıflarından birisi “İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır.”[2] Aynı zamanda bu ümmete mensup olanlar içerisinden bir grup veya gruplar “Hayra çağırmayı, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı”[3] kendilerine vazife edinmelidirler. Dolayısıyla topluma mensup her bir fert toplumda cereyan etmeye başlayan olumsuzluklara karşı sessiz kalamaz. Çünkü hangi çağda ve hangi toplumda olursa olsun, “Erkek kadın bütün inananlar, birbirlerinin yardımcıları, koruyucuları ve velisidirler. Onlar iyilikleri emreder, kötülükleri engellemeye çalışırlar; namazlarını kılar, zekâtlarını verirler, Allah’a ve Elçisine her konuda içtenlikle itaat ederler. Allah’ın rahmetiyle kuşatacağı kimseler, işte bunlardır…”[4]

Yukarıda ifade edildiği üzere hiçbir iyilik mükâfatsız bırakılmayacaktır. İyilikler mükâfatsız bırakılmadığı gibi yapılan kötülükler ve o kötülükler yapılırken onlara sessiz ve duyarsız kalmalar da cezasız bırakılmayacaktır. Kötülükleri yapanlar, yayanlar[5] ve bunlara sessiz kalanlar yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını zannediyorlarsa fena halde yanılıyorlar. Zira Allah Teâlâ yapmış olduğu çağrıyı ve uyarıları kulak ardı ederek Kendisinin yolunda mücadeleyi bırakarak, fesadın ve kötülüklerin çoğalmasına sebep olabileceklere şöyle bir uyarı yapmaktadır: “Yalnızca içinizdeki zâlimleri vurmakla kalmayacak, aksine, bütün toplumu kasıp kavuracak savaş, fakirlik, anarşi, ahlâksızlık, yozlaşma, ruhsal ve toplumsal çalkantılar... gibi bir felâketin sizi perişan etmesinden korkun; Allah’ın azâbının çok şiddetli olduğunu da bilin!”[6]

Yüce Allah, fitnelere ve kötülüklere kaşı duyarlı olunması gerektiğini ifade etmektedir. İnsanlar duyarsız davranırlarsa meydana gelecek sıkıntı ve felaketin sadece söz konusu fitneyi meydana getiren zalimlerle sınırlı kalmayacağını, o toplumun bütün fertlerini kapsayacağını haber vermektedir. İman edenler olarak yalnızca kendimizi kurtarmamız, kendi dirlik ve düzenimizi sağlamamız yeterli olmayacaktır. Salih olmak yetmez, muslih de olmak gerekir. Kesin olarak bilinmelidir ki kötülük yapanlara, zalimlere karşı engelleme görevi yerine getirilmezse, o zalimlere isabet edecek azaptan sessiz ve duyarsız kalanlara da mutlaka bir pay ayrılacaktır. Yanlış iş ve kötülük yapanları yapatıkları işten vazgeçirmek veya yaptıklarını engellemek için yardım etmek şarttır. Çünkü her konuda bize örnek olan Hz. Peygamber bu hususta da şöyle buyurmaktadır: “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah"ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi. Resûlullah buyurdu ki, “Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır.”[7]

Sözün özü şudur aslında; “Dünyada kötülükler sadece yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden de artmaktadır!” O zaman haydi hep birlikte zulümle, kötülüklerle, haksızlıklarla, adaletsizliklerle ve bütün bunlara sahip çıkanlarla mücadele edelim…

 

[1] Müslim, Îmân, 78

[2] Al-i İmran 3/110,114

[3] Al-i İmran 3/104

[4] et-Tevbe 9/71

[5] en- Nur 24/19

[6] el-Enfal 8/25

[7] Buhârî, İkrâh, 7