Mustafa Fahs
TT

İkinci Nekbe ile olası bir devlet arasında

Filistin meselesini 75 sene geriye götüren bir sahnede İsrail savaş makinesi, Gazze Şeridi halkını Gazze’nin kuzeyinden güneyine göçe mecbur etti. Güney daha güvenli olduğundan ya da bu halkın bir gelecek kurması için güvenlik garantileri olduğundan değil. Aksine İsrail’in savaş planları, asıl amaç bu bölgedeki yoğun Filistinli varlığını ortadan kaldırmak iken, Hamas hareketini bitirme iddiasıyla yürüttüğü mücadelesinde bu halkı askerî olarak bölmeyi gerektirdiğinden… Bu demek oluyor ki Gazze Şeridi’nin yerle bir olmuş kuzeyi, Hamas’a karşı gerekli bir zafer elde edilmesi için bir kara operasyonu sahasına dönüşecek. Güney ya da ondan geriye kalan ise nispeten ya da geçici olarak güvenli kalacak. Tel Aviv burayı stratejik hedefleri için kullanmak üzere en düşük seviyede yaşam standartlarından ve güvenlikten mahrum, en büyük insan kitlesinin toplanma mekânına dönüştürmek istiyor.

Bir devlet ihtimalinden Nekbe (felaket) dayatmasına kadar Gazze’nin güneyi, İsrail’in askerî operasyonlarının devam etmesiyle birlikte Mısır üzerinde baskı aracına dönüştü. İsrail savaş hükümeti, Gazze halkının büyük bir kısmını geçici sığınma bahanesi altında Sina’ya nakletme hedefinden halen vazgeçmedi. ABD yönetiminin bu projeye yönelik son itirazına rağmen kriz halindeki Tel Aviv, Gazze Şeridi’yle sonuna kadar bir arada yaşam durumuna yönelik itirazıyla hareket ediyor. Bir diğer ifadeyle onu Kahire ve Amman ile doğrudan çatışmaya sokacak bölgesel bir krize de yol açsa, 7 Ekim öncesine dönmeyi reddediyor.

İkinci Nekbe yolunda Filistinliler, Mısırlılar ve Araplar, Gazze halkının geri döneceğine dair teminatlar alsa da Tel Aviv hiçbir zaman herhangi bir BM kararını uygulama taahhüdünde bulunmadı. Tek kutupluluğun hüküm sürdüğü ve bu krizde Washington’ın tamamen onun yanında durduğu bir zamanda uzlaşmazlık sergilemesi kuvvetle muhtemel. Filistin toplumsal bilinci de herkesten daha iyi biliyor ki, bir asırdan fazla bir süredir bu zorlu Doğu’daki evinden zorla çıkıp da buraya geri dönen bir mülteci ya da göçmen yok.

Devlet olma yolunda 7 Ekim’den önce Riyad, bir Filistin devleti kurulmadan bu çatışmanın çözüme kavuşmayacağını vurguladı. İsrail’in cinayetlerinin yoğunluğu arttıkça Araplar, iki devletli çözüm ilkesine daha sıkı tutundu. Batı da bir Filistin devleti kurulmadan çözüm olmayacağını fark etti. Devlet, zamanla yarış halinde: Ya şimdi dayatılacak ya da tüm dünya, ikinci felaketin sesli ve görüntülü tanığı ve dahi suç ortağı olacak.

Filistin devletinin kurulması gecikti. Birinci Nekbe’de bağımsız bir Filistin varlığının oluşamamasının sorumluluğunu kısmen o dönemin resmî Arap sistemi taşıyor. Nitekim bölünme kararından sonra Filistin toprakları Ürdün-Mısır gözetiminde kaldı. İsrail devletinin kuruluşunun ilan edildiği Mayıs 1948’den Filistin devletinin kuruluşunun ilan edildiği Kasım 1988’e kadar Arap-İsrail ve Filistin-İsrail çatışmaları savaşlara, yenilgilere ve hezimetlere sahne oldu. Ancak İkinci Körfez Savaşı’yla şiddetin doruk noktasına ulaştığı tarihî bir dönüm noktasında Filistinliler, Oslo Anlaşması yoluyla işgal edilmiş topraklarına sızmayı başardı. Anlaşma, her iki taraftan da anlaşmayı reddedenler için bir yol ayrımıydı. Ama İsrail aşırı sağı tavizsizdi ve eyleminden dolayı İzak Rabin’i cezalandırdı. Ardından bu anlaşma için çöküş yolculuğu başladı ve bu yolculukta ona İsrail sağının yükselişi eşlik etti. Nitekim her müzakere aşamasında ya da iki devletli çözüme varma ihtimalinde, İsrail toplumu daha sağcı seçeneklere yöneliyordu ki mevcut Netanyahu hükümeti bunun görülen son örneği oldu.

İkinci Nekbe ve olası devlet seçenekleri arasında Tel Aviv birincisini, yani felaketi hayata geçirme arzusu gösteriyor ve ikincisine, yani devlet olasılığına sıcak bakmıyor. Zaten yıllar boyu devlete dair tüm ihtimallere darbe indirerek baltaladı. Şimdi de devletin coğrafyasından ve halkından geriye kalanı tehdit ediyor.  O dönemde İsrail devletinin kurulması için şiddetin temel alındığı Birinci Nekbe’den 75 yıl sonra görünen o ki, Tel Aviv, bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek için yine aynı yola başvuruyor. Ama bu şiddet, onun uzun vadeli krizinin boyutunu gözler önüne seriyor. İkinci Nekbe’nin de Filistin devletinin de bedelleri var. Tel Aviv’in şimdi ve gelecek tercihleri ise radikallerin elinde.