Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Yıkım diplomasisi: Henry Kissinger

Yahudi kökenli, Amerikalı diplomat Henry Kissinger, geçtiğimiz hafta 100 yaşında hayatını kaybetti. Çok uzun yıllar, başta Amerika olmak üzere birçok ülke için önemli olan politikalara imza atan bir isimdi. Önemini hiçbir şey yazmadan bir cümle ile ifade etmek dahi mümkün; Kissinger, bugün artık hayatta değil ama politikaları halen hayatta ve bir süre daha hayatta olmaya devam edecek.

Şarkul Avsat Türkçe sitesinde Kissinger ile ilgili kapsamlı bir çeviri makale mevcut, başlığı şöyle: “Diplomasi ve yıkımın mimarı Kissinger”

Çeviri makalenin içeriği zengin, başlığı isabetli ancak Kissenger’ın ardından baktığımızda genel olarak görünenin diplomasiden ziyade yıkım olduğu da bir gerçek. Kissinger ardından bir cümle kurmak gerekirse, şöyle bir ifade kullanılması daha isabetli olabilirdi: Yıkım diplomasinin mimarı Kissinger.

Neden mi?

Nedenini Kissinger’ın kendi ifadeleri ile açıklayalım.

“ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, kendisi ve dönemin Başkanı Richard Nixon ve ekibinin geri kalanının Ekim 1973 Savaşı’nda bir Arap zaferinin kaydedilmemesi için İsrail’e doğrudan destek ve kararlı hizmetler sağlamak için güçlü ve gayretle çalıştıklarını itiraf etti.” ( https://turkish.aawsat.com/dünya/4563586-henry-kissinger-‘ekim-savaşı’nda-arapların-i̇srail’e-karşı-zafer-kazanmasını )

1973 savaşı, Ortadoğu için Camp David Sözleşmesi’nin şartlarının oluşmasına en büyük hizmeti sağlamıştır. İsrail, “bir devlet olarak tanınmıştır.” Bugün dahi Filistin’de devam eden işgalin en önemli adımların biridir. Buyurun size Kissinger diplomatik başarısı!

Kissinger elbette sadece Amerika’nın Ortadoğu politikaları için değil tüm uluslararası politikaları için önemli bir isimdi, biraz da dünyanın diğer yerlerine bakalım.

Kamboçya’da dönemin ABD Başkanı Nixon ile birlikte aldıkları kararlarla milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, savaştan yıllar sonra bile sivillerin bu enkazın altında kalmasına neden oldu.

“Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı olduğunu iddia eden” ABD’nin bir numaralı diplomatı, Endonezya, Şili, Bangladeş, Arjantin’de sivillerin yaşam, ulusların kendi kaderini tayin hakkını hiçe sayarak, ABD lehine politikalar hazırladı ve uygulamaya koydu.

Soğuk Savaş sürecinde, ABD çıkarları için tüm dünyaya yön vermekten imtina etmedi.

Bir ara bu üstün çalışmaları nedeniyle Nobel Ödülü bile aldı.

Kitapları, uluslararası ilişkiler çalışan herkesin ama herkesin başucu kitaplarından biri oldu.

Evet, mimarı olduğu politikalar ve savaş suçları nedeniyle yargılanması gerekirken Kissinger, “diplomasinin mimarı, gücün ve hatta başarının sırrı” olarak tanıtıldı, yani tanıtılmaya çalışıldı.

Geçtiğimiz hafta, ölümü nedeniyle neredeyse tüm medya organları Kissinger’dan bahsetti. Yukarıda bahsedilen politikaları, yaşam öyküsü detaylı bir şekilde aktarıldı. Dolayısıyla bilinenleri kendi köşemde tekrar tekrar yazmak istemedim. Bu kadarı kafi…

Diğer yandan, her ne kadar Kissinger, adil bir diplomat olmasa da, neredeyse ondan bahseden tüm kaynaklar adil davrandıklarını belirterek, Kissinger ile ilgili “günahıyla, sevabıyla” her yönünü ele alan bilgiler paylaştılar.

Adaletin ne olduğu, adil davranmanın nasıl işlediği oldukça izafi bir durum.

Hayır, külliyen oksidentalizm nefretine bulaşmış, tüm zerreleri ile ABD ve politikalarından nefret eden biri de değilim.

Ve adil olmak gereğine de elbette inanıyorum.

Ancak.

Ancak hem dünün içinden Kissinger politikalarına hem de bugünden Kissinger politikalarının sonuçlarına bakınca, adil olması gereken her durumun, Kissinger’a takıldığını görüyorum. Zira sadece ABD’nin yüzünü güldüren ve gücünü tescilleyen bu diplomatın, arkasında bıraktığı miras diplomasi başarısı değil, güçlü olanın sözünün geçmesini sağlayan diplomatik bir yıkımdır. Adil olarak bir şey söylemek gerekirse, Kissinger’ın “günahıyla sevabıyla” şeklinde telaffuz edilebilecek bir mirası yok. O günahların adamı… dolayısıyla günahlarından bahsetmek, kendisinin hiç uygulamadığı ama muhtaç olduğu adil olma adına doğru olur. Kissinger’ın günahının ve sevabının birlikte ele alındığı adil ve doğru tanım, onun savaş suçlusu, diplomatik yıkımın bir mimarı olduğudur.

Şimdi vakit, o günahlarla ve sevaplarla yüzleşme vakti, ki orası da biz aciz kulların alanı değil.