Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Çölün ruhu develer

Hadimul Haremeyni Şerifeyn Kral Selman başkanlığındaki son oturumunda, Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, statüsünü ve kültürel değerini kutlama kapsamında gelecek yıl 2024'ü "Deve Yılı" olarak adlandırdı.

Haber Suudi Arabistan medyasında bu şekilde yer aldı ancak hak ettiği ilgiyi ve derin düşünceyi görmedi. Bunun sebebinin sağdan ve soldan gelen savaş, kavga ve çekişme haberlerinin yoğunluğundan dolayı olduğu söylenemez. Zira bu felaketler insanların futbol ve film haberlerine, müzik festivallerine, spor müsabakalarına -ki bunların hepsi takdire değer- odaklanmasını engellemedi. Yine felaketler ahmak ve budalaların haberlerini takip etmekten de alıkoymadı. Bu vesileyle İbnü’l Cevzi’nin Ahmaklar ve Dalgınlar adında bir kitabı olduğunu da söyleyelim.

Deve, Arap Yarımadası halkının yaşamının ve geçmiş medeniyetlerinin temel dayanağıdır. Birazdan bahsedeceğimiz çöldeki bir diğer Arap değeri olan palmiye ağacına paralel bir değerdir.

Deve ve palmiye ağacının sembolizmi ile genel Arap çöl kültürünü en derinlemesine ele alan, bu Arap medeniyetinin havzasına damar damar akan su damarlarının izini sürenlerden biri, eşsiz antropolog Saad el-Suvayyan’dır.

Kapsamlı araştırmalarında Suvayyan, Muhammedi davetin yayılmasında veya modern Suudi Arabistan devletinin temellerinin kurulmasında devenin siyasetten uzakta oynadığı rollerden bahsetmiştir.

Dr.Saad'ın açıkladığı gibi develer, Arap ırkına kimliğini veren ve varlığını pekiştirendir.

Ben de şunu söylemek isterim ki; Arap Yarımadası'nda dişisi ve erkeğiyle, küçüğü ve büyüğüyle, yavrusu ve genciyle, süt vereniyle, üzüntüsüyle, yolculuklarıyla, hörgücüyle ve çobanlığı ile deve gibi Arapların duygularını, kalplerini ve akıllarını ele geçirmiş hiçbir hayvan yoktur. Çeşitli formlardaki deve çizimleri ve onlarla insanlar arasındaki etkileşimle ilgili yazıtlar, tüm Arap Yarımadası'ndaki en eski yazıtlardır. Güneyde Necran'dan kuzeyde Teyma'ya kadar eski Arap yazıtlarında gördüğümüz birçok nesli tükenmiş veya neredeyse tükenen hayvanların aksine nesli tükenmemiş bir hayvandır.

Develer göçebeliğin ve düzensizliğin sembolü olarak görülürler ancak bu bilimsel değil ideolojik bir görüştür. Arap Yarımadası’ndaki ve dışındaki Arap yaşamının yöntem ve araçlarına dair en ufak bir düşünme de bunu doğrulayacaktır. Devenin eşiti ya da ikizi palmiye ağacıdır. Onlar hayvancılık ile tarım ikilisini temsil ederler. Dr.Saad Suvayyan, palmiye ağacının da devenin de çöl canlıları olduğuna dikkat çeker. Palmiye ağacı, kuru çöl iklimine uyum sağlama yeteneği bakımından deve gibidir. Bu ikiliden deve çölde hayvancılığı ve göçebeliği simgelerken, ikincisi, palmiye ağacı, çöl vahalarındaki tarımı ve yerleşik yaşamı simgeler.

Bu iki yerel sembol deve ve palmiye ağacı, yerel modeldeki göçebelik ile yerleşik olma arasındaki farkları özetler ve onları deve çobanlığı veya palmiye ağacı yetiştiriciliği ile temsil edilen üretim uzmanlığıyla sınırlandırır. Yani bu, vaha insanı ile Arap şehirleri arasında, çöl insanı ile Arap çölleri arasında, önce ekonomik daha sonra edebi olarak deve ve palmiye ağacı tarafından sembolize edilen tamamlayıcı bir ilişkidir.

Palmiye ağacı bir Suudi Arabistan ulusal amblemidir, ancak Suvayyan’ın da daha önce yadırgadığı gibi deve ulusal sembolizmden payını alamamıştır.

Derin bir özetle, şimdiye kadar deveyi Arap Yarımadası’nın evlatları ile olan ilişkilerinde kültürel bir unsur olarak incelemedik. Deveden çoğunlukla antropolojik olarak açıklanması zor, fizyolojik olarak açıklanabilir biyolojik bir canlı olarak bahsediyoruz.

Bir binek hayvan olarak deve, eski Araplar için üzüntü ve kaygıyı gidermenin bir aracıydı. Şair Tarafe bin el-Abd, üzüntüye kapıldığında devesini tanımlayarak  şöyle dememiş miydi:

Üzüntü beni ele geçirdiğinde

Gece gündüz hızlı yürüyen bir deve gibi

Onu yeneceğim

Deve ile ilgili anlatılanları ve efsaneleri, her kesiminin kendine has rengi ve söylemiyle modern edebiyat ve sanat ürünlerine dönüştürmesinden ise henüz bahsetmedik, zira görünüşe göre bunu konuşmanın henüz zamanı gelmemiş!