Modern toplum, demokratik olan toplumdur. Demokrasi olmadan bir toplumun modern olması mümkün değildir. Bir toplumun modernliğinin ölçüsü, militarizm, milliyetçilik, otoriteryanizm ve Ortaçağ teolojisi değildir. Demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını, hukuk devletini, barışı ve çoğulculuğu yerleştirdiği ve içselleştirdiği ölçüde bireyler, kendilerini modern, özgür, özgün ve mutlu hissedebilirler.
Sanat, bireysel emeğin, yaratıcılığın ve özgürlüğün sonucu gerçekleşen bir tecrübedir. Sanat, kolektif değil, bireysedir. Güruhların, kalabalıkların ve sürülerin sanatı gerçekleştirmesi düşünülemez. Güruhlar, kitleler ve kalabalıklar, sanatı değersizleştirebilirler, hiçleştirebilirler ve çölleştirebilirler. Popülizmin, demegojinin, milliyetçiliğin, militarizmin, cinsiyetçiliğin, dinbazlığın olduğu yerde, özgürlük, demokrasi ve sanat yoktur. Aklı, sanatı, ahlakı, demokrasiyi, bilimi ve ahlakı yok eden, çürüten ve yozlaştıran popülizm, nasyonalizm, militarizm, seksizm ve dinbazlık, kirlilik, çirkinlik, karanlık, kabalık, sahtekarlık ve yalancılık üretmektedir. Demokrasiyi umursamayan bütün popülist ve despot liderlere baktığımızda dillerinden, duruşlarından ve davranışlarından kirliliğin, kabalığın ve karanlığın aktığını görmekteyiz.
Sanatın demagojiyle, militarizmle, popülizmle, milliyetçilikle, cinsiyetçilikle, ırkçılıkla, dinbazlıkla ve ayırımcılıkla biraraya gelmemesi, sanatı bu kirliliklere ve karanlıklara karşı demokrasiyi koruyan çok sağlam temel yapmaktadır. Sanat, bireyseldir. Felsefi, akli, duygusal ve imajinatif yetenekleri ve kapasiteleri gelişen ve derinleşen bireyler, bireysel vizyonlarıyla, içinde yaşadıkları toplumlara ve dünyaya müzik, resim, tiyatro, mizah, heykel, müzecilik, dans ve edebiyat alanlarında yeni ufuklar açarlar, statükonun eleştirisini yaparak hep yeninin gelişmesinin sağlayan duyguların, düşüncelerin, düşlerin ve pratiklerin ortaya çıkmasını sağlarlar. Bireysel niteliğine rağmen sanat, bütün insanlara ilham kaynağı olabilecek potansiyele sahiptir. Sanatın insanlar için sürekli bir ilham kaynağı olması, demokrasi için taze ve değişken kanın temin edilmesi anlamına gelmektedir. Sanat insanları yeniledikçe, demokrasi ihtiyaç duyduğu taze kanı bulmakta, bünyesini değiştirmekte ve dinamizm kazanmaktadır. Demokrat bireyin, kendisini en iyi bulacağı durumlardan biri sanat olduğu gibi, sanatçı birey içinde en uygun şartlar demokrasi içinde mümkün olabilir. Demokratlık ve sanatçılık, birbirini gerektiren durumlardır.
Demokrasi ve sanat özgür bir alanın varlığına ihtiyaç duyarlar. Bireyler, toplumsal ve siyasal hayata aktif olarak katılabilmek için özgür alanların, zamanların ve imkanların olmasını isterler. Sivil toplum, seçimler, siyasal yapılar, muhalefet, çok seslilik, temsil ve ifade özgürlüğü gibi mekanizmalar, bireyin demokratik katılımı için gerekli olan özgür alanın yaratılması için oluşturulmuşlardır. Sanatçı ise sanatını tecrübe etmek için bir özgürlük alanına ihtiyaç duymaktadır. Sanatçı, düşlerini, düşüncelerini ve duruşlarını sınırlanmadan o özgürlük alanı içinde kendini ifade etmektedir. Sanat, sanatçının kendini ifade ettiği ve katıldığı sürekli özgürlük alanıdır. Sanat, sanatçının sürekli olarak yaptığı bireysel demokrasisidir. Sanatçının özgürlük alanı olmadan, diğer bireylerin demokratik bir özgürlük alanına sahip olmaları mümkün değildir. Sanatçının alanının bireysel ve özgür olması, demokrasinin toplumsallaşması ve kültüre dönüşmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Otoriter, despotik, teokratik ve totaliter yaklaşımlar, sanat ve insan arasında gerekli olan özgür alanın oluşmasına hiçbir zaman imkan vermemektedirler. Otoriter ve totaliter nitelikteki dinbaz, milliyetçi ve militarist rejimler, sanatçının ve vatandaşın ihtiyaç duyduğu özgürlük alanını bütünüyle ortadan kaldırmayı kendilerinin önemli bir amacı saymaktadırlar. Şeriatçı ve nasyonalist bir rejimde, sanatçının ve vatandaşın özgürlük alanı yoktur. Afganistan’da, Suudi Arabistan’da, Kuzey Kore’de demokrasi olmadığı gibi, sanatta yoktur. Bedevilikte demokrasi ve sanat yoktur. Demokrasi ve totaliter rejimler arasındaki en önemli farklardan birisi budur. Demokrasi, vatandaşa ve sanatçıya nefes alacağı canlı bir özgürlük alanı oluşturmaya çalışırken otoriter ve totaliter rejimler ise, insanın nefesini kesmeye, sesini kısmaya, hayatını çölleştirmeye çalışmaktadırlar.
Sanat, sağlıklı ve sahici işleyen bir demokrasinin tek başına güvencesi olmadığı gibi, demokrasi de tek başına yaratıcı ve yüksek düzeyde bir sanatın varlığı için tek başına yeterli değildir. Demokrasi, sanat alanını herkese açmaktadır. Sanatın demokratikleşmesi, sanatın küçük bir azınlığın yaptığı aristokratik bir faaliyet olmaktan çıkarılması ve sanat eserinin uygun, ulaşılabilir ve kullanılabilir şekilde herkese açık olması demektir. Demokratik ortamda büyük sanat eserleri ortaya konabileceği gibi sanat değeri olmayan eserler de ortaya konabilir. Demokratik bir ortamda hangi eseri nasıl değerlendirecekleri konusundaki kararlar ve tercihler, tamamen bireylerin kendilerine aittir. Sanat alanındaki her türlü çoğulculuk, bireylerin demokratik ve toplumsal düşlerine, düşüncelerine ve duruşlarına önemli katkılar sunan önemli bir ilham kaynağı olmaktadır.
Demokratik toplumlarda müzecilik çok gelişmiştir. Demokratik olmayan otoriter ve totaliter ülkelerde, müzecilik çok sınırlıdır. Otoriter ve totaliter ülkelerde müzelerin içeriğini milliyetçilik ve militarizm belirlemektedir. Demokratik ülkelerin müzelerinde insana dair her türlü tarihsel, cinsel, dini, felsefi, sanatsal, edebi ve kültürel malzeme bilimsel nitelikte korunmakta ve sunulmaktadır. Müzeler, sanatın bütün topluma sunulduğu demokratik kurumlardır. Demokrasinin gelişmesi için insani çeşitliliğin ve çoğulculuğun bütün boyutlarıyla insanlara özgürce sunulması ve sergilenmesi gerekmektedir. Müzeciliğin ve sergiciliğin kısıtlandığı ve müdahelelerle karşılaşıldığı yerlerde demokrasi ve özgürlük gelişmemektedir. Sanat sergilenmelidir ve gösterilmelidir. İnsanlar, sanat eserlerini ve mekanlarını özgürce gezmeli, görmeli ve değişmelidirler. Demokratik bir toplumda insanın transformasyonunu sağlayan en önemli mekanlar, mabetler değil, müzeler olmalıdır. Her müze ziyaretinden sonra birey, artık eski birey değildir. Birey, müzede gördüklerinden etkilenmekte ve yeni alemlere dalmaktadır. Sanat müzelerinin transformasyon mekanları olarak işlev gördüğü yerlerde demokrasi ve özgürlüğün büyümesinin ve gelişmesinin imkanları artmaktadır.
Sanatın ve demokrasinin ihtiyaç duyduğu temel ihtiyaç, ifade özgürlüğüdür. Resim, heykel, dans, müzik, şiir, sinema, tiyatro dahil bütün sanat faaliyetleri, ancak ifade özgürlüğünün olduğu bir yerde gerçekleştirilebilirler. Hiçbir sanat alanı, dini, geleneksel, siyasal ve ideolojik kurallarla sınırlanmamalı, kısıtlanmamalı ve yasaklanmamalıdır. Bir müzisyen, müziğini nasıl icra edeceğine kendisi karar vermelidir. Sanat alanı, şehir meydanı gibi herkesin girip çıktığı, gezdiği, görüştüğü, konuştuğu, eğlendiği ve vakit geçirdiği bir alan olmalıdır. Demokrasi, herkese açık şehir merkezlerine ihtiyaç duyduğu gibi, açık alan olarak varolan sanat alanına da ihtiyaç duymaktadır. Şehirlerin meydanlarının açık olması, açık bir sanat alanının varlığına bağlıdır. Açık bir sanat alanının olmaması demek, aslında şehir meydanlarının ve merkezlerinin bireylere kapalı olan karanlık olan yerler olması anlamına gelmektedir.
Sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve özel hayatta anlaşılması zor ve çetin konular vardır. Bir şiir, karikatür, heykel, skeç, tiyatro, roman, şarkı, beste hiç umulmadık anda anlaşılmaz bir konunun bireyler tarafından berrak ve yalın bir şekilde anlaşılmasına ve o konunun yeni bir bakışaçısıyla ele alınmasına katkı sunabilir. Sanat eseri, anlayışımızı, kavrayışımızı, düşümüzü ve düşüncemizi değiştirebilir, yenileyebilir ve geliştirebilir. Sanattan ilham alarak demokrasiyi idrak edebiliriz. Sanat, demokrasinin idraki için en değerli yollardan biridir. Yüzyıllar öncesinin küflü ve köhne kaynaklarıyla ve söylemleriyle, demokrasiyi idrak etmek ve tecrübe etmek mümkün değildir. Sanat, demokrasinin modern idrak kaynağıdır.
Demokrasilerde siyasal partiler, medya kuruluşları, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve eğitim kuruluşları önemlidir. Demokrasinin ete kemiğe büründüğü sanat kurumlarına ve aktivitelerine de ihtiyaç vardır. Bir müzik konseri, kültür festivali, şiir dinletisi, tiyatro gösterisi, resim gösterisi, demokrasinin sanat olarak ete kemiğe bürünmesidir. Sanat tartışmadır, ilişkidir, diyalogtur, reddetmektir, meydan okumaktır, farklılaşmaktır, çatışmaktır, direnmektir. Demokrasi için gerekli olan bütün unsurlar, sanatta mevcuttur. Bir sanat faaliyetine müdahale edilmesi, aslında demokrasiye müdahale etmektir. Demokrasiyi ete kemiğe büründürecek sanat faaliyetlerini nitelik ve nicelik olarak arttırmak, herkesin önünde duran çetin bir meydan okumadır.
Demokrasi, herkese oylarıyla siyasal hayata katılma imkanı vermektedir. Oy kullanmak, siyasetin ve iktidarın geniş toplumsal kesimleri marjinal etmesine, dışlanmasına ve ötekileştirilmesine engel olmamaktadır. Popülizm, geniş toplum kesimlerini ötekileştirebilmekte ve düşmanlaştırabilmektedir. Popülizmin, dinbazlığın, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın ötekileştirdiği ve düşmanlaştırdığı kişiler, kendilerini sanat yoluyla yeniden demokratik alanın içine dahil edebilirler. Susturulmuş sesler, ötekileştirilmiş bireyler ve gruplar, dışlanmış yaşam tarzları, seslerini ve varlıklarını özgün bir şekilde ve muhtevada sanat yoluyla kendilerini ifade edebilirler. Sanat, herkesin demokratik hayata katılmasına imkan veren değerli bir kaynaktır.
Popülistler, ırkçılar, dinbazlar, militaristler ve cinsiyetçiler, insanların duygularına hitap etmekte ve insanların duygularıyla oynamaktadırlar. Sanat, insanın duygularına hitap eden tek sağlıklı, olgunlaştırıcı ve geliştirici tecrübedir. Popülizmin siyasi sonuçlar elde etmek için bireylerin duygularını manipüle etmesine karşılık sanat, insanların kendilerini insanlığa, barışa, özgürlüğe ve demokrasiye bağlı hissetmelerini sağlayabilir. Demokrasiye ve özgürlüğe, duyguyla ve maneviyatla bağlanmalıyız. Sanat, bizi demokrasiye ve özgürlüğe bağlayan duygulu ve manevi bir köprü görevi görebilir.
Demokrasi, sadece politikacılardan, siyaset bilimcilerden, aktivistlerden oluşmamaktadır. Cinsiyet, din, dil, ırk, sınıf ve mezhep dahil hiçbir ayırım yapmadan toplumun en yaratıcı sanatçılarının şiire, mimariye, edebiyata, akademiye, medyaya, ekonomiye, kültüre, siyasete, dine ve mühendisliğe katkı sunması gerekmektedir. Her alanın en yaratıcı bireyleri, demokrasinin en güçlü unsurlarıdırlar. Demokratik bir toplumda kaliteli bir siyasetin, kaliteli sosyal ilişkilerin, verimli bir ekonomik hayatın varolması için sanat gereklidir. Sanatçı, siyasetten, ekonomiden, eğitimden, sokaktan uzak duran değil, hayatın her alanına angaje olandır. Siyasetçi, sanatçıyı etrafından uzaklaştırdığı takdirde etrafının hırsızlarla, menfaat avcılarıyla ve mafya çeteleriyle çevrileceğini unutmamalıdır. Siyasetçi ve yöneticinin çevresinde sürekli olarak sanatçılar olmalıdır. Siyasete ve yönetime sanatsal dokunuş, siyasetin ve yönetimin demokratik karakterinin korunması için önemlidir. İnsani yaratıcılığın bireyselliği, kendisini sanat olarak ortaya koymaktadır. Siyaset ve yönetim dahil bütün sektörler, insani yaratıcılığın bireyselliği demek olan sanattan hayatları için ilhamlar alabilirler. Sanat, sürekli olarak seçenekler sunmaktadır. Demokrasiye iyi gelen şey, siyasetin ve idarenin sanatlaştırılmasıdır. Sanatın siyasileştirilmesi ise, demokrasiyi zehirlemekte ve çürütmektedir. Siyaset, sanata hükmetmemelidir. Sanat, siyasetin sadık köpeği değildir. Sanatın demokrasi, demokrasinin sanat olarak tecrübe edildiği olgunlaşma düzeyine ulaşmak, herkese iyi gelecektir.
Sanat, bir demagogun, despotun, otokratın, popülistin, nasyonalistin, militaristin tüketebileceği bir propaganda biçimi değildir. Sanat, bir özgürlük yolu ve gerçeklik biçimidir. Özgürlük yolu ve gerçeklik biçimi olarak sanat, demokrasiyi su gibi besleyebilir. Propaganda ve manipülasyon aracı olarak sanat, demokrasiyi, özgürlüğü ve barışı zehirleyen bir durum yaratmaktadır. Sanat, dünyaya yeni şeyler vermektir. Sanat ve demokrasi, dünyayı çok sesli, renkli, sınırsız, bireysel ve insani olarak idrak etmek ve tecrübe etmektir. Sanatı demokrasi olarak yaşamak, demokrasiyi sanat olarak yaşamak, demokrasinin zehirlenmemesine karşı önemli bir güvencedir. Demokrasi, insanlığın bugününün ve geleceğinin insanileşmesini sağlayan ahlaktır, kültürdür, sistemdir ve anlayıştır. Sanat, demokrasiyi duyguyla, maneviyatla, yaratıcılıkla, barışla ve özgürlükle gelecekle dolu olmasını ve geleceğe yönelmesini sağlamaktadır.