Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Sanat olarak demokrasi, demokrasi olarak sanat

Modern toplum, demokratik olan toplumdur. Demokrasi olmadan bir toplumun modern olması mümkün değildir. Bir toplumun  modernliğinin ölçüsü, militarizm, milliyetçilik, otoriteryanizm ve Ortaçağ teolojisi  değildir. Demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını, hukuk devletini, barışı   ve çoğulculuğu yerleştirdiği ve içselleştirdiği  ölçüde  bireyler, kendilerini modern, özgür, özgün ve  mutlu hissedebilirler.

Sanat, bireysel emeğin, yaratıcılığın ve özgürlüğün   sonucu  gerçekleşen bir tecrübedir. Sanat, kolektif değil, bireysedir. Güruhların, kalabalıkların ve  sürülerin sanatı gerçekleştirmesi düşünülemez. Güruhlar, kitleler ve kalabalıklar, sanatı değersizleştirebilirler, hiçleştirebilirler ve  çölleştirebilirler. Popülizmin, demegojinin,  milliyetçiliğin, militarizmin, cinsiyetçiliğin,  dinbazlığın olduğu yerde, özgürlük, demokrasi ve sanat yoktur. Aklı, sanatı, ahlakı, demokrasiyi, bilimi ve ahlakı yok eden, çürüten ve yozlaştıran popülizm, nasyonalizm, militarizm, seksizm ve dinbazlık, kirlilik, çirkinlik, karanlık, kabalık, sahtekarlık ve yalancılık üretmektedir. Demokrasiyi umursamayan bütün popülist ve despot liderlere baktığımızda  dillerinden, duruşlarından ve davranışlarından kirliliğin, kabalığın ve karanlığın  aktığını görmekteyiz.

Sanatın demagojiyle, militarizmle, popülizmle, milliyetçilikle, cinsiyetçilikle, ırkçılıkla,  dinbazlıkla ve ayırımcılıkla biraraya gelmemesi,  sanatı bu kirliliklere  ve karanlıklara karşı  demokrasiyi koruyan     çok sağlam temel  yapmaktadır. Sanat, bireyseldir. Felsefi,  akli, duygusal ve imajinatif yetenekleri ve kapasiteleri gelişen ve derinleşen bireyler, bireysel vizyonlarıyla, içinde yaşadıkları toplumlara ve dünyaya    müzik, resim, tiyatro, mizah,  heykel, müzecilik, dans ve edebiyat alanlarında  yeni  ufuklar açarlar,  statükonun  eleştirisini  yaparak  hep yeninin gelişmesinin   sağlayan duyguların, düşüncelerin, düşlerin ve  pratiklerin ortaya çıkmasını sağlarlar. Bireysel niteliğine rağmen sanat, bütün insanlara ilham kaynağı olabilecek   potansiyele sahiptir. Sanatın insanlar için sürekli bir  ilham kaynağı olması, demokrasi için  taze ve değişken kanın temin edilmesi  anlamına gelmektedir. Sanat insanları yeniledikçe, demokrasi ihtiyaç duyduğu taze  kanı bulmakta, bünyesini değiştirmekte ve dinamizm kazanmaktadır. Demokrat bireyin, kendisini en  iyi bulacağı durumlardan biri  sanat olduğu gibi,  sanatçı birey içinde en uygun şartlar demokrasi içinde   mümkün olabilir.  Demokratlık ve sanatçılık, birbirini gerektiren  durumlardır.

Demokrasi ve sanat özgür bir alanın varlığına  ihtiyaç duyarlar.  Bireyler, toplumsal ve siyasal hayata aktif olarak katılabilmek  için özgür alanların, zamanların ve imkanların olmasını isterler.   Sivil toplum, seçimler,  siyasal yapılar,  muhalefet, çok seslilik, temsil ve  ifade özgürlüğü gibi mekanizmalar, bireyin   demokratik katılımı için gerekli olan  özgür alanın  yaratılması için oluşturulmuşlardır.  Sanatçı ise sanatını tecrübe etmek için  bir özgürlük alanına ihtiyaç duymaktadır. Sanatçı,  düşlerini, düşüncelerini  ve duruşlarını sınırlanmadan  o özgürlük alanı içinde kendini ifade etmektedir. Sanat, sanatçının  kendini  ifade ettiği   ve katıldığı  sürekli özgürlük alanıdır. Sanat, sanatçının  sürekli olarak yaptığı bireysel demokrasisidir. Sanatçının özgürlük alanı olmadan, diğer bireylerin demokratik bir özgürlük alanına sahip olmaları mümkün değildir. Sanatçının  alanının bireysel ve özgür olması,  demokrasinin toplumsallaşması ve kültüre dönüşmesi  açısından büyük önem taşımaktadır.

Otoriter, despotik, teokratik ve totaliter yaklaşımlar, sanat   ve insan arasında  gerekli olan özgür alanın oluşmasına hiçbir zaman imkan vermemektedirler.  Otoriter ve totaliter nitelikteki dinbaz, milliyetçi ve militarist rejimler,  sanatçının ve vatandaşın  ihtiyaç duyduğu özgürlük alanını  bütünüyle ortadan kaldırmayı  kendilerinin  önemli bir amacı  saymaktadırlar. Şeriatçı ve  nasyonalist bir rejimde, sanatçının ve vatandaşın özgürlük alanı yoktur. Afganistan’da, Suudi Arabistan’da, Kuzey Kore’de demokrasi olmadığı gibi, sanatta yoktur. Bedevilikte  demokrasi ve sanat yoktur. Demokrasi ve totaliter rejimler arasındaki en önemli farklardan birisi budur. Demokrasi, vatandaşa ve sanatçıya nefes alacağı canlı bir özgürlük  alanı oluşturmaya çalışırken  otoriter ve totaliter rejimler ise, insanın nefesini  kesmeye, sesini kısmaya,  hayatını çölleştirmeye çalışmaktadırlar.

Sanat,  sağlıklı ve sahici işleyen bir demokrasinin tek başına   güvencesi olmadığı gibi, demokrasi de  tek başına yaratıcı ve yüksek düzeyde bir sanatın    varlığı için tek başına yeterli değildir.  Demokrasi, sanat alanını  herkese açmaktadır.  Sanatın demokratikleşmesi, sanatın küçük bir  azınlığın  yaptığı  aristokratik bir faaliyet olmaktan çıkarılması ve sanat eserinin  uygun, ulaşılabilir ve kullanılabilir şekilde herkese açık olması demektir. Demokratik ortamda büyük sanat eserleri ortaya konabileceği gibi sanat değeri olmayan eserler de ortaya konabilir. Demokratik bir ortamda hangi eseri nasıl değerlendirecekleri konusundaki kararlar ve tercihler,  tamamen bireylerin  kendilerine aittir. Sanat alanındaki her türlü çoğulculuk, bireylerin demokratik ve toplumsal  düşlerine, düşüncelerine ve duruşlarına  önemli katkılar sunan önemli bir  ilham kaynağı olmaktadır.

Demokratik toplumlarda müzecilik çok gelişmiştir. Demokratik olmayan   otoriter ve totaliter ülkelerde, müzecilik  çok sınırlıdır. Otoriter ve totaliter ülkelerde müzelerin içeriğini milliyetçilik ve militarizm belirlemektedir. Demokratik ülkelerin müzelerinde  insana dair  her türlü tarihsel, cinsel, dini, felsefi, sanatsal, edebi ve kültürel malzeme  bilimsel nitelikte korunmakta ve sunulmaktadır. Müzeler,  sanatın bütün topluma sunulduğu demokratik kurumlardır.  Demokrasinin gelişmesi için insani çeşitliliğin ve çoğulculuğun bütün boyutlarıyla insanlara özgürce sunulması ve sergilenmesi gerekmektedir. Müzeciliğin ve sergiciliğin kısıtlandığı ve müdahelelerle karşılaşıldığı yerlerde demokrasi ve özgürlük gelişmemektedir. Sanat sergilenmelidir ve gösterilmelidir. İnsanlar,  sanat eserlerini ve mekanlarını özgürce gezmeli, görmeli ve değişmelidirler. Demokratik bir toplumda  insanın transformasyonunu sağlayan en önemli mekanlar, mabetler değil, müzeler olmalıdır. Her müze ziyaretinden sonra birey, artık eski birey değildir. Birey, müzede  gördüklerinden etkilenmekte ve yeni  alemlere  dalmaktadır. Sanat müzelerinin   transformasyon mekanları olarak işlev  gördüğü yerlerde demokrasi ve özgürlüğün büyümesinin ve  gelişmesinin imkanları  artmaktadır.

Sanatın ve demokrasinin ihtiyaç duyduğu  temel ihtiyaç, ifade özgürlüğüdür. Resim, heykel, dans, müzik, şiir, sinema, tiyatro dahil bütün sanat  faaliyetleri, ancak ifade özgürlüğünün olduğu bir  yerde  gerçekleştirilebilirler. Hiçbir sanat alanı, dini, geleneksel, siyasal ve ideolojik  kurallarla sınırlanmamalı, kısıtlanmamalı ve yasaklanmamalıdır. Bir müzisyen,  müziğini  nasıl icra edeceğine kendisi karar vermelidir.  Sanat alanı, şehir meydanı gibi herkesin girip çıktığı, gezdiği, görüştüğü,  konuştuğu, eğlendiği ve vakit geçirdiği bir alan olmalıdır. Demokrasi,  herkese açık şehir merkezlerine ihtiyaç duyduğu gibi, açık alan olarak varolan sanat alanına da  ihtiyaç duymaktadır. Şehirlerin meydanlarının açık olması, açık bir sanat alanının varlığına bağlıdır. Açık bir sanat alanının olmaması demek, aslında şehir meydanlarının ve  merkezlerinin  bireylere kapalı  olan karanlık olan yerler olması anlamına gelmektedir.

Sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve  özel hayatta anlaşılması zor ve çetin konular vardır. Bir şiir, karikatür, heykel, skeç,  tiyatro, roman,  şarkı,  beste hiç umulmadık anda anlaşılmaz bir konunun bireyler tarafından  berrak ve yalın bir şekilde   anlaşılmasına ve o konunun  yeni bir bakışaçısıyla  ele alınmasına katkı sunabilir. Sanat eseri, anlayışımızı,  kavrayışımızı, düşümüzü ve düşüncemizi değiştirebilir, yenileyebilir ve geliştirebilir. Sanattan  ilham alarak  demokrasiyi idrak edebiliriz. Sanat, demokrasinin idraki için en değerli yollardan biridir. Yüzyıllar öncesinin küflü ve köhne kaynaklarıyla ve söylemleriyle, demokrasiyi idrak etmek ve tecrübe etmek mümkün değildir. Sanat, demokrasinin modern idrak  kaynağıdır.

Demokrasilerde  siyasal partiler, medya kuruluşları, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve eğitim kuruluşları önemlidir. Demokrasinin ete kemiğe büründüğü sanat kurumlarına ve aktivitelerine de ihtiyaç vardır. Bir müzik konseri,  kültür festivali, şiir dinletisi, tiyatro gösterisi, resim gösterisi, demokrasinin  sanat olarak  ete kemiğe bürünmesidir. Sanat tartışmadır, ilişkidir, diyalogtur, reddetmektir, meydan okumaktır, farklılaşmaktır, çatışmaktır,  direnmektir. Demokrasi için gerekli olan bütün unsurlar, sanatta mevcuttur. Bir sanat faaliyetine müdahale edilmesi, aslında demokrasiye müdahale etmektir. Demokrasiyi  ete kemiğe büründürecek    sanat faaliyetlerini nitelik ve nicelik olarak  arttırmak,  herkesin önünde duran çetin bir meydan okumadır.

Demokrasi, herkese oylarıyla siyasal hayata katılma imkanı vermektedir. Oy kullanmak, siyasetin ve iktidarın geniş toplumsal kesimleri marjinal etmesine, dışlanmasına ve ötekileştirilmesine engel olmamaktadır. Popülizm, geniş toplum kesimlerini ötekileştirebilmekte ve düşmanlaştırabilmektedir. Popülizmin, dinbazlığın, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın ötekileştirdiği ve  düşmanlaştırdığı kişiler, kendilerini  sanat yoluyla yeniden demokratik alanın içine dahil edebilirler. Susturulmuş sesler, ötekileştirilmiş  bireyler ve gruplar,  dışlanmış yaşam tarzları,  seslerini ve varlıklarını  özgün  bir şekilde ve  muhtevada  sanat yoluyla kendilerini ifade edebilirler. Sanat, herkesin demokratik hayata katılmasına imkan veren değerli  bir kaynaktır.

Popülistler, ırkçılar, dinbazlar, militaristler ve cinsiyetçiler, insanların duygularına hitap etmekte ve insanların duygularıyla oynamaktadırlar. Sanat, insanın duygularına hitap eden tek sağlıklı, olgunlaştırıcı ve geliştirici tecrübedir. Popülizmin siyasi sonuçlar elde etmek için  bireylerin duygularını manipüle etmesine karşılık  sanat, insanların kendilerini  insanlığa, barışa, özgürlüğe ve demokrasiye  bağlı  hissetmelerini sağlayabilir. Demokrasiye ve özgürlüğe, duyguyla ve maneviyatla bağlanmalıyız. Sanat, bizi demokrasiye ve özgürlüğe  bağlayan duygulu ve manevi bir köprü görevi görebilir.

Demokrasi, sadece politikacılardan, siyaset bilimcilerden,  aktivistlerden oluşmamaktadır. Cinsiyet, din, dil, ırk, sınıf ve mezhep dahil hiçbir ayırım yapmadan toplumun   en yaratıcı  sanatçılarının  şiire, mimariye, edebiyata, akademiye,  medyaya, ekonomiye, kültüre, siyasete, dine ve mühendisliğe katkı sunması gerekmektedir. Her alanın  en yaratıcı bireyleri, demokrasinin en güçlü unsurlarıdırlar. Demokratik bir toplumda  kaliteli bir siyasetin, kaliteli sosyal ilişkilerin, verimli bir ekonomik hayatın varolması için  sanat gereklidir. Sanatçı, siyasetten, ekonomiden, eğitimden, sokaktan uzak duran değil, hayatın her alanına angaje olandır.  Siyasetçi, sanatçıyı etrafından  uzaklaştırdığı takdirde  etrafının  hırsızlarla, menfaat avcılarıyla ve  mafya çeteleriyle çevrileceğini unutmamalıdır. Siyasetçi ve yöneticinin çevresinde sürekli olarak sanatçılar olmalıdır. Siyasete ve yönetime sanatsal dokunuş,  siyasetin ve yönetimin demokratik karakterinin korunması için önemlidir. İnsani yaratıcılığın bireyselliği, kendisini sanat olarak ortaya koymaktadır. Siyaset ve yönetim dahil bütün sektörler, insani yaratıcılığın bireyselliği demek olan sanattan hayatları için  ilhamlar alabilirler. Sanat, sürekli olarak seçenekler sunmaktadır. Demokrasiye iyi gelen şey, siyasetin ve idarenin sanatlaştırılmasıdır. Sanatın siyasileştirilmesi ise, demokrasiyi zehirlemekte ve çürütmektedir. Siyaset, sanata hükmetmemelidir. Sanat, siyasetin sadık köpeği değildir.    Sanatın demokrasi, demokrasinin sanat olarak tecrübe edildiği olgunlaşma düzeyine ulaşmak, herkese iyi gelecektir. 

Sanat,  bir demagogun, despotun, otokratın, popülistin, nasyonalistin, militaristin  tüketebileceği bir propaganda biçimi değildir. Sanat, bir özgürlük yolu ve gerçeklik biçimidir. Özgürlük yolu ve gerçeklik biçimi olarak sanat, demokrasiyi  su gibi besleyebilir. Propaganda ve manipülasyon aracı olarak sanat, demokrasiyi, özgürlüğü ve  barışı  zehirleyen bir durum yaratmaktadır. Sanat, dünyaya yeni şeyler vermektir. Sanat ve demokrasi, dünyayı çok sesli, renkli, sınırsız, bireysel ve insani olarak idrak etmek ve tecrübe etmektir. Sanatı demokrasi olarak yaşamak, demokrasiyi sanat olarak yaşamak,  demokrasinin   zehirlenmemesine karşı önemli bir güvencedir. Demokrasi, insanlığın bugününün ve geleceğinin  insanileşmesini sağlayan ahlaktır, kültürdür, sistemdir ve anlayıştır. Sanat, demokrasiyi duyguyla, maneviyatla,  yaratıcılıkla, barışla ve özgürlükle gelecekle dolu olmasını ve geleceğe yönelmesini sağlamaktadır.