Hüseyin Şubukşi
TT

Sağ ve sol güçlerin yeni çatışması

Bugünlerde dünyanın heyecan ve ilgiyle takip ettiği Avrupa Futbol Şampiyonası düzenleniyor. Turnuvanın favori adayları arasında gösterilen Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda, Belçika, İspanya ve Portekiz gibi en önemli takımlara bakıldığında, göçmen çocukları olan Afrika kökenli oyuncuların çok fazla olduğu dikkat çekiyor. Ancak takımların bu görüntüsü, ülkelerindeki siyasi gerçekliği yansıtmıyor, çünkü kurucu ilke ve fikirlerinde göçmenlere ve onların soyundan gelenlere düşman ırkçı bir söylem taşıyan aşırı sağın ciddi yükselişini yansıtmıyor. Aslında aşırı sağ partilerin, seçimde toplam oyların yüzde 15'ini kazanmaya varan sonuçlar elde etmeleri nedeniyle halen aşırı sağ olarak anılmaları da artık mantıklı ve adil değil. Bunun gibi ciddi oranlardan sonra artık toplumda etkili bir blok oldukları için “aşırılıkçıları” bu şekilde adlandırmaya devam edilemez, dolayısıyla “radikal veya fanatik” olarak adlandırılmaları daha iyi olacaktır.

Bugün, ABD'de Cumhuriyetçi Parti'de olduğu gibi, belirli kişilerin kalıbına göre yeniden şekillenen sağcı hareketler var. Cumhuriyetçi Parti mevcut başkan adayı ve eski başkan Donald Trump’ın ölçülerine tamamen uyan bir kalıba dönüştü.  Aynı şey Fransa'da da oluyor; de Gaulle ve ardından Valéry Giscard d'Estaing ile Jacques Chirac sağının ölümsüzleştirdiği ihtişam eridi ve Marine Le Pen’in ölçülerine göre bir kalıp haline geldi. İngiltere de geleneksel sağ harekette yaşanan değişim ve dönüşümün dışında değil.  İşte sağcı lider ve Brexit’e verilen halk desteğinin önderi Nigel Farage, Muhafazakar Parti adayının yönelimlerini güçlü bir şekilde etkiliyor. Geleneksel oy tabanını gerçek bir başarıyla dağıtıyor.

Aşırıcılık ve radikalizm yalnızca sağla sınırlı kalmadı, eşcinsellerin haklarını koruyan, evlenme haklarını savunan ve iklim tehdidini son derece şiddetli, provokatif ve saldırgan bir dille savunan solu da etkiledi.

Bu gergin ortam doğal olarak iş sektörüne, özellikle modern teknoloji sektörüne ve onun devlerine de yansıdı. Sağın görüşlerini savunmak için eskiden "Twitter" olarak bilinen "X" platformunu kullanan sağcı Elon Musk ile gazetesi The Washington Post'u ve Amazon Prime yapımlarını solun ilkelerini desteklemek için kullanan solcu Jeff Bezos arasında çok yoğun bir rekabetin olduğu artık kimse için bir sır değil. Apple'ın CEO'su Tim Cook, Facebook, Instagram ve WhatsApp'ın sahibi Meta Şirketinin CEO'su Mark Zuckerberg de bunu yapıyor.

Fransa Milli Takımının sembolleri ilk kez siyasi görüşlerini açıkladılar ve sağın yükselişine atıfta bulunarak yeni yönelimlerine inanmadıkları bir ülkeyi temsil etmek ile ilgili ciddi endişelerini dile getirdiler. Fransız seçmenleri, birkaç gün sonra yapılacak parlamento seçimlerinde aşırılıkçı seslerin peşine takılmak konusunda uyardılar. Fransa Milli Takımının kaptanı ve günümüz dünyasının en önemli oyuncularından olan Kylian Mbappe'yi, Fransa'nın ırkçılığa oy vermeyeceğini umduğunu söylemeye iten neden de buydu. Mbappe’nin bu açıklaması Marine Le Pen'in ülkesinin milli takımıyla ilgili görüşünü ifade eden şu sözlerini akıllara getirdi; “Fransa doğumlu bir Cezayirlinin (Zinedine Zidane'a atıfta bulunuyor) yönettiği, bir grup göçmen ve kağıt üzerinde Fransızlardan oluşan bir takım.” Bu düşünceler, çok açık bir ırkçı mesaj ile İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ı "kültürümüzü anlamayan" biri olarak nitelendiren Nigel Farage'ın görüşlerinden çok da uzak ya da farklı olmayan görüşler.

Sağın ve solun kuruluş ve geleneksel ilkeleri farklılaştı ve değişti. Sağ artık devletin ekonomideki rolünün azaltılmasına, vergilerin düşürülmesine, özel sektörün teşvik edilmesine, bireysel özgürlüğün korunmasına, aile, din, eğitim gibi kurumlara saygıya odaklanmıyor.

Sağın ilgisi öncelikle göçmenlerden ve yabancı kültürlerden duyulan korkulara odaklandı.

Sağı etkileyen bu durum, toplumda refahın adil dağılımına, tüm sektörlerin gelişmesi için tüm tarafların vergi sorumluluğunu üstlenmesini sağlamaya, genel olarak insan haklarına ve özel olarak azınlık haklarına önem vermeye kendini adamış olan solu da etkiledi.

Bugün sol yalnızca tartışmalı yan meselelerle ilgileniyor. Batı'da yaşanan bu değişim, önemli, dikkat çekici, etkili ve etkin ülkelerin politikalarına da yansıyacaktır. Bu da bazı uluslararası ilişkileri ve politikaları yeniden çizebilir.