İsimleri yayınlanmış 99 ülkeden iseniz, 72 saat içinde İsrail'i 3 ay süreyle ziyaret etmek ve orada ikamet etmek için ücretsiz elektronik izin alabilecek ve birkaç seyahat için geçerli olan bu izni iki yıl uzatabileceksiniz. Gelecek aydan itibaren bu izin paralı, ancak bedeli yalnızca 7 avro olacak. Önemli olan her gün nüfusundan binlercesini kaybeden ve ülkeye gelenlere güvenlik sunamadığı sürece de bu kayıpları telafi edebilecek gibi görünmeyen İsrail'e gitmenizdir.
Geçen yılın ekim ayının yedisinden bu yana yarım milyon kişi ülkeyi terk etti ve bunlar geri dönmeyecek. Hem Portekiz hem de Alman istatistiklerine dayanarak bunların sayısının 1milyon olduğunu söyleyenler de var. İsrail vatandaşı olduktan sonra asıl vatandaşlıklarını kaybeden Avrupalı Aşkenazilerin yeniden eski vatandaşlıklarına geçiş yapmak için talepte bulundukları da söyleniyor.
İki yıldır önce radikal ve fanatik hareketlerin yükselişi, ardından yargı reformu olarak adlandırılan paketi onaylama çabaları ile birlikte İsraillilerin üçte birinden fazlasının ülkeyi terk etmek istediği ortaya çıktı. İsrail'de ikamet eden Yahudilerin yarısının kendi asıl vatandaşlıklarından vazgeçmedikleri ve İsrail dışında ikamet ettikleri, çoğunun gerektiğinde kullanılmak üzere İsrail vatandaşlığını aldıkları, ülkeyle ilişkilerinin genel koşullar ve özel bireysel ihtiyaçlar tarafından belirlendiği biliniyor.
Çalkantılı güvenlik durumunu yatırımcıları kaçırtıcı hale getiren, demografiyi olumsuz etkileyen, orduyu, savaşma gücünü ve kapasitesini zayıflatan da bu.
Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın acilen 10 bin kişiyi askere alması ve 15 yeni tabur oluşturması gerekiyor ama bunun için adam bulamıyor. Tam tersine bu yıl içerisinde 900 subayın terhis talebinde bulunduğu söyleniyor ve ne asker sayısını ne de Gazze'ye dönmeyi reddeden yedek askerlerin sayısını bilmiyoruz.
Bu nedenle dikkatler, "Ölürüz de askerlik yapmayız" sloganı atan Haredilere çevrildi. Yüksek Mahkeme, İsrail'in kuruluşunda askerlik çağında olan kişi sayısı 400 iken bugün 63 bin kişiye ulaşmış olan Haredi topluluğu için o dönemden beri geçerli olan zorunlu askerlik muafiyetinin iptaline karar verdi. Harediler arasında doğum oranının yüksek olması nedeniyle sayılarının artarak sadece 10 yıl sonra nüfusun yüzde 20'sini oluşturmaları da bekleniyor.
Bu insanlar çalışmıyor, üretmiyor ve savaşmıyorlar. Görevleri vatandaşları için dua etmek, dua ederek ve Tevrat okuyarak güvenliklerini korumaktır. Haredilere göre onlar toprağın koruyucularıdır ve onlar olmadan İsrail hayatta kalamaz veya devam edemez. İsrail’in yaşadığı her iyi şey ve elde ettiği her zafer onların duaları ve kutsamaları sayesindedir.
Bu yüzden gösterileri gürültülü, sesleri yüksek ama mahkeme kararlarına boyun eğmekten ve bazılarının zorunlu askerlik görevini yerine getirmeleri kabul etmekten başka çareleri yok. Şu anda bu karara sadece 3 bin kişi uydu ama Harediler ile müzakereler devam ediyor. Bu kişilerin göç etmeleri zor ve kendi gettolarında, onları kendilerini yiyip içirerek besleyecek, çocuklarına bakacak birine ihtiyaç duyan ekonomik bir yük olarak gören, laikler için bir baş belası olarak kalmayı sürdürecekler. Kendi tuhaf ritüellerini uyguluyorlar ve Knesset'teki temsilcilerinin sayısı git gide artıyor, sahadaki nüfuzları büyüyor ve Avrupa'nın kendisine benzemesini ve özdeşleşmesini istediği İsrail'in çehresini değiştiriyorlar.
İsrail'in en sevdiği oyun, kimliğinin özünü sulandırmaya devam etmek ve onu dindarlık ile sekülerleşme, Avrupalılaşma ile Doğu içinde erime, genişleme için mücadele ve yasal olarak İsrail olarak adlandırılan şey üzerinde zorlu müzakereler arasında kaybolmuş bir halde bırakmaktır. İsrail, Batı'daki dini çerçevelerin sarsıldığı bir dönemde, dünya Yahudilerinin anavatanı olması için kuruldu. O dönemde Avrupalı Yahudiler Talmud yerine Spinoza ve Marx okuyorlardı, Filistin'e Siyonist olarak ve milliyetçi amaçlarla gelmişlerdi. Dindar olmadan nasıl Yahudi olunacağını sorguluyorlardı. Bunları Avrupalı sosyalistler ve Hz. İsa'nın Kutsal Topraklara dönüşü fikri tarafından yönlendirilen İngiliz Evanjelikler destekliyordu. İsrail kendisine desteğin ezici bir hale gelmesi için bir süre beklemek zorunda kalmıştı.
Ancak Yahudi asıllı Fransız tarihçi George Bensoussan, Henry Lawrence'ın yazdığı gibi, İsrail'in Avrupalıların Holokost'tan sonra duydukları suçluluk duygusunun itici gücü ile kurulduğu iddiasını tamamen reddeder. Bensoussan'ın görüşü, İsrail'in çok önemli bir anda kurulduğu ve Ben Gurion ve onunla birlikte olanların, tüm koşullar onların aleyhlerine olsa da Filistin'i zorla herkesten çekip almak için bu önemli andan faydalandığı yönünde. Ben Gurion Nisan 1948'de İsrail'in kuruluşunu deklare ettiğinde kesinlikle öldürüleceğini düşünüyordu.
Holokost konusunda uzman olan tarihçi Bensoussan şöyle diyor: “İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde Avrupa, Yahudilere karşı işlenen suçlara hiçbir ilgi göstermiyordu. Herkes savaşın neden olduğu felaketlerden ve 50 milyon ölünün neden olduğu bir trajediden çıkmıştı. Ölen Yahudiler bu trajedinin ortasında hiçbir anlam teşkil etmiyordu. Avrupa’nın suçluluk duygusu adı verilen şeyi duymak için 25 yıl beklemek zorunda kaldık.”
İsrail hâlâ müdahalede bulunduğu bir gri bölgede kalmanın avantajını yaşıyor. Bazen dindar olmayan bir Siyonist, bazen de Yahudi oluyor, başkalarını antisemitizmle suçlamak için ikisini birbirine karıştırıyor. Bir dönem Batı'nın şımarık çocuğuyken, bir dönem Bensoussan'ın iddia ettiği gibi hem İngilizlere hem de Araplara karşı savaşan Yahudilerin kendi gayretleri ile kurulu bir devlet oluyor. Onlar üstün ve Allah'ın seçilmiş halkı mı, yoksa yeryüzünde zulüm ve baskı gören bir halk mı bilmiyoruz.