Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

ABD şimdi de ilk küresel taşı kırıyor

İki gün önce bu köşede (BM bitti mi?) başlıklı bir yazı yazmıştım. Sözü uzatmamak için, o yazıda anlatılanları tekrarlamaya gerek yok.

Dünkü haberlerde de ABD'li Cumhuriyetçi Senatör Mike Lee'nin, Cumhuriyetçi senatörlerin ABD Senatosu'na, ABD'nin BM’den çekilmesi ve BM'ye sağlanan fonun durdurulması yönünde bir yasa tasarısı sunduğunu bildirdiği aktarılıyordu. Senatör Lee, kendi internet sitesinde yayınlanan bir makalede, yasa tasarısının ABD'nin BM ve kendisine bağlı kuruluşlarından tamamen çekilmesini, finansmanını durdurmasını, BM ile New York'ta kendisine resmi bir merkez edinme hakkını veren anlaşmayı iptal etmesini, ABD'deki BM personelinin diplomatik dokunulmazlığının kaldırılmasını önerdiğini yazdı.

Fox News de Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Chip Roy'un cuma günü Temsilciler Meclisi'ne benzer bir yasa tasarısı sunacağını bildirdi. BM ve ona bağlı kuruluşların “Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmediğini” kaydetti.

Bu iki haber, yalnızca dünyanın en büyük ülkesi olan ve ülkede uzun zamandır görülen en büyük popüler siyasi dalga olan “MAGA” dalgasıyla iktidara gelen yeni başkanının onu tekrar büyük yapacağına söz verdiği ABD'nin gelecekteki yönünü değil, tüm küresel sistemin gelecekteki yönünü açığa çıkarıyor. Bu erken işaretleri fark etmeyen ve kendine bu yeni dünyada bir yer ayırmayan taraf sadece kendisini suçlamalıdır.

Dünya düzeni nasıl değişecek? Kimin yararına değişecek? Peki, biz Arapların bu düzendeki yeri ne olacak? Hangi yeni anlaşmalar yazılacak? Kim yazacak? Bu anlaşmaların ışığında yazılacağı fikri, ahlaki ve kültürel temeller ve ilkeler neler olacak?

Bazıları bunları konuşmakta acele ettiğimizi ve hızlı davrandığımızı düşünebilir ama hem büyük küresel değişimler hem de dönüşümün tamamlanması yeterince zaman alır. Önceki makalede, Birinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından Milletler Cemiyeti'nin, ardından da İkinci Dünya Savaşı'nın hemen akabinde BM’nin doğduğu uluslararası iklimi kısaca ele almıştık.

Bugün dünyadaki koşullar ve sahneye çıkan uluslararası güçlerin (örneğin Hindistan ve Suudi Arabistan) niteliği, değişen veya değişme yolunda olan düşüncelerin (örneğin tarihin sonu olarak Batılı liberal modelin) doğası, beklenen yeni dünya düzeninin özelliklerine kendisini dayatacak mı?!

İşte bugünün ana sorusu ve meselesi budur.