İsrail ile Filistinliler arasındaki birikmiş müzakere mirasında, Filistinlilerin müzakerelerdeki silahının hak ve onu ispatlayan belgeler, İsrail'in silahının ise ateş gücü olduğu kuralı yerleşmiştir.
İşte bu yüzden Filistin literatüründe sürekli kullanılan bir ifade ile karşılaşıyoruz, o da İsrail'in yaptıklarının üzerinde uzlaşılan hususların tamamen aksi olduğudur. Bu ifade, ezelden beri çifte standartlarla suçlanan ABD için de geçerlidir. Bu standartların ilki, İsrail’in çıkarlarını tam anlamıyla güvence altına almak, ikincisi ise mutabakata varılan belgenin Filistinliler açısından da bazı haklar içerdiğini göz ardı etmektir.
Bu denklemde hakem her zaman askeri, ekonomik ve ittifak bileşenleriyle güçtür.
İsrail, varılan tüm anlaşma ve mutabakatlarda bunlara ilişkin taahhütlerini, İsrail'e sağladıkları kazanımlar ve onlardan vazgeçmesi durumunda Filistinlilerin uğrayacağı zarar oranında yerine getirdi.
Şimdi İsrail, Hamas ile üç aşamalı Amerikan yapımı bir anlaşmanın belgelerini imzaladı. Birinci aşama, her iki taraf için de avantajlar içeriyor. İkinci aşama, Filistinliler açısından daha avantajlı. Birincinin sonuna yaklaşılırken imzalanan metinlerin tamamen dışında, ancak İsrail'e istenilen avantajları sağlayacak şekilde bu aşama uzatılıyor. Böylece ikinci ve üçüncü aşamanın kaderi, fiilen kullanılmadığında dahi tehdit olarak kullanılan İsrail'in askeri gücüne dayanan aynı denkleme göre, daha konuşulmaya ve görüşülmeye başlanmadan önce kararlaştırılmış oluyor.
İsrail, birinci aşamanın başından beri ikinci aşamanın içini boşaltmayı ve Filistinlileri bu aşamanın kazanımlarından mahrum bırakmayı düşünüyor, planlıyor ve bunun için çalışıyor. Takasın, İsrailli rehinelerinin ailelerinin Netanyahu üzerindeki baskısını azaltacağı, çok sayıda rehinenin geri dönüşü ile onlara duyulan sempatiyi etkisiz hale getireceği gerçeğinden yararlanıyor. Ayrıca, ikinci aşamayı resmi bir şekilde ve fiilen iptal etme konusunda kendisine değerli fırsatlar sunacak zaman faktörünü de değerlendiriyor.
Filistinliler ve Araplar olarak, güç ve asgari denge eksikliği açısından şu anda yaşananların Washington'dan kaynaklandığını itiraf edelim. Biden yönetimi sırasında Amerikan pozisyonuna ikili bir sendrom damga vuruyordu; İsrail'e savaş araçları bakımından ihtiyaç duyduğu her şeyi ve hatta daha fazlasını vermek, karşılığında Filistinlilere hiçbir işe yaramayan çok sınırlı miktarda maddi ve propaganda desteği vermek.
Arabuluculuk kisvesi altında gerçekleşen bu ikilik, Amerikan ve İsrail pozisyonlarının mutlak bir şekilde birleşmesi, anlaşma ve mutabakat belgelerinde Filistinliler için sınırlı menfaatler içeren en basit kazanımların bile iptal edilmesi lehine tamamen ortadan kaldırıldı.
Trump yönetimi denklemi başka bir yöne taşıdı; ABD artık görünürde bile olsa arabulucu değil. Bilakis, Amerika cehennemin kapılarını açmakla tehdit dahil, İsrail'e Filistinlilere istediğini yapma yetkisi verdi.
Böylece işler kesin bir şekilde dönüşerek, İsrail'in sahip olduğu, Amerikan kökenli ve Amerikan işletmeli ateş gücü ile mutabakat ve anlaşma satırlarının yazılı olduğu belgelerin zayıf siyasi gücü arasındaki çatışmaya dönüştü. Filistin-İsrail müzakere geleneğine göre bu, Oslo belgeleri ve mutabakatlarının da başına gelmdi. Şimdi Gazze'de de aynı mantıkla, aynı davranışla ve aynı baskıyla yaşanıyor. Anlaşmanın üzerinde anlaşılan aşamaları, fiilen tek aşamaya dönüşüyor. O da hayatta olan ve ölü tüm İsrailli rehinelerin iadesine kadar uzatılan ilk aşamadır. Tüm rehineler kurtarıldıktan sonra kâğıt üzerinde yazılı olanlarla alakası olmayan her şeyi göreceğiz.
Ateş, arabulucu ve belge oyunu bu sefer sona yakın sonuçlara ulaştı. Zira birinci aşamanın uzatılıp ikinci ve üçüncü aşamaların müzakere edilmesinin ertelenmesi, Netanyahu'ya İsrail'i yönetme oyununda kartlarını düzenlemek için ihtiyaç duyduğu değerli zamanı sağlıyor. Geçici ateşkesler ve takaslar ile de olsa savaş devam ettiği sürece, Netanyahu görev süresinin son gününe kadar İsrail'in yöneticisi olarak kalacak, hatta bir dönem daha göreve gelme şansı yenilenecek.
Filistin davasının başlangıcından bugüne kadar varılan mutabakat ve anlaşma belgeleri, haklı mücadelesinin her aşamasında İsrail ateşiyle yakılıp yıkıldı ve şu denklem yerleşti: “Mürekkep, belgeler, imzalar, arabulucular ve tanıklar ateş karşısında yanmaktan ve küle dönmekten başka ne yapabilirler ki?”