Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

Avrupa, savunma harcamalarını artırarak ABD'nin "çılgınlığına" karşı koyuyor!

ABD'nin ekonomik ve jeopolitik pozisyonundaki değişimler, dünya çapında ulusal güvenlik uzmanları arasında endişelere yol açıyor. Londra'da düzenlenen sempozyumda, çıkarlar ve ABD ile ilişkiler doğrultusunda görüş ayrılıkları yaşandı. Bölünmelere rağmen Amerikan politikasının ve küresel düzenin reform edilebileceğine dair umut vardı. İngiliz, Kanadalı, Estonyalı, Polonyalı ve Filipinli uzmanlar, yeni ittifakların önemini vurgularken, endişelerini dile getirerek zorlukların üstesinden gelmeye hazır olduklarını belirttiler.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın eski bir üst düzey yetkilisi, “ABD'nin hoş karşılanmayacak faaliyetlerine, açıklamalarına ve politikalarına hazırlıklı olmanın doğru olduğunu düşünüyorum” dedi. “İlişkiden vazgeçmemiz gerekeceğini sanmıyorum. Kötü şeylerin olmasına hazırlıklı olmalıyız” diye ilave etti.

Eski bir Kanada ulusal güvenlik yetkilisi ise şöyle konuştu; “Talihsiz olan kısım, Başkan Donald Trump'ın aslında birçok şeyi tüm bu beklenmeyen sonuçlar olmadan yapabilecek olması. İlişkinin doğasının değişeceğini düşünüyorum. Kanada açısından savunma, güvenlik ve dış ilişkilere daha fazla önem vereceğiz. Tüm bunlar iyilik için olacak ama Beş Göz İttifakı içinde, NATO içinde ve daha geniş anlamda birbirimizle olan ilişkilerimizi değiştirecek. Kanada'nın, ABD'ye yönelik tehditler hakkında sahip olabileceği istihbaratı ABD'ye iletmeyeceğini düşünemiyorum. Aynı şeyin ABD ve müttefikleri için de geçerli olmasını umuyorum. Kanada hükümeti ulusal güvenliği ciddiye almalı ve bu, özellikle Avrupa ile olmak üzere tüm alanlarda yeni ilişkiler ve ittifaklar geliştirmek anlamına geliyor.”

Bir Baltık ülkesi olan Estonya’dan bir politikacı, Estonya'nın gelecek yıl savunma harcamalarını GSYİH'nın yüzde 5'i kadar artırmaya karar verdiğini söyledi ve “Finlandiya, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerle komşuyuz ve bunların hepsi savunma harcamalarını artırıyor. Ayrıca örneğin, deniz altı kablolarının kesilmesi gibi Baltık Denizi'nde gördüğümüz hibrit savaş saldırıları veya gri bölge gibi konulara da önem veriyoruz. Mesela bizim yaşadığımız kundaklama olayının doğrudan Ruslarla bağlantısı vardı. Diğer Baltık ülkeleri gibi bizim de Rusya ile sınırımız var ve bu bizi fiilen bir cephe hattı haline getiriyor” diye ekledi.

Eski İngiliz Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “İngiliz hükümetinin Ukrayna'ya bağlı kalacağından çok eminim ve ABD'nin Ukrayna'nın güvenliğine yönelik uzun vadeli yükümlülüğünü azaltacak bir senaryoyu değerlendirdiği açık. İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın bu fırsatı iyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Avrupa konusunda kendimizi yapıcı bir şekilde yeniden konumlandırmamız için de bir fırsat olduğuna inanıyorum. Savunma alanında Avrupa'daki meslektaşlarımızla iş birliği yapma olanağı var. Bu, İngiltere ile AB ülkeleri, özellikle Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya arasında yeni bir yapıcı ilişkiler dizisinin önünü açacaktır. ABD’nin hoş karşılanmayacak faaliyetlerine, açıklamalarına, politikalarına hazırlıklı olmanın doğru olduğunu düşünüyorum. İlişkiden vazgeçmemiz gerekeceğini sanmıyorum ama kötü şeyler olmasına hazırlıklı olmalıyız” dedi.

Eski bir Polonya ulusal güvenlik servisi yetkilisi de şöyle konuştu, “Polonya, ABD ile çok özel, sıra dışı ilişkilere sahip bir ülke. Ukrayna'daki savaş başlamadan önce bu ilişkiler çok önemli ve güçlüydü; çünkü askeri harcamalarımız ve NATO üyeliğimiz vardı. Ancak bu ilişkiler savaş sırasında daha da ciddileşti ve derinleşti. Savaş başlamadan önce, Polonya'ya büyük sayıda Amerikan kuvveti konuşlandırılmıştı; dolayısıyla ABD, Polonya ile ilişkilere olan derin bağlılığını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtladı. Bizim açımızdan savunma harcamalarımız var ve önümüzdeki yıllarda bunu yüzde 5'in üzerine çıkabiliriz. Bunu savaş için hazırlık saymıyoruz. Komşularımıza şunu söylemek istiyoruz; her türlü çatışmaya hazırız, ancak bundan kaçınmak istiyoruz.”

Polonyalı yetkili şu ifadeleri de kullandı; “Rusya ile herhangi bir anlaşma, mutabakat ve hatta karşılıklı anlayış beyanında bulunurken üst düzeyde dikkatli olunması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü Ruslar, dünyamızda barışın veya demokratik normların hiçbir değeri olmadığını düşünüyorlar. Polonya hazırlıklı olacak ve biz her türlü saldırganlığı etkili bir şekilde caydıracağız. Aynı zamanda stratejik müttefikimiz olmaya devam eden ABD ile iş birliğine de inanıyoruz.”

Katılımcılar arasında emekli bir Filipinli amiral de vardı ve şunları söyledi; “Benim kişisel anlayışım Trump'ın Rusya'yı Çin'den uzaklaştırmanın ve Çin-Rusya eksenini dağıtmanın bir yolunu bulmaya çalıştığı yönünde. Başkan Trump'ın sadece Avrupa veya Ukrayna için bir çıkış stratejisi oluşturmaya çalışmadığını, aynı zamanda Ortadoğu için de bir çıkış stratejisi üzerinde çalıştığını düşünüyorum. Eğer başarırsa, dikkatini Hint-Pasifik bölgesine yoğunlaştırabilir.” Şunu da ekledi: “Avrupa'daki akademik çevrelerden bazı meslektaşlarım bunun işe yaramayacağını söylüyor. Rusya bir gecede Çin'den ayrılmayacak. Bu nedenle bazıları Trump'ın oyun planının bu olduğunu varsayarak Çin-Rusya ortaklığını bozma fikrinin başarılı olacağına inanmıyorlar. Neyse ki Filipinler açısından, ABD-Filipinler ittifakına hâlâ olumlu baktıklarını düşünüyorum. Ancak akademik açıdan, yalnızca güvenlik ve savunma tarafında değil, aynı zamanda ekonomik esneklik tarafında da Japonya, Avustralya veya belki Kanada gibi alternatif çok taraflı ilişkilere bakmalıyız.”

ABD Başkanı Trump'ın birçok ülkeyi hedef alan yüksek ABD gümrük tarifelerini açıklamasından önce gerçekleşen bu sempozyum, ABD-Rusya yakınlaşması ve ABD'nin Avrupa'ya yönelik belirsiz dış politikası nedeniyle Avrupa ve Asya ülkelerinin yaşadığı kafa karışıklığını gözler önüne serdi.