ABD Başkanı Donald Trump'ın 13-16 Mayıs 2025 tarihleri arasında Körfez Arap ülkelerinin özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’ı kapsayan Ortadoğu ziyareti, bu ülkeleri uzun vadeli ittifaklar yerine pragmatizmi ve doğrudan çalışmayı tercih etme eğiliminde olan ABD dış politikasındaki yeni değişimin önemli aktörleri olarak ön plana çıkardı. Bu tur, Trump yönetimi üzerindeki iç baskılar bağlamında, özellikle de yükselen enflasyonla birlikte ekonominin yanında Çin ve Rusya gibi güçlerin artan etkisine tanıklık eden küresel jeopolitik değişiklikler çerçevesinde gerçekleşti. Bu yüzden Trump, ‘Önce Amerika’ yaklaşımının etkinliğini Amerikan kamuoyuna kanıtlama arzusuyla ABD’nin ortaklarından somut kazanımlar elde etmeye çalıştı.
Ziyaret, Washington ile Körfez ülkelerinin başkentleri arasındaki ilişkilerin pratik bir testi niteliğindeydi. Trump, görüşmeler sırasında bu ülkelerin karmaşık bölgesel ve uluslararası dosyaların yönetiminde rollerinin arttığının farkında olduğunu gösterdi. Ziyaretin Suudi Arabistan durağında, ABD pazarına milyarlarca dolarlık yatırım yapılması konusunda anlaşmaya varıldı. Trump yönetimi için ülke içinde bir endişe kaynağı olan fiyatları dizginleme konusunda petrol politikalarında koordinasyon meselesi müzakere edildi.
Trump'ın Abu Dabi'deki görüşmeleri teknoloji odaklıydı. BAE, ABD’nin yapay zekâ (AI) projelerinde kullanılan yüksek performanslı çiplerin ihracatına getirdiği kısıtlamaların hafifletilmesini istedi. ABD yönetimi, BAE'nin ABD teknoloji sektörüne stratejik yatırım yapma ve Çinli tedarikçilere bağımlılığı azaltma taahhütleri karşılığında bu konuyu görüşmeye hazır olduğunu ifade etti.
Katar ise Doha’daki görüşmelerde ABD’nin topraklarındaki askeri varlığının devamı ve NATO üyesi olmayan kilit bir müttefik olarak statüsü konusunda Washington'dan yenilenmiş taahhütler talep ederek, güvenilir bir güvenlik ortağı statüsünü ortaya koymaya çalıştı. Trump, Katar'ın bazı Filistinli gruplarla olan bağları nedeniyle Washington'da eleştirilmesine rağmen, özellikle Gazze ve Afganistan gibi konularda Katar'ın diplomatik çabaları çerçevesinde bölgesel arabulucu rolünün özellikle farkında olduğunu gösterdi. Siyasi ve güvenlik iş birliğinin devam etmesi, Katar'ın arabuluculuk rolünün esnekliğinin sağlanması ve Washington'ın desteğinin sürdürülmesi konusunda mutabık kalındı.
Öte yandan Pekin ile ekonomik ve teknolojik iş birliğinin azaltılması çağrısında bulunan Trump'ın gezisi sırasında Körfez ülkelerinin Çin ile ortaklıklara katılımını sınırlama olasılığını görüştüğü düşünülüyor. Buna karşılık Körfez ülkeleri Çin ile ABD'ye güvenlik alternatifi olarak değil, ekonomik bir ortak olarak muhatap olduklarını söylüyorlar. Aynı zamanda Washington ile savunma iş birliğine olan bağlılıklarını da teyit ediyorlar. Bir dayatmadan ziyade iknanın önemini kavramış gibi görünen Trump, ABD ile daha fazla yakınlaşma karşılığında ekonomik ve güvenlik alanında daha fazlasını sunma sözü verdi.
Diğer taraftan tur sırasında İbrahim Anlaşmaları aracılığıyla İsrail ile normalleşme konusu da gündeme geldi. BAE bu anlaşmaya olan bağlılığını teyit ederken, anlaşmanın bazı maddelerini yeniden etkinleştirmeyi istediğini ifade etti.
Körfez ülkelerinin Washington'ın taleplerinin pasif alıcıları olmak yerine, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılması, yeniden inşa projelerinin desteklenmesi ve özellikle değişen güç dengeleri çerçevesinde bölgesel politikaların şekillendirilmesinde daha fazla rol talep edilmesi gibi net talepler içeren bir liste sunmaları dikkati çekti. Trump’ın Ortadoğu turu, Körfez ülkelerinin yeni dünya düzeninde önemli bir oyuncu haline geldiğini ve çıkarlarından ödün vermeden büyük güçler arasında manevra yapabildiğini gösterdi.
Sonuç olarak Trump'ın ziyareti, ABD politikasında daha doğrudan ve anlaşma odaklı bir tarza geçişi teyit ederken, aynı zamanda stratejik çıkarlarını güvence altına almak ve çok kutuplu bir dünyada Washington'la ilişkilerinin şartlarını belirlemek için mali ve siyasi ağırlığını ortaya koyan Körfez siyasetinde artan bir olgunluğu da gözler önüne serdi.
Körfez ülkeleri için bu ziyaret hem bir fırsat hem de bir sınavdı. Körfez ülkeleri, Washington'ın bölgeye karşı yenilenen ilgisini memnuniyetle karşılasalar da ittifaklarında daha seçici ve bağımsız hale geldiler. Artık bedavaya sadakat sunmadıkları gibi, alternatif küresel güçlerin ortaya çıkışını da görmezden gelmeyecekler.
Bu ziyaretten çıkacak sonuç Körfez-ABD ilişkilerinin tamamen yeniden tanımlanması olmayabilir, ancak küresel çalkantıların ve nüfuzun yeniden dağılımının yaşandığı bir dönemde ilişkilerin çizgilerini netleştireceğine şüphe yok.