Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Esenlik yolu?

“Esenlik Yolu”, Saadeddin Vahba tarafından yazılmış bir Mısır tiyatro oyunudur. 1964'te Mısır Ulusal Tiyatrosu'nda sahnelendi ve ardından 2000'de yeniden sahnelendi. Hikaye, Şarm el-Şeyh'e giderken kaybolup kendilerini kurak bir çölde bulan bir grup yolcuyu anlatır. Ölüm yakın görünürken, hikaye, karakterlerin sefahat ile geçen veya dindarca yaşanan hayatlarına dair sunumlar ile sadece şimdiki zaman için değil, aynı zamanda ölüm sonrası için de bir kurtuluş yolu arayışı arasında dramatik bir hal alıyor.

Mısır halk edebiyatı, varoluşsal ikilemlerden nasıl kaçılacağına dair bu kararsızlık anı için üç tür yol veya rota hayal eder: Esenlik yolu, pişmanlık yolu ve gidip asla geri dönmeyenler yolu! Bu mesele bir bütün olarak şu anda bölgenin yakın geçmişte deneyimlediği ve deneyimlemeyi sürdürdüğü koşullardan sonra açıkça görülebilir. Bu yakın geçmiş için Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e yaptığı saldırı, yahut İsrail güçlerinin 13 Haziran'da havadan uçaklar ve karadan Mossad ile düzenlediği saldırı veya Natanz, İsfahan ve Fordo'daki İran nükleer programına yönelik o dramatik ve tarihi Amerikan-İsrail saldırısı anından itibaren başlatılabilir. Böylece bölge şu anda doğal afetler literatüründe anlatıldığı gibi, tüm seçimlerin zor ve çetin olduğu, zorlu bir çöldeki o kritik anı yaşıyor. Dahası bu çölde sadece tüm seçenekler acı değil, bunun da ötesinde, insanlık nefret, açlık veya intikam yüzünden birinin diğerini öldürdüğü veya yediği hayvani duruma geri dönmek zorunda kalıyor.

Ortadoğu’daki çatışmanın İran-İsrail savaşında ateşkesin sağlandığı ve beşinci Gazze savaşında ateşkesi sağlama çabasının olduğu şu anında, derin bir soru soruluyor: Sırada ne var? Mısır'ın esenlik yolu asla teslim olmak anlamına gelmedi, daha ziyade öncelikle durumumuzun gerçeği konusunda başkalarına değil, kendimize açık oynamak anlamına gelmektedir. İkincisi, başkalarıyla doğrudan konuşmak ve birlikte kaybolduğumuz, bir gölge, su ve yiyecek bulamadığımız o çölü geçmek veya hayatta kalabilmek için ortak bir şekilde çözüm bulmaya çalışmaktır. Burada “esenliğe giden yol”, her bir tarafın birçok serapla dolu olan çölde hayal ettiği doğaüstü alemler arasında arabuluculuk yapmak için öncelikle doğaüstü güçlere güvenilebileceğine inandığında neredeyse bir “pişmanlık yoluna” dönüşür. İkincisi, ölüm anında gelebilecek bir kurtarıcının aniden ortaya çıkmasına güvenmektir.

Üçüncüsü, dünyamızda kurtarıcının yanında doğaüstü olanı temsil eden ABD, yalnızca birçok küresel meseleyle meşgul değil; aynı zamanda kendi çıkarları da var. Bunların yanı sıra, lideri Donald Trump’ın tüm kıtalardaki dış çıkarları, ara dönem Kongre seçimleri ve ardından eğer anayasayı değiştirmeyi başarırsa bir sonraki başkanlık seçimleri ile ilgili iç çıkarları bulunuyor.

Esenlik yolu ne beklemek ne de gözlemlemektir, aksine bu köşede defalarca belirttiğim gibi, kendimize güvenmekten başka seçeneğimiz yok. Burada kendimizle, milislerden ve iç savaşlardan uzak olan, erkekler ve kadınlar arasında, Araplar ve Arap olmayanlar arasında ayrım yapmayan ulus-devlet formülünde karar kılan Arap ülkelerini kastediyoruz. Bu ülkeler reforma, katılıma, moderniteye ve ilerlemeye inanırlar.

Kısacası, diğer ülkeler ve kıtalar bizi geçtikleri için çok fazla zamanımız yok. Tarih boyunca, büyük felaketler daha iyi bir geleceğe giden yolun taşlarını döşedi. Bunun en bariz örneği, insanlık tarihinin en kanlı çatışması ve nükleer silahların ilk kez kullanıldığı İkinci Dünya Savaşı'dır. Zira bu savaştan sonra Birleşmiş Milletler ve NATO kuruldu, Japonya'da barış sağlandı ve ardından Avrupa Birliği kuruldu. Bunlar da Avrupa ve Uzak Doğu'da üç çeyrek asırdan fazla süren bir barış ve refahın pekiştirilmesini sağladı.

1960'ların sonlarında Laos ve Kamboçya'yı da kasıp kavuran Vietnam Savaşı, nihayetinde barışa ve şu anda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerini içeren Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'nin (ASEAN) kurulmasıyla sonuçlandı.

Arzuladığımız “iki devletli çözüm” ise üç tür reform gerektiriyor. İlk olarak Filistin siyasi sistemi reform edilmeli ki Filistin devletini gerçekte somutlaştırabilsin ve böylece siyasi otorite, silah ve liderlik Filistin halkıyla, din de toplum ve devletle aynı hizada olsun. İkinci reform, İsrail'in herhangi bir iddia veya hegemonya ve kontrol arayışı olmaksızın, İbrani ve Yahudi kökenlerinin bölgenin tarihine dayandığı dikkate alınarak, bölgeye dahil edilmesidir. Üçüncü reform, bölgesel güvenlik ve kardeşlik, hoşgörü ile nefreti reddetme değerlerinin desteklenmesi yoluyla insanlığın ilerleyişi için tüm bölgenin örgütlenmesidir.