Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Güney'de iyimserlik, Kuzey'de kötümserlik

Küresel Kuzey'deki kötümserlik halini ayrıntılarıyla anlatan yeni bir rapor daha yayınlandı. On yıllardır küresel büyümeye liderlik eden ve dünyanın en cazip bölgelerinden biri olan büyük ve gelişmiş ülkeler, şimdi kendi halklarını bile ikna edemiyorlar. Buna karşılık bir zamanlar ekonomik olarak en kırılgan kabul edilen bölgeler artık gelecek konusunda daha iyimser. Bu paradoks, ekim ayı sonunda yayınlanan 2025 Gelecek Yatırım Girişimi (FII) Öncelik Pusulası raporunda açıkça gözlemlendi. Rapor, çeşitli açılardan bir ay önce yayınlanan Dünya Ekonomik Forumu raporunun bulgularını teyit ediyordu.

Bahsi geçen rapor, dünya nüfusunun üçte ikisini temsil eden 32 ülkeden 61 binden fazla katılımcının yer aldığı küresel bir çalışma sundu. Çalışma, kişisel yaşam, ulusal yaşam ve bir bütün olarak dünyanın gidişatı hakkındaki küresel hissiyatı ölçmeyi amaçlıyordu. Rapor, bulgularını Küresel Kuzey ve Güney olarak ikiye ayırarak, yaşam maliyeti, işsizlik, yoksulluk, yapay zeka, enerji, sağlık, sosyal uyum ve finansal inovasyon gibi modern yaşamın önceliklerini oluşturan bir dizi konuyu ele aldı. Rapor ayrıca geleceğe yönelik bakış açısındaki kuşak ve cinsiyet farklılıklarını da analiz etti.

Raporun bulguları belirleyiciydi; Küresel Güney'deki insanların yaklaşık yüzde 78'i hayatlarının doğru yönde ilerlediğine inanırken, Küresel Kuzey'de bu oran yalnızca yüzde 73. Kendi ülkelerine gelince, Küresel Güney'deki insanların yüzde 58'i ülkelerinin gidişatı konusunda iyimser olduklarını ifade ederken, Küresel Kuzey'de bu görüşü paylaşanların oranı yalnızca yüzde 35. Dünya genelinde ise iyimserlik Güney'de yüzde 50'ye ulaşırken, Küresel Kuzey'de bu oran yalnızca yüzde 19; yani 30 puanın üzerinde bir fark var.

Raporun ayrıntılarında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın küresel olarak en iyimser bölge olduğu da açıklanıyor. Bu, birkaç hafta önce yayınlanan ve önde gelen küresel ekonomistlerin görüşlerini inceleyen Dünya Ekonomik Forumu raporunun bulgularıyla örtüşüyor. Buna göre Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki insanların yüzde 75'i ülkelerinin doğru yolda olduğuna inanıyor ve yüzde 82'si kişisel hayatlarından memnun. Bu iki bölgeyi Asya ve Afrika takip ederken, Avrupa ve Okyanusya listenin alt sıralarında. Ülke düzeyinde, en iyimser ülkeler olarak Çin yüzde 91 ile listenin başında yer alırken, onu yüzde 89 ile Suudi Arabistan ve yüzde 88 ile Vietnam takip ediyor. Bu arada, ABD, Almanya ve Japonya geleceğe dair en düşük güven seviyelerini kaydetti.

Demografik analiz de çarpıcı farklılıklar ortaya koydu; küresel olarak en iyimser olanlar 18-34 yaş arası gençler ve daha yaşlı gruplar ile aralarındaki fark yüzde 15'e varıyor. Veriler ayrıca, Ortadoğu ve Afrika başta olmak üzere Küresel Güney'deki kadınların erkeklerden daha iyimser olduğunu da gösterdi. Avrupa ve Japonya'da ise durum tam tersi; kadınlar daha kötümser. Rapor, bu eşitsizliği eğitimin yaygınlaşması, dijitalleşme ve kadınların işgücü piyasasına katılımının artmasına bağlıyor.

Teknoloji alanında rapor, Küresel Güney'deki insanların yüzde 65'inin dijital platformları güçlendirici bir araç olarak gördüğünü, Küresel Kuzey'de ise bu oranın yüzde 57’de kaldığını gösteriyor. Ayrıca, küresel olarak katılımcıların yüzde 87'si yapay zekayı düzenlemeye yönelik uluslararası bir çerçeve talep ediyor. Enerji konusunda, katılımcıların yüzde 66'sı temiz enerji için daha yüksek bir fiyat ödemeye hazır olduklarını belirtirken, Güneyliler çevresel kaygılardan ziyade uygun fiyatlılığın önceliğini vurguladılar. Batı medyasının bu konuda yürüttüğü tüm gündeme ve medya kampanyalarına rağmen oran yüzde 66’da kaldı.

Enstitü, raporun sonuç bölümünde dünyanın “öncelikleri yeniden tanımlama” aşamasına girdiğine işaret etti. İyimserlik artık zengin Kuzey'in ayrıcalığı değil, kaynağı yükselen Güney olan yenilenebilir bir enerji kaynağı. Gençler teknolojiyi bir fırsat olarak görüyor, kadınlar kalkınmaya daha fazla dahil oluyor ve Riyad'dan Yeni Delhi'ye kadar yeni şehirler geleceğin laboratuvarları niteliğinde. Raporda, önümüzdeki on yılda küresel diyaloğun odağının Güney'e doğru kayacağı, Güney'in teknoloji ve servetin adil dağılımı konusundaki tartışmaları yönlendireceği, “kalkınma” kavramının güven ve hayal kurma yeteneğiyle eş anlamlı hale geleceği, tüm bunlar olurken Kuzey'in ise durgunluk, enflasyon ve popülizm korkularıyla meşgul olacağı belirtiliyor.