Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Zahleli Tom Barrack

Lübnan siyasi davranışındaki zekice ve çevik bir şekilde etraftan dolanma, “köşeleri törpüleme” kültürünün bulaşıcı etkisine, ABD'nin Lübnan ve Suriye Özel Temsilcisi ve Türkiye Büyükelçisi, emlak kralı ve Başkan Trump'ın dostu Tom Barrack da kapılmış gibi görünüyor. Zira kendisi yakın zamanda “Hizbullah'ı silahsızlandırmak gerekli değil, amaç silahlarını kullanmasını engellemektir” şeklinde bir açıklama yaptı.

Lübnan-Zahle kökenli Amerikalı siyasetçi ve iş adamının bu yeni açıklaması, devlet egemenliğinin en belirgin unsurları arasında yer alan savaş ve barış kararlarının devletin tekelinde olmasını, silahın kontrol altına alınmasını veya devletin elinde toplanmasını savunanları hayal kırıklığına uğrattı.

Amerikalılar Hizbullah'ı “silahsızlandırmak” mı istiyorlar, yoksa sadece bu silahların İsrail'e yöneltilmesini engellemek mi?

“Hizbullah'ın silahı” ile ne kastediliyor? “Tüm” silahlar mı, yoksa sadece ağır ve gelişmiş silahlar mı?

Tüfek veya tabanca sahibi olmak, geleneksel Lübnan erkek kültürünün bir parçası olarak kabul edilir; Musa es-Sadr'ın bir zamanlar alıntıladığı ve Lübnan kırsalında kullanılan bir atasözünün dediği gibi, silah erkeğin süsüdür.

Yoksa Barrack'ın açık sözlü açıklaması, asıl önemli olan Hizbullah'ın silahının İsrail'e yönelmesini engellemektir, Lübnanlılara gelince Hizbullah ile aralarında ne olursa olsun anlamına mı geliyor?

Mısır diplomasisi, zengin Lübnan siyasi metafor ve alegori sözlüğüne kendi de katkıda bulunmaya çalıştı. Bu gazetede bir süre önce aktarıldığı gibi, Hizbullah'ın güneyden çekilmesinin ardından Litani Nehri'nin kuzeyinde de silahsızlandırılma konusu ile başa çıkmanın bir yolu olarak “stratejik pasiflik” ilkesini gündeme getirdi.

Lübnan'daki Ketaib Bloğu üyesi Dr. Selim el-Sayeğ, Şarkul Avsat gazetesine şu açıklamada bulunmuş: “İsrail belirli ölçüde bir silahsızlandırmayı kabul edebilir, ancak Lübnan'ın geri kalanı, 7 Mayıs 2007'deki Kara Gömlekliler darbesinde kullanılan bireysel ve orta kalibreli silahlarla nasıl yaşayacak?”

Tüm bunların ortasında, Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, ateşkes anlaşmasının “sadece nehrin güneyini kapsadığını” belirterek, Hizbullah’ın Litani Nehri'nin kuzeyinde silahlarını teslim etmeyi reddeden tutumunu yineledi.

Tom Barrack kişisel izlenimlerini mi, yoksa derinden şekillendirilmiş bir Amerikan politikasını mı ifade ediyor?

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Hanin Gaddar, “Tom Barrack'ın Lübnan dosyasıyla ilgili söylediği ve açıkladığı her şey yalnızca kişisel görüşünü temsil ediyor ve Amerikan yönetiminin resmi pozisyonunu veya Lübnan'a yönelik Amerikan politikasını hiçbir şekilde yansıtmıyor” diye vurguladı.

Lübnan asıllı, Zahleli Özel Temsilcinin, Başkanı Trump'a benzediği dikkat çekiyor; sözlerinin etkisini dikkatlice düşünen ihtiyatlı politikacılar için alışılmadık bir şekilde anlık, izlenimci ve keskin açıklamalar ve yorumlar yapmaya meyilli birisi.

Bu durum, Barak gibi sorumluluk sahibi kişilerin krizlerin ve toplumların doğası hakkında sahip oldukları siyasi eğitim ve tarihsel anlayışın yetersizliğinden mi kaynaklanıyor?