Mahmud Muhyiddin
Dünya Bankası eski Başkan Yardımcısı. İngiltereWarwickÜniversitesi'nden Finans Ekonomisi alanında doktora ve York Üniversitesi'nden yüksek lisans derecesine sahiptir.
TT

2020 sonrası dünya

Saatler sonra şiddetli pandemi, küresel durgunluk, artan yoksulluk, açlık, işsizlik ve borç yılının sayfaları kapanacak. İçerdiği ayırt edici anlardan dolayı bu yıl, hafızalarda kalarak ondan öncesi ve sonrası için bir dönüm noktası teşkil edecek. Zira dünya nüfusunu etkileyen olaylar ve değişimler genel olarak yıllarca sürerken, bu yıl içinde hafta bitmeden radikal değişkenlikler  yaşandı.
Bu yıl yaşanan krizler, ortaya çıkarıcı, hızlandırıcı ve tesis edici akımlar şeklinde geldi. Ortaya çıkarıcı akım, toplumların, sistemlerinin ve ekonomilerinin şoklarla başa çıkma ve kontrol altına alma yeteneklerini ortaya çıkardı. Nitekim, ekonomik güce ve kurumsal kapasiteye sahip oldukları düşünülen zengin ülkeler salgınla başa çıkmakta zorlanırken, daha az zengin ve düşük gelirli ama daha organize, kararlı ve aynı zamanda şanslı bazı ülkeler de beklenmedik performanslarıyla şaşırttılar. Hızlandırıcı akım, bilgi teknolojisi ve dijitalleşme faaliyetlerini öne çıkardı. Bu alanda çalışan şirketler, eşi görülmemiş karlar ve gerçekleştirmelerinin yıllar alacağı büyüme rakamları kaydettiler. Kaçınılmaz olan sonlarını krizin hızlandırdığı diğer faaliyetler ise daha da soyutlandı. Bunlar, özellikle tüketim maddeleri ve ev eşyaları alanında dijital platformlardaki daha ucuz ve verimli alternatiflerinin ortaya çıkışıyla dijital çağda direnç ve rekabet unsurlarından yoksun olmalarına rağmen ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Büyük veri tabanlarını ve yapay zekayı kullanan e-ticaretteki artış oranlarının hızlanması, konteynerlere dayanan bir ticaretten Amerikan şirketi Amazon ve Çinli muadili Alibaba gibi daha küçük paket ve koli gönderilerine dayanan ticarete kademeli bir geçişe rağmen hayatta kalmaya gayret ediyorlardı.
Bu gelişmeler, geçen yıl geliri yarım trilyon dolara ulaşan perakende devi Walmart gibi diğer şirketleri de harekete geçirdi. Şirket, ABD ve dünya genelindeki şubeleri aracılığıyla geleneksel olarak büyüdüğü dönemlerden sonra internet üzerinden ticaret alanına güçlü bir şekilde giriş yaptı. Elbette, bu tür değerlendirmeler yaparken kriz nedeniyle zaman zaman likidite sorunları yaşayan faaliyetler ile devam etmesini engelleyen yapısal krizlerle karşı karşıya kalan faaliyetler arasında bir ayrım yapılmalı.
2020 yılının tanık olduğu krizlerin yeni koşullar tesis eden akımına gelince, sonuçları önümüzdeki aylarda (yeni yılda) ortaya çıkacaktır. Ancak, erken göstergeleri arasında, son derece değişken bir dünyada dikkatli ve ihtiyatlı olma gerekliliğini göz ardı etmeden umutla kendisini beklememizi sağlayan şeyler var. 2021'e ilk adımlarımızı atmaya hazırlanırken aşağıdaki beş gelişmeye ve gelişimleri üzerinde durulmayı hak ediyorlar.
1- Aşının yayılması ve yan etkileri: Geliştirdikleri çeşitli aşılarla ilgili Amerikalı, Çinli, Avrupalı ve Rus taraflardan gelen açıklamalar, dünyayı ele geçiren salgının kontrol edilebileceğine dair güven yarattı. Rakamlar, gelecek yıl üretilecek toplam aşı dozu miktarından 3,5 milyarının gelişmiş ülkeler tarafından vatandaşlarını aşılamak için ayrıldığını gösteriyor. Buna karşılık, Dünya Sağlık Örgütü'nün yönettiği ve düşük gelirli ülkelere aşı tedarik etmeyi amaçlayan "COVAX" girişimi, 200 milyondan fazla doz temin edemedi ve 500 milyon doz daha tedarik etmek için görüşmelere devam ediyor. COVAX girişiminin 38 milyar dolar olarak tahmin edilen toplam finansman ihtiyacının yüzde 85'ine yakın bir açıktan mustarip olduğu göz önüne alındığında, bunlar, hiçbir şekilde yeterli değil. Finansman sorununa ek olarak, "aşıların siyasallaştırılması", yani diğer ülkelere kolay bir şekilde iletilmesini sınırlayacak siyasi amaçlarla kullanılması ile ilgili endişeler de var. New York Times tarafından yapılan bir araştırma haberi, aşının tüm gelişmekte olan ülke vatandaşlarına 2024'ten önce ulaşmayacağı tahmininde bulundu. İşte aşının yan etkileri ile yaptıran kişiler üzerindeki sağlık boyutları bir yana, bunu kastediyoruz. Aşıya ulaşma konusunda ülkeler arasındaki bu eşitsizlik, üretim, büyüme ve istihdam sektörleri üzerinde olumsuz etkiler, ülkeler arasında seyahat, turizm ve iş gücü hareketlerine uygulanan farklı kısıtlamalarla birlikte dünya çapında fırsatların ve gelirlerin dağılımında daha fazla eşitsizliğe neden olacaktır.
2- Küreselleşmenin özelliklerinin yeniden şekillenmesi: Ekonomik küreselleşme, "korona" şoku ve tedarik hatlarının kesintiye uğraması nedeniyle azalmayacak, ancak gidişatı gözden geçirilecek. Ticaret, sermaye, emek hareketi, bilgi ve teknoloji alışverişinin temsil ettiği temel bileşenleri ile küreselleşme devam edecek, ama coğrafi bölgelerin ekonomik rolü artacak. Danışmanlık firması "McKinsey"nin geçtiğimiz Mayıs ayında bir dizi uluslararası şirketin üst düzey yöneticileri arasında yaptığı istatistiksel bir ankete göre, yöneticilerin % 93'ü üretim girdilerini ve ara mallarını dağıtım ve genel merkezlerine yaklaştırarak güvence altına alma niyetinde olduklarını açıkladılar. Ticaret savaşlarının etkisinin yanı sıra çevreyle ilgili sorunlar ve çalışma standartlarıyla ilgili endişelerinden de bahsettiler. Daha önce de küreselleşmenin yaşadığı her tökezlemede dünya, bölgesel düzenlemeler yapma eğilimlerine tanık olmuştu. Bu bölgesel eğilimlere örnek olarak, Brexit sonrası Avrupa Birliği’ni, dünyanın doğusunda, ASEAN ülkeleri ile Çin, Kore, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda arasındaki en büyük bölgesel anlaşmayı, kıta ülkeleri arasındaki ticareti kolaylaştırmaya yönelik Afrika çabalarını gösterebiliriz. Bölgesel ticaretin hareketlenmesiyle sermayede hareketlenebilir. Her zaman ticaret ve sermayeye uygulananlardan görece daha büyük kısıtlamalara tabi tutulan göç koşullarının iyileşmesi halinde, bu ikisindeki hareketlenmeye emek ve iş gücündeki hareketlenme de eşlik edebilir. Her halükarda, Doğu Asya’nın göreli ağırlığı artacak ve bunu engelleme girişimlerine rağmen ekonomik ağırlık merkezi gittikçe buraya kayacak.
3-  Küresel ekonomide dengesiz bir toparlanma: Küresel ekonomi, salgın ve kendisine eşlik eden üretim faaliyetlerindeki karmaşa nedeniyle yaklaşık yüzde 4,4 küçüldükten sonra, salgının kontrol altına alınması ve ekonomilere destekleyici finansman paketlerinin pompalanması sonucunda, küresel ekonomi yeniden ortalama yüzde 5 aralığında büyüyecek. Ancak bu büyüme Çin ve Hindistan'da yüzde 8'e yakın oranlarla daha büyük, ABD ve Avrupa'da bunun yarısı, Afrika ve Arap ülkelerinde yüzde 3 aralığında olacak. Ekonomik sektörlerin performansı da değişiklik gösterecek. Bazıları sağlık boyutlarına duyarlılıkları ve enfeksiyon korkusu nedeniyle faaliyetlerine dönmekte gecikecekler.
4- Sürdürülebilir akıllı yatırımlar: Çevreye ve iklime zararlı emisyonlar %7 oranında azaldı, ancak bu oran, sadece ekonomik faaliyet, ulaşım ve seyahat alanında yaşanan kısmi kesintinin bir yan etkisi. ABD’nin yeni yönetimle Paris İklim Anlaşması'na geri dönmesi ve bu anlaşmaya uygun altyapı projelerine iki trilyon dolarlık devasa bir finansman aktarması, AB’nin 750 milyar avroluk ekonomik iyileşme fonunu sürdürülebilirlik koşullarına ve dijital altyapının güçlendirilmesine bağlaması, Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerin dijital dönüşüme ve iklim değişikliğiyle mücadeleye dayalı benzer programları benimsemesi bekleniyor. Tüm bunlarla birlikte, sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm kamu ve özel sektör yatırımları için bir sıçrama tahtasına dönüşecek. Bu, yükümlülüklerin ne ölçüde yerine getirildiğini doğrulamak için şeffaflık konusunda entegre bir standartlar sistemi de gerektiriyor.
5- Koşullu yükselen finansal borsalar: Mevcut durgunluk halinden kurtulma ve toparlanmanın ne kadar süreceği belirlenene kadar, ki bu gerçekleştiğinde küresel borsaları olumlu etkileyecektir, başlıca para birimleri faiz oranlarının bir süre daha düşük seviyelerde seyretmesi bekleniyor. O zamana kadar küresel borsalar, kamu bütçesinden şirketlere ve bireylere verilen finansman paketlerinden de yararlanmaya devam edecek. Öte yandan yatırımcıların teknoloji, aşı ve krizden fayda sağlayan diğer alanlardaki şirketlerin hisselerine ilgisi artacak. Ancak jeopolitik gerilimler, siber güvenliğe yönelik saldırılar ve bunun bilgi ağları üzerindeki etkisi, özellikle gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalarda dalgalanan emtia fiyatları ve borç koşullarının etkileri gibi finansal piyasaları etkileyen risklere karşı da dikkatli olunmalı.
Her halükarda, yeni bir yılın gelişiyle, daha iyimser ve son derece değişken bir dünyada sürekli hazırlıklı olmalıyız. Tahminlere, seyirlerine ve aralarından gerçekleşenlere gelince, Nobel ödüllü Danimarkalı fizikçi Niels Bohr’un dediği gibi, “Bir şeyleri tahmin etmek çok zordur, özellikle gelecek söz konusu olduğunda.”