Sivil yaşamın özellikleri, hatları ve birçok yönü, kültür ve siyaset aracılığıyla, bir farkındalık örtüsü altında şekillenir. Yine de kapsamlı değişim bir gece içinde gerçekleşmez.
İnsanın yaşamla öyküsü merak uyandırıcıdır. Mesela farkındalığın fikirlerin üzerindeki etkisinden bahsettiğimiz zaman mutlaka değişim faktörünü de anmalıyız. Çünkü ilişkilerinin doğrudan olduğunu ve herhangi bir dengesizliğin otomatik olarak kişinin davranışına dolayısıyla toplumun yapısına yansıdığını fark ederiz.
Burada sorulması gereken soru şudur: Siyaset ve politikada değişimin etkileri nedir ve aralarında bir farklılık var mıdır? Faslı düşünür Abdulilah Belkaziz’in düşüncesine göre yanıt, çıkar ile inanç arasındaki ayrımda gizlidir. Belkaziz, halkların politik ve ekonomik seçeneklerini her zaman diliminde değiştirme gücüne sahip olduklarını ancak otorite ve siyasete yönelik bakış açılarını değiştiren kültür ve standartlarını aynı hızda değiştirme kapasitesine sahip olmadıklarını düşünmektedir. Bu yüzden: “İki norm arasındaki fark büyüktür. Birinci norm, çıkardır. İkincisi ise inanç ve kanıdır. Kültür nesilden nesile değişmez ama çıkarlar değişir” demektedir.
İki ABD’li araştırmacı Fukuyama ve Huntington bu bağlamda, ortak bir kültüre dayanan kültürel ve politik kimliğin öngörülebilir bir gelecekte kaybolmayacağını düşünürler. İnsanları esas olarak anavatan, gelenekler ve adetler, yerel toplum temelinde tanımlamak devam edecektir. Küreselleşme güçlerinin, “yerel toplulukların ortak siyasi yaşamlarını nasıl şekillendireceklerini belirleme yeteneklerini ortadan kaldırma” girişiminde bulunmaları durumunda demokratik ilkelere aykırı bir davranış sergilemiş olacaklarına inanmaktadırlar. Bu sorunsalı, devrimler ya da halk hareketleri yaşandığında ve kendisini takip eden kaos ve çatışmalarda gözlemlemek, incelemek ve değerlendirmek mümkündür.
Her daim var olan soru, siyasi eylemin ve tabiri caizse kültürel içeriğin bir sonucu olarak meydana gelmesi gereken istikrarın etrafında dönmektedir.
Belkaziz, “Siyaset ve ekonomi alanlarındaki değişimlerin devrimden sonra 10 ya da 20 yıl içerisinde gerçekleşebileceğini, oysa kültürel ve sosyal alandaki değişimlerin belki de bir veya iki nesil gibi çok daha uzun bir süre alacağını” düşünüyor ki, birçokları da onunla aynı düşüncede. Belkaziz bu noktada ayrıca; “siyaset-ekonomi ile sosyal-kültürel arasındaki farklı kalkınma yasası da dâhil, sosyal kalkınmadaki nesnel yasaların” göz ardı edilmemesi gerektiğine de işaret ediyor.
Farklılığın sırrı, görünüşe göre burada başlıca bir kriterde yatıyor o da zamandır. Yazara göre siyaset ve ekonominin gelişme zamanı kültür ve sosyal değişimin zamanından farklıdır. Birincisi, olgusal bir zamandır yani olguların yaşandığı zaman ile mahkûmdur. İkincisi, yani kültür zamanı uzun vadeli bir gelişme mantığı ile bağlantılıdır. İki zaman arasında gelişme açısından da fark vardır. Siyasi ve ekonomik ilişkilerin tabi olduğu maddi zaman kültürel zamandan daha hızlıdır.” Bu önemli bir noktadır ve bizleri – özellikle mümkün olanın sanatı olarak- siyasetin sorunlarına ve değişim ile ilişkisine götürmektedir.
Politik esneklik, pragmatizm ve gerçekçilik, zaman ve tarih faktörlerinin dayattığı ve koşulların gerektirdiği birikimler veya kararlar için kaçınılmaz zorunluluklar ve çözümlerdir. Bu yüzden, politik oyunun kuralları sabit değildir ve verilerin elverdiği ölçüde değişirler. Bu da doğal olarak konumunun yeniden belirlenmesi ile sonuçlanır.
Örneğin bir devletin belirli bir meseleye karşı tutumu değiştiğinde bu bir kusur ya da ihlal sayılmaz. Aksine meşru haklarındandır ve siyasi teamüldeki yeteneğini yansıtır. Diğer bir deyişle, değişen koşullara ve verilere rağmen bir ülkenin her zaman bir konudaki tutumuna sıkı sıkıya bağlı kalmasının siyaset ile hiçbir ilişkisi yoktur. Aksine gerçekte bu, siyasi düşüncedeki katılaşmaya işaret eder. Değişen siyasi tutumlar siyasette kabul edilebilir bir husustur hatta siyasetin faktörlerinden biridir. Siyasi tutumlar değişir çünkü onlar kutsal metinler değildir. Bilakis değişime ve esnekliğe tabidir. Amaç ve nihai kriter menfaatin gerçekleşmesidir.
Bu yöntem, uluslararası sahnede yeni özelliklerin oluşumu ve aynı zamanda belki de yeni ittifaklar ve stratejik ortaklıkların kuruluşu anlamına gelmektedir. Değişen siyasi tutum çoğu zaman zayıflık değil cesarettir. Araştırma ve incelemeden sonra temel bir kararın gözden geçirilmesi ve değişmesi demektir. Radikal çözümler için başkalarının yapamayacağı şeyleri yapabilecek bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır. Olay siyasetin koridorları ile kültür ve gelenekler dünyası arasındadır. Her ne kadar Arap dünyasında sivil bir toplumun inşasını ideolojinin engellediğini düşünenler olsa da. Çünkü mezhepçilik, aşiretçilik, ırkçılık ve çetecilik Arap bedeninde yayılan hastalık ve dertlerdir. Bunun sonucunda devlete değil, söz konusu araçlara sadakat duyulur hale gelmiştir.
Toplumlar siyaset ile kültür arasında yaşar ve değişimin etkisi hızlı ya da yavaştır. Ancak devletin gelişmesi mutlaka ekonomik, kültürel ve bilimsel bağlantıları ile gerçekleşmelidir. Diğer bir deyişle farkın gerçekleşmesi için sosyal sistemde kültürel, düşünsel ve gelişimsel farkındalık yaratılmalıdır. Başka bir deyişle, öncelikle insana odaklanmıyorsa kalkınmanın bir değeri yoktur. Çünkü beğensek de beğenmesek de insan medeniyetin başlangıç noktasıdır.
TT
Kültür inanç, siyaset çıkardır: Farklılığın etkisi ve anlamı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة