“Adeta bir savaş sahnesini andırıyordu...” Görgü tanıkları geçtiğimiz pazartesi ve salı günleri şiddete tanıklık eden Saravan’daki sahneyi böyle betimledi. Olaylar sonucu sayıları tam olarak bilinmese de hayatını kaybedenler oldu. Yerel yetkililer kısa bir süre için şehrin kontrolünü kaybetti.
Tahran iki kişinin öldüğünü ve beş kişinin de yaralandığını iddia etse de yerel haberlerde ölü sayısının 37 olduğu ve onlarca da yaralının olduğu bildirildi. Rejim ve muhalifleri ile ilgili güvenilirlik boşluğu ve klasik basının yayın yapamamasından dolayı tam olarak bir sayıya ulaşmak ve aynı zamanda çatışmanın nasıl başladığını bilmek zor.
İran ilk merminin İran ve Pakistan’ın Belucistan topraklarını ayıran sınırı korumakla görevli Pakistan güçlerinden geldiği söylerken, Pakistan bu işte hiçbir şekilde parmaklarının olmadığını söylüyor ve aşırı güç kullanarak trajediye neden olan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) suçluyor.
Saravan İran anakarasının en doğu kısmında ülkenin geri kalanından yaklaşık yarım saat dilimi uzaklıkta olan bir bölge. İran Rıza Şah döneminde GMT’ye bağlı saat dilimine 30 dakika eklemişti.
Belucistan halk şarkısında ifade edildiği gibi “Güneş İran’a ulaştığında ilk önce Saravan’ı öper.” Saravan ve onunla birlikte Belucistan’ın geri kalanı Humeynistlerin yönetimi altında 42 yıl boyunca süren acıların hikayesini anlatıyor.
Mollalar iktidarı ele geçirmeden öncede İran’ın 31 eyaletinin en büyüğü Sistan-Belucistan her zaman külkedisi muamelesi gördüğü su götürmez bir gerçek. 1969’da Kayhan gazetesine bir yazı dizisi hazırlamak için bu vilayeti ilk kez ziyaret ettiğimde bir an için beni Orta Çağ’a götüren bir zaman makinesine girdiğimi hissettim.
10 yıldan kısa bir süre sonra, Umman Körfezi’ndeki hava ve deniz üslerinin inşası da dahil olmak üzere onlarca kalkınma projesi sayesinde vilayetin canlanmasıyla işler değişti. Haş, İranşehr ve Nikşehr gibi şehirler ve bunun da ötesinde vilayet başkenti Zahidan, İran’ın gittikçe artan petrol gelirlerinin körüklediği ekonomik kalkınma dönemine girdi. Ancak o zaman bile Belucistan, yeni kıyafetler alsa da külkedisi sıfatından kurtulamamıştı.
O dönemde İranlı ekonomi planlamacılarının gözleri ekonomik büyüme oranından başka bir şeyi görmüyordu. ABD’li ekonomist W. W. Rostow'un öne sürdüğü “kalkış” (take-off) efsanesinin ardından ekonomi planlamacıları, İran gibi gelişmekte olan ülkelerin yatırım yapılan sermayeden en yüksek ve en hızlı kârı elde edebilecekleri bölgelerine odaklanmaları gerektiğini savundular. İran’ın durumunda bu Huzistan ve Azerbaycan gibi bölgelere ve hepsinden önce de Tahran’ın kendisine hızlı bir şekilde dönmek demekti.
Belucistan’ın uzaklığı Külkedisi gibi gözükmesinin başka bir nedeniydi. Vilayette ulusal demiryolu ağı için bir bağlantı yoktu ve yalnızca küçük uçakların kullanabildiği bir tane havaalanı bulunuyordu.
Karadan ulaşım da kolay değildi. Yılan gibi bir bataklık şeridi olan ve “Rig Sebaki” olarak bilinen kısa fakat çapraz koridoru geçmek günler sürebiliyordu.
1970’lerin ortalarına kadar neredeyse tamamen konaklama tesislerinin olmayışı Belucistan'ın, doğasının çarpıcı güzelliğine ve çeşitliliğine rağmen yerel turizm pazarına dört başı mamur bir şekilde giremediği anlamına geliyordu. Az sayıda İranlı, göz alıcı Jaz Murian Gölü’nü, timsahların büyüdüğü Jackieguvar Nehri’ni veya İran platosunda hala aktif olan tek yanardağ olan Taftan Yanardağı’nı duymuştur. Aynı şekilde kumlu plajları ve yıl boyunca bahara benzeyen iklimi ile Umman Körfezi’nin muhteşem kıyı şeridi bilinmiyor.
Belucistan’ın ihmal edilmesinin diğer bir sebebi de İran'ın en güvenli sınırını temsil etmesi. 1973 yılına kadar yaklaşık bin kilometre uzunluğa sahip olan sınırın tümü 300’den az kolluk kuvveti tarafından korunurken ulusal ordunun tek garnizonu Kâş’a çekildi.
Belucistan'ın tarımsal kalkınma potansiyeli kullanılmadı. Aynı şekilde uranyum madenleri de dahil olmak üzere zengin maden kaynaklarından yararlanılmadı.
Tahran’daki karar merkezlerinde bir tartışmanın ardından hükümet, bir ülkenin özel bir şirket gibi yönetilmemesi gerektiğini kabul ederek hızlı bir dönüş yaptı. Belucistan’a yatırım yapmak daha küçük bir kâr ve daha yavaş bir süreç anlamına gelse bile mantıklıydı. 1977 yılı sıralarında Tahran, Sistan-Belucistan’ı büyük bir kalkınma merkezine dönüştürmek üzere “doğuya gitme” planını tamamladığında, ülke mollaların iktidarı ele geçirmesine yol açan bir kaos bölgesi olma yolunda ilerliyordu.
Külkedisi bir kez daha unutulmaya mahkum edilmişti. Mollaların, çoğunluğunu radikal bir imamiye ideolojisine dayalı bir sisteme her zaman şüpheyle yaklaşan sünni Müslümanların oluşturduğu Beluçlar’ı gözardı etmelerinin bir başka nedeni daha vardı. Geçtiğimiz 40 yıl boyunca Beluçların içlerinde haksızlıkların birikmesi isyankar bir havanın oluşmasına sebep oldu.
Yoksulluğun yayılması, zaten önemsenmeyen bir altyapının daha da ihmal edilmesi, Şii mezhebinin Humeyni örneğine zorla geçilmesi ve güvensizlik ve kültürel aşağılanma hissi kitlesel göçlere yol açtı. Çoğu Pakistan’a gitti. Bunun ardından uyuşturucu kaçakçıları, karaborsa ve insan kaçakçılarıyla bağlantılı silahlı isyancı çeteler ortaya çıktı.
2017 yılında Tahran, Pakistan’da konuşlanmış 80’den fazla silahlı grubun İran karşıtı faaliyet gösterdiğini öne sürdü. 2016 yılında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Aile İşleri’nden Sorumlu Yardımcısı, Belucistan’a yaptığı kapsamlı bir ziyaret turu sırasında birçok köy ve küçük kasabada çoğu ailenin ebeveynlerini kaybettiğini, İran Devrim Muhafızları ile çıkan silahlı çatışmalarda öldürüldüklerini veya uyuşturucu kaçakçısı oldukları gerekçesiyle idam edildiklerini öğrendiğini açıklayarak İran’ı şok etmişti.
İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırmaya göre İslam Cumhuriyeti’ni Çin’den sonra dünyada en fazla kişinin idam edildiği ülke konumuna getiren idam cezalarının yaklaşık yüzde 30’u İran’ın yüzde 1,8’ini oluşturan Beluçlar üzerinde uygulandı. Aynı araştırmaya göre, aralarında din kültürü öğretmenleri ve öğrencilerin de bulunduğu 3 binden fazla Beluç İran hapishanelerinde tutuluyor.
Geçtiğimiz onlarca yılda, General Şuştari başta olmak üzere aralarında yüksek rütbeli askerlerin de bulunduğu onlarca İranlı sınır muhafızı ve diğer güvenlik görevlileri, bu çetelerle aralarında çıkan silahlı çatışmalar sırasında öldürüldü.
Tahran’ın General Kasım Süleymani'ye atfettiği tek güç yüzlerce adamını, Şii bir devlette Sünni bir bölge olan Belucistan bölgesinde 30 yıl önce Beluç isyancılarıyla girilen ve dört hafta süren çatışmalarda kaybetti.
2018 yılında DMO, sınırın Afganistan’a uzanan kısmını koruma görevini düzenli orduya devretti. Ayrıca DMO sınırın Pakistan’a uzanan kısmını da koruma altına almak için fazladan 4 bin adam ve yıllık 100 milyon dolarlık ek bir bütçe talep etti. Tahran; Hizbullah, Hamas ve Beşşar Esed’e yapılan ödemelerde kesintilere yol açan bir nakit akışı sorunuyla karşı karşıya olduğu için iki talebin de yerine getirilmediğinden emin olabiliriz.
Kibir, cehalet ve baskı Tahran'ın sosyal, siyasi ve ekonomik bir soruna yaklaşımının temel özellikleridir. Mollaların sözlüğünde yeri olmayan anlayış, merhamet ve pragmatizm gibi kavramlar ve ortaya koydukları saçmalıkları Belucistan'ı bir barut fıçısına dönüştürmüştür.