Libya içindeki ve dışından sesler ve hareketlenmeler, cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimleri için belirlenen bu yılın 24 Aralık gününe odaklanıyor. Bu tarih umut ve hayal kokuyor, ancak bugün duyulmayan veya görülmeyen mayınlar barındırıyor olabilecek denizinin derinliklerine dalanlar için durum bundan tamamen farklı. Libya için Aralık ayının bir önemi daha var, o da faşist İtalyan sömürgeciliğine karşı kanlı bir mücadelenin rahminden doğan birleşik ve federal bir Libya Krallığı’nın kuruluşunun ve bağımsızlığın ilan edildiği ay olması. Bu devlet, yoksulluk ve göç dönemlerinin sıkıntılarının sıkıştırdığı, gerçek ve canlı deneyimlerin bilgeliğinin yarattığı kişiler tarafından sağlam taşlarla inşa edilmişti. Geçmişte kalan bu Aralık ile beklenen Aralık arasında ortak bir nokta yok. Seçimler ve aynı şekilde zaman, kişiler ve küresel durum farklı. İlk Aralık zamanında Libya, Trablus ve Sirenayka’daki İngiltere ile Fizan’daki Fransa olmak üzere iki ülkenin işgali altındaydı. İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerinden bu iki ülke sahada silahlı olarak varlık gösterirken, yerli, kabile veya ideolojik olsun hiçbir Libyalı silahlı güç yoktu.
Libyalılar, Birleşmiş Milletler’in zeminini hazırlamaya katkıda bulunduğu ve sahadaki iki egemen gücün, İngiltere ve Fransa'nın kabul ettiği bir anayasa ile devletlerini kurmaya karar verdiklerinde, kayda değer bir çatışma olmadan bu devletin kurulmasının önünde hiçbir engel yoktu. İdris es Senusi herkesin güvendiği bir isimdi. Trablus bölgesindeki Şeyh Ebu İs’ad el Alem ile Fizan bölgesindeki Ahmed Seyfunnasr din ve tarihin etkinliğine dayalı bir takdirle sözleri dinlenen referansları temsil ediyorlardı. Peki, 20. yüzyılın ikinci yarısının başında Libya bağımsızlığa Tunus, Senegal, Fas ve hatta Gana'dan daha mı hazırlıklıydı?
Kesinlikle hayır. Libya'nın bağımsızlığı İkinci Dünya Savaşı'nın, kapitalist ve komünist kamplar arasında esen Soğuk Savaş'ın ilk rüzgarlarının rahminden doğdu. Mağlup Mihver ittifakının mirasından kendi payına düşeni talep eden Sovyetler Birliği, Sirenayka üzerindeki İngiltere, Fizan üzerindeki Fransa vesayetine karşılık Trablus bölgesini istedi. Ama Libya her şeyden önce Batı için jeopolitik bir gerçeklikti bu nedenle Batı dünyasındaki siyasi dehalar, komünizmin Libya’ya yerleşerek Arap ülkelerinin kalbinde bir merkeze sahip olmasını ve Afrika'ya sızmak için bir mecra bulmasını kabul edemezlerdi. Buna ek olarak Libya’nın güney Akdeniz ülkelerinin karşısında uzun kıyıları da vardı.
Bugün tarih tekerrür ediyor demiyoruz ama uluslararası siyaset, Libya haritasını yeni kağıtlar üzerine 21. yüzyılın mürekkebiyle dolu kalemlerle yeniden çiziyor diyebiliriz. Bu noktada şu soru öne çıkıyor; Libyalıların ülkelerinin yeni haritasını çizmek için kullanacakları kağıtlar, kalemleri ve mürekkebinin rengi nedir? Aralık ayında yapılması kararlaştırılan ve neredeyse büyülü bir isme sahip olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinden, içerisinde gizli oyun hatta tehlikenin boyutunun farkına varılmadan bahsediliyor. Seçimler devletin kimliğini yani monarşi yoksa cumhuriyet mi, parlamenter yoksa karışık bir rejim mi, basit yoksa karmaşık bir devlet mi olacağını belirleyen bir anayasa olmadan mı yapılacak? Yasalarla mı yoksa yasalar olmadan mı düzenlenecek? Siyasi partiler olacak mı yoksa olmayacak mı? Listelere mi yoksa kişilere mi oy verilecek? Partiler veya adı ne olursa olsun herhangi bir siyasi oluşumla ilgili yasalar, programlar, üyelik ve finansman açısından çok sıkı ve sağlam olmalıdır. Bir partinin meşru olabilmesi ve seçimlerde aday olabilmesi için bir ucundan diğerine Libya'nın tüm bölgelerinden belirli bir yüzdeye ulaşan üyeler içermesi ve siyasi örgütlenmenin bölge, ırk ve din temeline dayanmaması şartı getirilmelidir. Finansman kaynakları son derece önemli bir konu ve bununla ilgili keskin ve katı bir yasa çıkarılmalıdır. Gerçeklik zeminine dayanmayan talepkâr fikirler, politikaya büyük zarar verir.
Libya bugün, maddi ve finansal çıkarlara dayalı bireysel, bölgesel ve kabileci bencilliğin dumanında boğuluyor. Bütün bunlar ulusal bileşenin tamamını etkileyecek patlamalara yol açabilecek mayınlardır. Parlamento seçimleri, güvenlik koşullarına, yozlaşmışlığa ve dış etkilere rağmen zehirli tohumlar taşımıyor, çünkü büyük parlamentonun üyelerinin hepsinin çeşitli şehirlerin sokaklarında köylerinde ve vahalarında bir konumu ve destekçileri var. Dolayısıyla en büyük ve tehlikeli mayın tüm Libya’nın devlet başkanı olacak isimdir. Bağımsızlığın ilan edildiği birinci Aralık’ta, İtalyan sömürgeciliğine karşı siyasi savaşa önderlik eden, İngiltere’nin ve ondan önce Libyalıların çoğunun desteklediği sufi fakih İdris es Senusi, mayının patlamasını önleyen ve denge unsuru olan figürdü.
1 Eylül 1969’da Libya'nın her yerinden genç subaylarla birlikte darbe yapan genç ve coşkulu milliyetçi subay Muammer Kaddafi, tüm Libya’yı siyasi olarak kuşatan ulusal bir kemer oldu. Bugün, bölgesel ve kabileler arası kutuplaşma, küresel ittifaklar ve Libya konusundaki uluslararası mücadele, coğrafya ve zenginliğin birbirine karıştığı bu gerçeklikte, hangi kolektif ulusal akıl, ülke için çoğunluğun seçeceği ve kabul edeceği tek bir başkan doğuracak? Kötümserlik bir yana, Pakistan’da bir dizi darbeden sonra düzenlenen ilk seçimlerden sonra yaşananlar akla geliyor. Bu seçimlerde Bengal bölgesini temsil eden Mucibur Rahman liderliğindeki Avami Birliği Partisi kazanmış, 313 sandalyeden oluşan parlamentoda 162 sandalye elde ederek hükümeti kurma hakkı kazanmıştı. Pakistan’ın batı bölgelerinin büyük bir bölümünün ve cumhurbaşkanı Yahya Han’ın desteklediği Zülfikar Ali Butto liderliğindeki Halk Partisi ise kaybetmişti. Zülfikar seçim sonuçlarını kabul edip görevi Mucibur Rahman’a bırakmayı reddetti ve bunun üzerine Hindistan’ın Bengal bölgesini desteklediği ve bölgenin Pakistan’dan ayrılarak Bangladeş adıyla bağımsızlığını ilan etmesiyle sonuçlanan iç savaş patlak verdi.
Libya meselesi, aylara, yıllara veya kozmik bir savaşın yaralarını taşıyan bir dünyada her birinin ayrı bir zamanı ve figürleri olan anılara indirgenemez. Akılda gerçekçilik ateşini yakmak, tek alternatif. Yakın ve uzak ellerin kendisinde delikler açmakta yarıştığı, içine bencillik, menfaat ve kısa görüşlülük ruhunu üflediği, yakıcı rüzgarlar estirdiği, kutsal cehalete boğulan anavatan gemisinin güvenli limana ulaşmasına yardımcı olacak gerçeklik fenerlerini yakmaktan başka seçenek yok. Son olarak, yasal kontroller tesis edilip, gerekli psikososyal ortam hazırlanmadığı, dışarıdan ve içeriden ellerin yaktığı sessiz yangınları göz ardı etmeyen siyasi hesaplar düzenlenmediği sürece seçimler, akılları başa getirecek ve anavatan gemisinde açılan delikleri kapatacak büyülü formül olamaz.
TT
Yaklaşan Libya seçimleri
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة