İspanyol "Güvenlik ve Kültür Enstitüsü" geçtiğimiz günlerde üç "güvenlik uzmanı"nın (aslında güvenlik ve stratejik çalışmalar alanında ya yeni mezun ya da tezlerini tartışmaya hazırlanan doktora öğrencileri olan Chiarmo Colum Biala, Chiarmo Polido Polido, Mario Quamo Roman’ın) imzasını taşıyan bir çalışma yayınladı. Bu çalışma ilginç bir ad taşıyordu; Fas, Cebelitarık Boğazı ve İspanya'ya Yönelik Potansiyel Tehdit.
Sadece İspanyolcası var olan çalışma, yüksek bir akademik ve bilimsel değere sahip değil, ama buna rağmen “Espanyol”, “Servimedia”, “Vozpópuli”, “Europa Sur” ve “La Tribune del Bays Pasco” gibi İspanyol sitelerinin ilgisini çekti. Bundan, İspanyol derin devletiyle bağlantılı bazı taraflarca uzaktan yönetildiği kokusu alınıyor.
Bu tür komplo önermelerinin arkasından sürüklenmek kolaydır, ancak bu çalışmanın zamanlaması, hazırlayanların doğası ve medyada pazarlanma yöntemi, arkasında kimin olduğu konusunda birden fazla soruyu gündeme getiriyor. Çalışmanın amacı nedir? İspanyol kamuoyuna ve aynı şekilde Fas tarafına şifreli mesajlar mı taşıyor? (Nitekim mesela Hespress ve başka Fas siteleri bu mesajı alıp, bu konu hakkında yazdılar.)
Bu soruların cevabını beklerken, bu çalışmanın derlediği tezleri inceleyelim. Ancak bundan önce, bu çalışmanın içeriğinin İspanyol kamuoyunun, elit sınıfın, kanaat önderlerinin, kadın ve erkek medya çalışanlarının küçümsenmeyecek bir kısmı arasındaki köklü bir inancı yansıttığına dikkat çekmeliyiz.
Evet, İspanya’da Moriskolardan yani Endülüs'ü fetheden ve orada 8 asır kalan Müslümanlardan duyulan tarihi bir korku var. İspanyol muhayyilesinde bu gelenler Emevi, Berberi ya da Arap değil, özünde Faslıydı. Sekizinci yüzyılda Endülüs'ü fethedenler ile 20 ve 21. yüzyılların Faslıları arasında kesintisiz bir etnik, kültürel ve politik süreklilik bulunuyor. Buna ek olarak, İspanyol kamuoyu ve elitleri arasında, Fas'ın bölgede yayılmacı hırsları olduğuna, göç ile terörizmle mücadeleyi İspanyol tarafından tavizler koparmak için bir pazarlık ve baskı aracı olarak kullandığına dair kesin bir kanaat var.
Birkaç hafta önce, Twitter aracılığıyla Fas ve Cezayir konusunda uzman olan İspanyol gazeteci Ignacio Cembrero’dan, İspanya üzerindeki bu sözde Fas baskısıyla ilgili örnekler vermesini istediğimde, ikna edici hiçbir örnek sunamadı. Ancak bu kanaat derinlere kök salmış ve iki ülke arasındaki tarihi ve politik ilişkilere dair popüler (hatta resmi) İspanyol algısının temellerinden birini oluşturuyor.
Burada tartışacağımız çalışmaya dönecek olursak, öne sürdüğü tez şu: "Son olarak Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğinin ABD tarafından tanınması, İspanya’nın ulusal güvenliğine bir meydan okuma yaratacaktır”. Bu teze göre, İspanyol tarafı için bu gelişme, Fas ile Cezayir arasındaki çekişmenin ve aralarındaki silahlanma yarışının "daha yüksek seviyelere" ulaşacağı gerçeğiyle temsil edilen "çifte" sorun demek. Diğer sorun, "Cebelitarık Boğazı'nda güvenlik" açısından ortaya çıkacak çok ağır sonuçlardır. Bu birincisiydi, ikinci tez, Fas'ın savaş sistemlerini ve ordusunun hazırlık düzeyini geliştirmesinin, Batı Sahra’nın egemenliği üzerindeki kontrolünü artırmasının, çalışmayı hazırlayanların "İspanya'nın toprak bütünlüğü" dediği şey üzerinde etkili olacağıdır. Bu son cümlenin anlamı, Batı Sahra üzerinde tam egemenlik kurduğunda, Fas'ın Septe (Ceuta) ve Melilla şehirlerini terk etmesi için İspanya'ya baskı yapacağıdır. Bu konuyu aşağıda analiz edeceğiz, ancak burada bizim için önemli olan, çalışmanın yazarlarının bu tezlerini, Fas'ın uçsuz bucaksız "Büyük" Mağrip (yani Murabitun, Muvahhidin ve Saadiler dönemindeki Mağrip İmparatorluğunun) ihtişamını geri kazanma hırsları olduğu argümanı ile izah etmeleridir. Septe ve Melilla şehirleri ile ilgili taleplerinin bu hayali canlandırma planının bir parçası olduğunu savunmalarıdır.
Büyük Mağrip fikri, onlarca yıl önce Sahel bölgesi ve Afrika'daki ülkeleri Fas’ın Batı Sahra'daki “emellerinden" sakınmaya sevk etmek için öne sürülmüş yanlış bir tezdir. Ancak İspanyollar, özellikle de komplo teorilerine inananlar, Fas’ın göç, Septe ve Melilla meselelerindeki pozisyonunu açıklamak ve kendisini bu uzun vadeli planın bir parçası olarak göstermek için bunu kullanıyorlar.
Çalışmanın bir ilginç yanı da, Fas'ın açıkladığı askeri harcamalarını bir "muhasebe oyunu" olarak niteleyerek gerçekliğini sorgulaması, konuyla ilgili hiçbir kanıt sunmadan açıklanandan çok daha büyük harcamaların söz konusu olduğunu öne sürmesi. Yine ilginçtir ki, Septe ve Melilla sorununun Fas perspektifinden bir dekolonizasyon (sömürgeciliğin sonlandırılması) sorunu olduğuna da atıfta bulunmuyor. İspanya'nın toprak bütünlüğüne değinirken, Fas'ın toprak bütünlüğüne olan bağlılığını analiz etmiyor. Çalışma, Batı Sahra sorununun sona erdirilmesini, Fas'ın Septe ve Melilla ile ilgili talepler serisinin başlangıcına dair bir deklarasyon olarak görüyor. Fas'ın, bu iki şehri pazarlık aracı olarak kullandığını, İspanya'nın Fas'ın Batı Sahra'daki egemenlik hedefleriyle çelişmeyen bir çizgiye bağlı kalma taahhüdüne karşılık bu konuda talepte bulunmayarak sessiz kaldığını düşünüyor. Bu, İspanyol tarafının (veya bir kısmının) başka türden bir pazarlık içinde olduğunu dolaylı olarak doğrulayan bir tez. Başka bir deyişle, Batı Sahra sorununun çözülmemesi İspanya'nın Septe ve Melilla'daki çıkarlarına hizmet ediyor, zira Fas güneyde zorluklarla karşı karşıya olduğu sürece kuzeyde bir başka cephe açmayacaktır.
Öte yandan, Fas'ın deniz sınırlarının belirlenmesinin, İspanya ve Fas arasında görüşleri yakınlaştırmayı zorunlu kılacağı doğru. Özellikle de Kanarya Adaları ile Batı Sahra arasındaki deniz sınırı ve Kanarya Adaları'nın güneyindeki kıta sahanlığının kullanımı konularında. Ancak çalışmayı hazırlayanlar, birçok önde gelen İspanyol isim gibi, bunu, ortak deniz zenginliklerinden sürdürülebilir şekilde yararlanmayı amaçlayan iki ülke arasındaki potansiyel bir ekonomik entegrasyon ve iş birliği kaynağı olarak görmüyorlar. Aksine, Fas tarafının İspanya'ya doğrudan bir tehdit oluşturan yayılmacı emellerin bir kanıtı olarak görüyorlar.
Bu çalışmadan çıkardığımız sonuç, iç içe geçmiş çıkarlara, iki ülke arasında ileri düzeydeki ekonomik, politik, sosyal ve kültürel ilişkilere rağmen, İspanyol kamuoyunun önemli bir kısmının Fas'ın stratejik bir tehdit oluşturabilecek bir endişe kaynağı olduğuna dair hatalı tezlerini yansıttığıdır. Çalışma ayrıca İspanyol seçkinlerinin, İspanyol toplumundaki köklü anti-kolonyal demokratik pratiğe rağmen, Fas'ın sömürgecilikten kurtuluşunu tamamlama hedeflerini anlama arzusunda olmadıklarını da teyit ediyor. Son olarak çalışma, Fas'ın ekonomik, teknolojik ve askeri gelişimine, İspanya ve Fransa gibi ortaklarına yönelik özel bir medya stratejisinin eşlik etmesi gerektiğini gösteriyor. Bu sayede Fas, toprak taleplerinin meşruiyeti, yöntemlerinin ve çalışmalarının barışçıllığı konusunda bu tarafların endişelerini giderebilir. Yükselen ekonomik güce sınırlarını, toprak bütünlüğünü ve hayati önemdeki çıkarlarını savunmanın eşlik etmesi gerektiğini göstererek onları sakinleştirebilir.
TT
Fas, İspanya'nın jeostratejik güvenliğine tehdit mi oluşturuyor?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة