Halid Berri
TT

İslamcılık ve Koşeri’ye davet

Bilmeyenler için Koşeri pilav, yeşil mercimek, makarna ve haşlanmış nohut ile kızarmış soğan gibi isteğe göre seçilmiş malzemelerin karışımından oluşan bir Mısır yemeğidir. İçinde üç çeşit temel sos kullanılır. Bunlar; salça, dukkah -temel olarak sarımsak ve kimyon ile buluşan sirkeden oluşan bir lezzet- ve acı biber sosu.
Farklı tatları karıştırmak bu Mısır yemeğini, değişik damak zevkine sahip insanlar için favori bir yemek haline getiriyor. Pizza gibi bu yemekte de sade bir zemin vardır ve üzerine arzuya göre ekstra malzemeler ilave edilir. Aynı zamanda farklı tatların karıştırılması bu yemeği evde yapılması güç bir işe dönüştürür. Büyük üretim yapmak verilen çabaya değeceği için bu yemek restoranlarda daha popülerdir. Son olarak bu yemek gün boyu tüketilmek için uygundur. Hristiyan Mısırlılar için yıl boyunca yenilebilir çünkü hayvansal ürünler içermeyen bir ‘perhiz’ yemeğidir.
Tamiyye (falafel) yemeğinin kimin olduğuna dair Mısırlılar arasında tartışanların olduğunu görürsünüz. Ancak Koşeri’nin nereden geldiği konusunda farklı yorumlar bulunsa da şu anlık halis muhlis bir Mısır yemeğidir. Başka hiçbir yerde bu yemeği bulamazsınız. Ya lezzetinden ya da domates ve diğer salata malzemeleri gibi harici malzemeler karıştırıldığı için Tamiyye’yi sevmeyen küçük bir çocuğa ya da gence rastlamanız çok olası. Aynı zamanda soğuk malzemeler konulduğu için bakteri üretmesinden de korkulur. Ancak Koşeri’ye gelince, orta yaş döneminden önce ve bağırsak sorunları olmayan birinin bu yemeği sevmediğini görmeniz zordur.
Bu, Koşeri’yi sadece bir yemek değil, aynı zamanda bir kültür yapıyor. Kahire’de bu lezzeti sevenlerin savunduğu gibi olumlu yönleri vardır. Bu yemek birbiriyle uyumsuz malzemelerin garip bir karışımıdır, ancak en nihayetinde ortaya benzersiz bir lezzet ve daha fazlasına davet eden cezbedici bir tat çıkar. Yemeğin, anlaşılması güç bir şekilde son derece rastgele oluşu ve bu tatlara yabancı olanların -Yukarı Mısır'dan veya İskenderiye'den gelen bir Mısırlı olsa bile- başa çıkmakta zorlanmasından ötürü Kahire tarzını sevmeyenlerin savunduğu gibi olumsuz yönleri de vardır. İnsan vücudunun anlamadığı ve bu yüzden rahatsız, şiş ve hasta hissettiği bir şey. Bir Mısırlıya Kahire’deki durumun Koşeri gibi olduğunu söylerseniz size şöyle diyecektir: Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi Kaptan Medhat?
Öyleyse Koşeri restoranı, her sınıftan ve her mezhepten Mısırlıyı bir araya getiriyor. İddia ediyorum ki bu, benzersiz bir şey.
İslamcıların mezhep savaşı Koşeri restoranına taşındığında, İslamcıların Mısırlıları bir araya getiren her şeyi hedef alma şeklindeki olağan amaçları değişmiyor. Diğer bir deyişle, bazılarını dışlamaya çalışıyorlar. ‘Mısırlı olmayı’ sadece kendi tekeline almaya yeltenip diğerlerini onlara dayattıkları şeyi kabul etmedikleri için bir ceza olarak Mısır’da sevdikleri şeylerden mahrum bırakıyorlar. Bunu Ramazan’da oruç tutmadıkları için (tabi ki tutmazlar kardeşim) Hıristiyanlar için de yapıyorlar. Ya da İslamcıların istedikleri kıyafetleri giymeyi kabul etmeyen ve bu yüzden sokakta güvenli bir şekilde yürümekten mahrum bırakılan, süslenip püslenen genç kızlar için de durum böyle. Hatta farklı bir yaşam tarzı benimseyen ve bu yüzden bazı komşuları tarafından rahatsız edilen ve yoldan geçenlerin laf atmasına maruz kalan bazı Müslümanlar için de bu geçerli. Bu İslamcı insanların şiarı, entrika ve iyiliklere karşı kötü niyet besleyerek Allah’a davet etmek olmuştur.
Ancak aynı zamanda İslamcılar Mısır’da şu anda yaptıkları İslamcılık daveti ile Koşeri’ye denk bir tarz yaratıyorlar. Gücünü kanunsuzluktan ve ekstra herhangi bir şeyi ekleyip kabul ettirme imkanından alan rastgele bir tarz. ‘Meslek sırrı’ sadece kendi zihinlerinde olduğu için burada mantık diye bir şey yok. Kafalarına göre size bir ‘davet’ yemeği sunuyorlar. Bir birey olarak sadece pirinç tanesi ve mercimek büyüklüğünde veya daha küçük malzemelerle dolu rötuşlarda söz sahibi olabilirsiniz. Servis kaşığını alıp kendi başınıza tabağınıza konulanları azaltamazsınız. ‘Yemeği hazırlayandan’ size karşı incelik göstermesini istemek zorunda kalırsınız.
Ramazan'da Hristiyan bir aileye Koşeri yemeği verilmesinde imtina edilmesi bunun ötesinde bir delildir. Ancak en nihayetinde bu tutum restoran, koyduğu şartlar ve çalışma saatleri ile ilgilidir. Asıl dikkat çekici olan şey, entrika ve dışlamayı teşvik eden ‘Koşeri savunucuları’ tarafından yürütülen kampanyadır. Bu, adına konuştukları şu anki İslam'ın kimliği ile ilgilidir ve hepimizi etkileyen bir şeydir.
Koşeri savaşı başka önemli bir şeye işaret ediyor. İslamcı komplonun amacı söyledikleri gibi ‘ümmetin ahlakını korumak’ değil. Burada ‘ahlaksızlık, fasıklık, çıplaklık ve zinayı ya da içki ve arsızlığı yayma’ şeklinde alışık olduğumuz mübalağalar ile yüzümüze çarpılan önemli slogandan bahsetmiyoruz. Entrikanın amacı hegemonya kurmak, herkese tek bir tarz empoze etmek ve sinemayı kontrol ettiği ve ‘Faten Emel Harbi’ dizisinden rahatsız olduğu gibi ‘Koşer tabağına’ hiçbir kanuna dayanmaksızın hükmeden toplumsal baskıyı güçlendirmekten başka bir şey değil.
Konuya bu cihetten bakmazsak, bu geçtiğimiz onlarca yılda yaşanan olaylardan hiçbir şekilde ders çıkarmadık demektir. Koşeri’deki zehri saklamanın ve o malzemeler, davetler, sözler, mezeler ve baharatlar ormanından geçirmenin mümkün olduğunu öğrenemedik demektir. İçinde yaşadığımız ‘kültürel Koşeri’de yani kültürel karmaşada zehri saklamak, her zaman çıplak gözle görülmeyen bir suçtur, ancak her sınıf, mezhep ve yaştan insanı zehirleyecek toplumsal bir suçtur.