İnsan binlerce yıl önce yazıyı keşfetti ve tarihi yazma başladı. Tarih, yazının icadı ve ortaya çıkmasıyla ilgilidir. Bundan önceki hiçbir şeyin tarihte varlığı yoktur.
Aradan geçen yüzyıllara rağmen bugün dünya halen okuma-yazma bilmeme meselesini konuşuyor. Veriler şok edici ve ilerleme kaydederek okuma-yazma bilmeme sayfasını kapatmanın önünde bir engel teşkil ediyor. Bu bağlamda, okuma-yazma bilmeme çok boyutlu bir zarar kaynağı olmaya devam edecek.
Özellikle Dünya Okuryazarlık Günü’nün kutlandığı böyle bir günde, bu meselenin boyutu ve bununla mücadelede kaydedilen ilerlemenin üzerinde durmak önemli olabilir. Dünya bu konuya yönelik özel bir farkındalık gösterdi. Dünya Okuryazarlık Günü, birçok ülkenin büyük bir bedel ödeyerek sömürge döneminden yeni çıktığı 1967 yılına uzanıyor. Bu büyük bedellerin başında okuma-yazma bilmeme ve yoksulluk geliyordu. Bu yüzden o dönemde okuma-yazma bilmeme sorununu gündeme getirmek mantıklıydı. Eğitimin ücretsiz olarak sunulma fikri ve eğitime karşı direncin temel mekanizması olarak genelleştirilmesi en önemli başarılardan biriydi.
Eğitimi ele alırken, insanın eğitimin ürünü olduğunu hatırlatmak önemlidir. İnsan, sadece eğitimle insanlık koşullarını yerine getirir. Zira eğitim zihni inşa eder ve değiştirir. İnsanlık başarılarının hepsi eğitimin bir sonucudur.
Bu açıdan bakıldığında okuma-yazma bilmeme olgusundan mustarip olan toplumlar, yaşamlarında ve geleceklerinde niteliksel bir sıçrama yaşayamayan toplumlardır. Okuma-yazma bilmeyen bir kişi, bireysel ve kolektif olarak istihdama ve olumlu kullanıma uygun olmayan, parlatılmamış bir cevher gibidir.
Ülkelerin eğitim politikaları sayesinde çok yol kat ettiği, okullaşma oranlarının arttığı doğru ancak okuma-yazma bilmeme sorunu halen devam ediyor. Arap-İslam dünyasında, eğitim alanında öncü ve ilerici deneyime sahip ülkelerde bile, nüfusun en az beşte biri okuma-yazma bilmeme sorunundan mustarip. Bu, toplumlarımızın hedeflediği başarının önündeki tıkanıklığın sebeplerinden birini temsil ediyor.
Genel olarak, uluslararası kaynaklar, dünya genelinde 773 milyon kişinin okuma-yazma bilmediğine işaret ediyor ve bu kişilerin toplam nüfus içindeki oranının yüzde 8 olduğunu ifade ediyor.
Gördüğümüz gibi okuma-yazma bilmeme sorunu, özellikle de hala pençesinin altında yatan demografik boyut iç acıtıcı. Daha iyi sonuçlara ulaşmak için daha etkili mekanizmalara ihtiyacımız var.
Bu sorun, ayrıca Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin tümünün kapsayıcılığı göz önüne alındığında, özellikle dördüncü hedefi (herkes için adil ve kapsamlı eğitimi garanti etmeyi ve eğitimde hayat boyu fırsatları güçlendirmeyi açıkça ele alan) ve diğer 16 hedefi gerçekleştirme açısından gerçek bir zorluk temsil etmektedir.
Bu olgunun varlığının haklı gerekçelerinin olduğuna ve diğer olguların soyundan geldiğine şüphe yok. Bunlardan en önemlisi okuma-yazma bilmemenin yaygınlaşmasına neden olan yoksulluktur. Dünya nüfusunun yaklaşık onda birinin yoksullukla mücadele ettiği ve en eski kıtalarından biri olan Afrika’nın nüfusunun yüzde 42’sinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir dünyada, yoksulluğun önemli bir sonucu olarak okuma-yazma bilmeme sorununun devam etmesi bekleniyor.
Bugün, okuma-yazma cehaletinin ötesinde, geleneksel okuma-yazma biçimine gömüldüğümüz için pek dikkat etmediğimiz başka türlerde cehaletlerle karşı karşıyayız.
Günümüz dünyasında diller ölüyor ve çok az sayıda dil egemenlik kuruyor. Bu durum örneğin İngilizcenin bugün dünyaya, iş dünyasına ve aynı zamanda bilim alanına erişim anahtarı olarak kabul edilmesine neden oldu. Ne kadar çok diplomamız olursa olsun, İngilizceyi bilmemek kişide eksiklik hissi oluşturabilir. Herhangi bir uzmanlık alanındaki akademik başarı, Shakespeare’in diline hakim olmaya bağlı hale geldi.
Dijital cehalette durum daha da vahim. Dijital dünyada var olanlar gerçek dünyada da var ve aksi mümkün değil.
Günümüzde okuma-yazma bilmemenin çeşitli biçimleri, okuma- yazmayı bilen, ancak diğer standartlara göre cahil kalan insanların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu zor ve karmaşık görünebilir ancak doğru. Bu yüzden karma toplumlar oldukça karmaşıktır. Etrafta dolaşan ve miras alınan anlamların hiçbiri anlam bakımından değişmeden sabit kalmaz. Günümüzde olduğu gibi karma toplumlarda bir şeyi ve onun tersini buluruz. Elitlerin görevi yapıyı yıkan her şeyi ortadan kaldıracak planlar oluşturmaktır.
İnsanlığın çabalarını takdir etmek ve başarılarını tanımak iyi bir şeydir. Zira bu özgüveni ve kararlılığı artırır. Yol uzun ve eğer durum bu şekilde belirsizliğini korur ve ekonomik baskılar devam ederse daha da kötüleşmeye adaydır. Yoksulluk günümüzde okuma-yazma bilmemenin babasıdır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin birinci hedefi olan yoksulluğun sona erdirilmesi ile dördüncü hedefi olan herkesin eğitim alması ve hayat boyu eğitim fırsatının garanti edilmesi arasındaki bağlantı çok güçlüdür. Bu çerçevede, yoksullukla mücadele alandaki kazanımların ölçülmesiyle okuma-yazma bilmeme boyutunun gerçekliğine ulaşabiliriz.