Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Suriyeli çocukların hayatlarındaki karanlık gölgeler!

Suriye'de son birkaç ay, Esed rejiminin en iğrenç suçlarından birini gözler önüne serdi; gözaltı tesislerinde, özellikle de muhaliflerin çocuklarının kaybolması. Bu kaybolmalarla ilgili ayrıntılar ve gelişmeler, rejimin 14 yıllık savaşı boyunca birikti. Ancak rejimin devrilişi, bu suçu çevreleyen inkâr ve aşırı gizlilik politikasını bozdu. Suçla ilgili açıklamalar kamuoyuna yansıdı ve bununla ilgili ayrıntıları ve detayları ortaya çıkarma çabaları da arttı. Bu suçun seyrinin incelenmesi, bireyler, aileler ve kurumlar da dahil olmak üzere Suriyelileri meşgul eder hale geldi. Konu, çocukların kaybolması suçunda çirkin bir rol oynayan SOS Çocuk Köyleri'nin (SOS Children's Villages) bağlantıları nedeniyle uluslararası toplumun da ilgi odağı haline geldi. SOS Çocuk Köyleri, Avusturya merkezli küresel bir hayır kuruluşunun parçası. 130'dan fazla ülkede faaliyet gösteren, bağış toplayan ve yılda yaklaşık 1,6 milyar avro harcayan bir kuruluş.

Bu suç skandalı, tutuklu Dr. Rania el-Abbasi'nin altı çocuğu da dahil olmak üzere tutukluların çocuklarıyla ilgili bilgilerin sızdırılmasıyla ifşa oldu. Bu çocuklardan bazılarının yerel hayır kurumlarında bulundukları söylendi. Bu kurumların belki de en ünlüleri yukarıda bahsedilen “SOS Çocuk Köyleri” ile yaklaşık 30 yıl boyunca Suriye Cumhuriyeti baş müftüsü ve baba Esed'e yakın olan Şeyh Ahmed Kuftaro tarafından kurulan “el-Ensar Hayır Derneği”dir.

Beşşar Esed rejimine karşı devrimin başlangıcında çocukların tutuklanması yeni bir uygulama değildi; Hafız Esed döneminde de yaygın bir uygulamaydı. 1980'lerde birçok durumda kadınlar, bazıları rehin olarak tutuklanmış ve çocukları da yanlarında götürülmüştü. Daha sonra bu çocuklar hapse atılmış veya tutuklanmışlardı ve nadiren annelerinden önce serbest bırakılmışlardı. Merhum muhalif isim Mişel Kilo'nun Askeri İstihbarat Hapishanesi hakkındaki kişisel ifadesine göre, çocuklar çok kötü koşullarda olan hücre hapsi de dahil olmak üzere annelerinin gözaltı koşullarını yaşadılar.

Beşşar Esed rejimi döneminde gözaltındaki çocuklarla ilgili yeni gelişme, Hava Kuvvetleri İstihbaratı'ndan Devlet Güvenlik İstihbaratı'na kadar tüm güvenlik servisleri ile hem Askeri İstihbarat Müdürlüğü hem de Siyasi Güvenlik Müdürlüğü tarafından izlenen ve uygulanan resmi bir politika haline gelmesidir. Tüm bu kurumlar, çocukların suçsuz yere gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını, özellikle muhalifleri ve dolaylı olarak toplumu boyunduruk altına alma mekanizmasına dönüştürdüler. Gözaltı aynı zamanda, bu servislerin yetkililerinin, unsurlarının ve ajanlarının tutuklulara ve ailelerine şantaj yapma aracı, maddi ve diğer çıkarlar için bir kaynak haline geldi.

Çocukların gözaltına alınmasının kendine özgü doğası nedeniyle, daha önce istihbarat servislerinin çalışmalarının bir parçası olmayan özel bir hiyerarşik yapı oluşturuldu. Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı da dahil olmak üzere, çocuklar için gözaltı merkezleri haline gelen hayır kuruluşlarını denetleyen bir sivil toplum örgütü kuruldu. Bu süreç Şam valisi tarafından koordine edildi ve gözaltındaki çocuklarla ilgili ve onları çevreleyen tüm işlemlerde sıkı gizlilik (çok gizli)  uygulandı.

Çocukların gözaltına alınmalarının ortak amacı, gözaltının başlangıcında ebeveynlerinin ve akrabalarının faaliyetleri hakkında onlardan bilgi almaktı. Çocuklar daha sonra, kendilerine işkence etmek veya onları öldürmek ile tehdit edilen anne veya babalarının sorguları sırasında bir baskı ve şantaj aracına dönüştü. İstihbarat şubelerinden ve hastanelerden gelen cesetleri gömen bir mezar kazıcısı, parçalanmış ve uzuvları kesilmiş bebek bedenleri gördüğünü, bunları Necha ve el-Kutayfe mezarlıklarındaki toplu mezarlara gömdüğünü anlattı.

Rejimin güvenlik servisleri, tutuklanmaları halinde çocuklarının başına gelebilecek sonuçlar nedeniyle çocukların gözaltına alınmasını Suriyeliler için bir kabusa dönüştürdü.

Çocuk tutukluların yolu, mutlaka hayır kurumlarına düşmüyordu. Bu bir imtiyazdı, her ne kadar çoğu zaman kötü bir imtiyaz olsa da. Bazı çocuklar, özellikle de büyük olanlar, istihbarat birimlerinde kalmış, bazıları işkence altında ölmüş, bazıları gardiyanlar tarafından kolayca kontrol edilebildikleri için zorunlu işçi olarak çalıştırılmış, bazıları da gizemli koşullar altında ortadan kaybolmuştur. Hapishanelerde, gözaltı tesislerinde ve hastanelerde organ ticareti yapan çetelere dair haberler arasında, bunların sayısı tahminlere göre binlercedir. 2018 yılında, televizyon haberleri aracılığıyla, Rusya'ya götürülen ve bir Rus askeri kolejine sokulan Suriyeli çocuklarla ilgili bir vaka da ortaya çıkmıştır. O dönemde Suriyeli kaynaklar, bunların tutukluların çocukları olduğu tahmininde bulunmuştu.

Hayır kurumlarına sevk edilen küçük çocukların az bir kısmı daha sonra ailelerine iade edildi, ancak çoğunluğu istihbarat servisleri tarafından geri alındı ve daha sonra akıbetlerinin ne olduğu belirlenemedi. Bu tahmin, SOS Çocuk Köyleri'nin deneyimine dayanıyor. Kurum, güvenlik servisleri tarafından kendisine yönlendirilen 139 çocuktan yalnızca 34'ünün ailelerine iade edildiğini, kurumda kalma süreleri sona erdikten sonra ise 104 çocuğu istihbarat servislerine teslim ettiğini ve akıbetleri hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını belirtti.

Suriyeli çocukların tarihinde birçok karanlık gölge var ve bunlar sadece yetişkinlerin ve çocukların ruhlarında acı ve yaralar bırakan, rejimin hapishanelerinde ve gözaltı tesislerinde yaşanan tutuklama, işkence, ölüm ve zorla kaybettirme deneyimlerinden ibaret değil. Bu karanlık gölgeler, çok daha derinlere, savaş ve gelişmeleri nedeniyle çocukluklarının mahvolmasına kadar uzanıyor. Bu savaş aileleri yerinden etti, yoksulluğa ve açlığa itti, sokak çocukları olgusunun yayılmasına, çocukların eğitimden mahrum bırakılmasına, mezhepçi ve radikal milis gruplar da dahil olmak üzere suç çetelerine ve silahlı gruplara katılmalarına yol açtı.

Savaş yıllarında bu karanlık gölgelerin yaklaşık 10 milyon çocuğu kaplaması, Suriyelileri ve çevrelerindeki dünyayı, yalnızca insani, ulusal ve ahlaki açıdan değil, aynı zamanda dünyanın büyük bir köye dönüşmesi, bu gölgelerin etkilerinin köyün sokaklarına kadar ulaşabilmesi nedeniyle, bu karanlık gölgelerin ciddi ve etkili bir şekilde ele alınması konusunda doğrudan bir sorumluluğun eşiğine getiriyor.