Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Suudi Arabistan ve ABD... Sadece para değil, dostluk ilişkisi

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, bugün ve yarın, ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya geliyor. Bu ziyareti, görünüşü ve içeriğiyle, biçimi ve özü itibarıyla ‘büyük’ diye nitelendirmek abartı olmaz. Gerek ABD tarafının gösterdiği olağanüstü resmi ilgi, gerekse iki taraf arasındaki siyasi, stratejik, ekonomik ve teknolojik gündem maddeleri bu ziyaretin önemini gösteriyor.

Suudi Arabistan bugün, Arap siyasetinin merkezinde yer alıyor. Hicaz bölgesi çarpıcı dönüşümlerin ve yeni konumlanmaların yaşandığı bir dönemden geçiyor. ABD ise -her zamanki gibi- dünyanın birinci gücü olup bugün Trump liderliği altında yeni bir dinamizm ve farklı bir cesaret sergiliyor.

Bu ziyaretin ve Suudi Arabistan-ABD zirvelerinin açıklanan sonuçlarını zamanla öğreneceğiz. Ancak Washington ile Riyad arasındaki mevcut atmosfer ve temaslar, bana ABD ile Suudi Arabistan arasında seksen yıl önce gerçekleşen tarihi görüşmeye dair hoş bir raporu hatırlattı. Bu raporun Arapça versiyonu pek bilinmiyor.

Bu görüşme, 14 Şubat 1945’te Süveyş Kanalı’ndaki Acı Göller bölgesinde, Amerikan Quincy muhribinin üzerinde, Kral Abdulaziz ile ABD Başkanı Franklin Roosevelt arasında gerçekleşen tarihi buluşmadır.

Burada, görüşmeye refakat eden ve tercümanlığını yapan ABD’li yetkilinin yaklaşık 7 saat süren bu özel buluşmaya dair raporundan bazı bölümleri aktarıyorum.

Rapor, ABD Deniz Piyadeleri'nde albay olan ve daha sonra 1944-1946 yılları arasında Suudi Arabistan'da görev yapan ABD’li yetkili William Eddy tarafından yazıldı.

Cidde’den ayrılışından dönüşüne kadar Kral’a eşlik eden Eddy, Kral Abdulaziz hakkında şöyle diyor: “Onu gören halk, onda kahramanlığın en yüce anlamlarını gördüğü için onu kendilerine kral olarak seçti.”

Eddy şöyle devam ediyor: “Kral Abdulaziz, Arap Yarımadası’nı birleştirdiğinde, ilk defa krallığın üzerine kurulduğu iki temel unsuru bir araya getirdi: Batıdaki Mekke-Medine kutsal toprakları (dünyanın dört bir yanından hacılar her yıl buraya gelir) ve doğudaki petrol kuyuları ki bu da Amerikalıları ve refahı beraberinde getirdi.”

Eddy, Kral Abdulaziz’e dair gözlemini şöyle anlatıyor: “Kral, olağanüstü zeki, kendi kendini yetiştirmiş bir devlet adamıydı.”

Eddy'nin Necid ve Arap Yarımadası'ndaki Arapların tabiatına dair izlenimi ise şöyledir: “Arap, deveden inip uçağa binerken hiçbir şaşkınlık yaşamaz. At, hayvan arabası ve otomobil gibi ara aşamaların hepsini kaçırmış olsa bile bu onu etkilemez.”

Çöl insanı olan Araplar için Eddy şöyle diyor: “Araplar için uçaklara hayret etmek, develerin yürüyebilmesine ve kuşların uçabilmesine hayret etmekten daha fazla bir anlam ifade etmez.”

Eddy, Başkan Roosevelt’in Kral Abdulaziz’e, Avrupa’daki Yahudilerin baskı, öldürme ve yurtlarının yıkılması gibi gördükleri zulmü anlattığını, bu durum karşısında başkanın Yahudilere karşı kişisel ve ahlaki bir sorumluluk hissettiğini söylediğini nakleder. Kral Abdulaziz’in cevabı ise şöyleydi: “Onlara Almanların topraklarını ve evlerini verin; çünkü onlara zulmedenler Almanlardır.”

Eddy’nin raporundaki en çarpıcı cümle olan kapanış cümlesi şuydu: “Kral Abdulaziz, görüşmenin hiçbir anında Suudi Arabistan’a ekonomik veya mali yardım talep etmedi. O, bu buluşmaya para için değil, dost bulmak için geldi.”