Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Hamas ve Likud, Samson'un yolunda

Hem Likud Partisi hem de Hamas tarafından ‘Samson'un (Şimşon) tapınağı herkesin başına yıkma tercihi’ üzerinden savaşı çözme ve zaferler elde etme girişimleriyle karşı karşıyayız. Sonuç herkes için ölüm ve yıkım, Samson'un da intiharı. Likud liderliğindeki İsrail, Hamas’ı temelden ortadan kaldıramayacak. İsrail’in Hamas’ı sona erdirme konusunda ciddi olduğunu sanmıyorum. Zira İsrail’in, Filistinlilere yönelik cezalandırıcı politikalarına hizmet etmesi için Hamas’ın hayatta kalmasına ihtiyacı var. Hamas da İsrail'i yerel olarak üretilmiş birkaç füzeyle ortadan kaldıramayacak. Çünkü her ikisi de efsanede anlatılan Samson'un yaptığı gibi tapınağı kendi başlarına yıkacaklar.

Gazze'de yaşananlar, en başta sivillere yönelik bir savaşı temsil ediyor. Her iki taraf da savaşa farklı oranlarda katılarak sorumluluk taşıyor. İsrail, Hamas’ın operasyonuna karşılık olarak şiddet ve aşırı güç kullanan Likud Partisi tarafından yönetiliyor. 7 Ekim’de Aksa Tufanı Operasyonu’nu gerçekleştiren Hamas, güç dengesi eşit olmadığı sürece İsrail askerlerinin yaraları ne kadar derin olursa olsun, Gazze halkı için felaketle sonuçlanacağını bildiği bir savaş başlattı.

Bu savaş; yerinden edilmeye, yıkıma ve on binlerce insanın ölümüne neden olan acımasız bir savaşa dönüştü. Birçok aile nüfus kayıtlarından tamamen silindi. Birçoğu da kimliği belirsizlerin defnedildiği mezarlıklara numaralandırılarak gömüldü. Gazze Şeridi'nde eşi benzeri görülmemiş yıkım ve tahribat sahneleri yaşandı. İsrail'in her yeri bombalamasının ardından insanlar okullara ve hükümet binalarına doluştu. Hastaneler, camiler ve kiliseler bile bombardımanın hedefi oldu. Savaşlarda angajman kurallarına veya uluslararası hukuka uymayan İsrail’e karşı, uluslararası toplumdan tek bir kınama bile gelmedi. Bu da bize, sessizlik skandalından kaçmak için kafasını kuma gömen bir dünyada dillendirilen ‘uluslararası toplum’ teriminin, varlığına aptalca inandığımız bir yalan olduğunu gösterdi.

Görünen o ki İsrail'in Likud ve Filistin'in Hamas tarafından temsil edilen iki tarafı, zaten eşit olmayan savaşlarında sivilleri kullandılar. Hamas hareketi, direniş sloganı altında, İran'daki son suikastlarla ilgili olarak İsrail'le hesaplaşmak isteyen İran adına bir vekalet savaşında kullanıldı. Suikastların zanlısı ise İsrail’in dış istihbarat servisi Mossad. Bu noktada İsrail ile özel hesapları olan İran'ın rolü de göz ardı edilemez. Söz konusu durum, İsrail ordusunun Gazze'deki çocukların kasten öldürülmesi, hastanelerin bombalanması ve halkın yerinden edilmesi de dahil olmak üzere Filistinlilere karşı işlediği savaş suçlarından beraat ettiği anlamına gelmiyor.

Hamas ve Likud, her ikisi de diğeriyle bir arada yaşamayı reddeden, hatta farklı sloganlar altında diğerini tasfiye etmek isteyen ideolojilere sahip hareketlerdir. Her ikisi de savaşta dini kullanıyor ve her ikisi de savaş için yakıt olarak dış unsurları istihdam ediyor. Sonuçta kurbanlar siviller oluyor.

Likud lideri Netanyahu, oğlu Kaliforniya sahillerinde tatil yaparken İsrail askerleriyle cepheye gidiyor. Halid Meşal ve Heniyye gibi Hamas liderleri de öyle. Hamas, Ebu Ubeyde ve kardeşleriyle birlikte savaşırken, onlar Gazze Şeridi'nin dışında lüks otellerin ekranlarından savaşı izliyorlar. Ortadoğu'da kimsenin sahip olmadığı silah cephaneliğiyle donanmış Likud’un zulmü sonucunda Gazze'nin masum halkı tarafından sokaklarda ölüm kokusu teneffüs ediliyor.

Filistinlilerin İsrail işgaline karşı direnişi Hamas ile sınırlı değildir. Aksine, Filistinlilerin savaşı esasen meşru bir direniştir. Hamas, liderleri Gazze dışında tehlikeden çok uzaktayken hareketin yaptıklarının faturasını ödeyen Filistin halkının meşru ya da tek temsilcisi değildir. Haber ajansı muhabirleri, aileleri ve çocukları bile İsrail bombardımanından kurtulamadı. Gerçeğin tanığı olarak haber ve görüntü verenlerin birçoğu İsrail tarafından aileleriyle birlikte evleri başlarına yıkılarak ortadan kaldırıldı.

İsrail'in Filistinlilere yönelik politikası bir yönden Hamas’ın eseridir. Ancak İsrail'in izlediği apartheid politikası ve ırk ayrımcılığı ile Filistinlilere uyguladığı boğucu kuşatma Hamas’ın eseri değildir. Yaklaşık iki milyon insan, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden birinde birkaç yüz kilometrekareyi geçmeyen bir alanda kuşatıldı, su ve ilaçtan mahrum bırakıldı ve savaşta uluslararası hukuk kurallarına en ufak bir saygı gösterilmeden uçaklar tarafından bombalandı.

İsrail'in bu tutumu sadece Hamas'ı şiddetle karşılık vermeye teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda barış yanlısı insanları bile İsrail'le savaşmaya itecektir. Zira şiddet, çiçeklerle karşılanmaz. Ölüme de kıpırdamadan teslim olunmaz.